AKİT MENÜ

Gündem

Yaycı Paşa: HDP ülkeyi bölmek için zemin hazırlıyor

Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi (TÜRK DEGS) Başkanı Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, PKK’nın siyasi uzantısı HDP’nin eklenmesiyle yedili ittifaka dönüşen Millet İttifakı’nın, ülkemizin toprak bütünlüğünü ve birliğini tehdit eden söylem ve vaatlerinin tartışıldığı seçim öncesinde, dünyadaki bölücü terör örgütleri ve siyasi uzantılarının ortak taleplerini Akit’e analiz etti.

Tüm dünyada bunların demokrasi, insan hakları, özgürlük temalı taleplerle işe giriştiğini belirten Yaycı, “Böylece bu taleplerin elde edilmesiyle bulundukları ülkenin istedikleri şekilde bölünmesine uygun uluslararası hukuki zemin oluştururlar. Yani dertleri demokrasi, insan hakları, özgürlük falan değildir, bu kisve altında amaç ülkenin parçalanması ve bölünmesi için gerekli uluslararası hukuk şartlarını oluşturmaktır” dedi.

Hedefleri parçalamak

İşte Yaycı Paşanın değerlendirmeleri: “Anayasada birden fazla resmi dil olması, anayasada birden fazla kurucu halkın belirtilmesi, millet tanımı içerisinde çeşitli etnik, dini grup ve halk topluluklarının isimlerinin sayılması, özerk ve federatif bölgeler oluşturulması gibi taleplerle işe başlarlar. Neden bu ortak taleplerde bulunuyorlar? Çünkü anayasada birden fazla resmi dil, kurucu halk, etnik grup, özel, özerk, federatif bölge tanımlandığı takdirde; o dili konuşanların, o halk veya etnik grup üyelerinin, özel, özerk, federatif bölgede yaşayanların uluslararası hukuka göre referandum yoluyla ‘kendi kaderini tayin’ yani ‘ayrılma hakkına’ sahip olması mümkündür. Bir etnik grup ya da halk topluluğunun kendi kaderini tayin hakkına sahip olabilmesi için ulusal anayasada özel bir statü verilmiş olmasının tek başına yeterli olduğu uluslararası hukukta kabul gören bir görüştür. Bazıları bu kendi kaderini tayin referandumunu tüm ülkede ve tüm vatandaşlara yapıldığını sanabilir. Halbuki durum hiç de öyle değildir. Çünkü ‘kendi kaderini tayin oylaması’ sadece o tanımlanmış vatandaş grupları arasında yapılıyor ve diğer vatandaşlar oylamaya katılamıyor. Yani ayrılık kararının oylanacağı referandumlara sadece; Anayasada diğer bir resmi dil olarak tanımlanan dili konuşanlar ya da anayasada kurucu halklardan ya da etnik veya dini gruplardan biri olarak tanımlanan halk mensupları veya oylamaya anayasada tanımlanan özel, özerk, federatif bölge halkı mensupları katılabiliyor. Bu anlattığım durumların dayandığı temel hukuki belgeler ise, 1933 Montevideo Sözleşmesi ve Sürekli Adalet Divanı’nın 1930’da etnik gruplarla ilgili olarak yaptığı geleneksel tanımdır. Bu çerçevede uluslararası hukuk açısından bir halktan, ancak sınırları belli ayrı bir toprakta yerleşik, etnik ve kültürel özelliğiyle ayırt edilebilen bir grup insan olmaları durumunda söz edilebilir. Görüldüğü üzere ülke içerisinde sınırları belirlenmiş bir toprak parçasında yaşamak, ayırt edici özellikleri anayasada vurgulanmış olmak ayrılma hakkı için şarttır.

Demokratikleşme kisvesi

Bizler işte bu belgeleri pek bilmeyiz ama bölücüler çok iyi bilir. Onun için de; Ana dilde eğitim ve ana dilimizin resmi dil olması demokratik bir haktır’, ‘Merkezi yönetimle işler yürümüyor, federatif yapılar ve özerk bölgeler oluşturulması sorunların yerinden çözümüne katkı sağlar’, ‘Biz de bu devletin kuruluşuna emek verdik, bizim de Anayasa’da kurucu halk olarak zikredilmemiz hakkımızdır’ gibi propagandalar yaparlar. Masum gibi görünen bu taleplerin arkasında gizlenen asıl amaç ise ülkeyi bölmek için hukuki zemin oluşturmaktır. İşte bu gerçekleri gören, devletler hukukunun hangi şartlarda ayrı bir devlet kurma hakkı tanıdığını bilen ve şu andaki mevcut durumda ayrılma ve bağımsızlık ilan etmelerinin hukuken de kabul görmeyeceğini anlayan şer odakları öncelikle: ‘Demokratik Özerklik/Öz Yönetim’ adı ile önce sınır çizmeye, etnik bölücülük yaparak ayrıştırılmış halk teşkil etmeye ve bunları kurucu halk ya da etnik gruplar olarak anayasaya kaydettirmeye, Anayasa’ya başka dilleri resmi dil olarak ekletmeye, özerk yerel yönetim ve güvenlik güçleri teşkili ile egemen bir otorite tesis etmeye, Anayasa’daki Türklük kavramını kaldırmaya çalışmaktadır. Bu talepleri hoş ve makul karşılayanlar ya bu tehlikenin farkında değillerdir ya da bu bölücülerle iş birliği içerisindedirler.

Türk bir ırk değil vatandaştır

Unutulmamalıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti’nde ırki, dini veya diğer şekillerde etnik bir Türklük tanımı ve kavramı yoktur, vatandaşlık bağlamında anayasal Türklük tanımı vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türk’tür! Bu tanımdan rahatsız olanlar asıl ırkçı, ayrılıkçı, bölücü, devlet ve Atatürk düşmanlarıdır. Çünkü Atatürk Türk Milleti’ni şu kapsayıcı ifade ile tarif etmiştir: ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına (ahalisine) Türk Milleti denir!’ Bu tanıma kim karşı çıkıyorsa onlardan uzak durmak gerekir! Tehlike büyüktür. Siyasi ikbal ve oy sevdası vatan sevgisinin önüne asla geçmemelidir. Ülkemizde anayasanın beka, birlik ve beraberliğimizin temellerini oluşturan değişmez hükümlerini tartışmaya ve değiştirmeye kalkanların asıl amaçları ortadadır. Bu amaçları vatandaşlarımızın iyice anlayarak seçimlerde tercihlerini ona göre belirlemeleri ülkemizin geleceği açısından çok önemlidir.”

Yorumlara Git

Türkiye, İsrail’le ticarete devam ediyor mu? DMM'den net açıklama geldi

AK Parti son dakika olarak duyurdu! 3 isim görevden affını istedi

Fahrettin Altun’dan ‘soykırım’ çağrısı: Bir an önce harekete geçmeliyiz!

Türkiye resmen ayağa kalktı! Rekor kırıldı

Max Kownatzki Almanya'da duyurdu: Türkiye rakipsiz