İŞTE EKREM KIZILTAŞ'IN YAZISI:

Mısır'ın halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı Mursi'yi askeri bir darbe ile işbaşından uzaklaştırıp, dış destekli bir cunta idaresi oluşturan eski Savunma Bakanı ve seçileceğine kesin gözüyle bakılan yeni cumhurbaşkanı adayı Sisi, 'halkın isteği ve çağrısı üzerine' aday olduğunu söylemiş!..

'Mısır'ı ordunun yönetmediğini ve bundan sonra da yönetmeyeceğini' savunan Sisi'nin, Mısır televizyonları tarafından yayımlanan konuşmasında saçtığı incilerden birisi de şöyle: "Mısır halkının emirlerini yerine getirmek herkesin üzerine düşen bir görevdir. Vatandaşlar, ülkedeki en yüksek otoritedir"

Konuşmasında İhvan'la ilgili konulara da değinen Sisi, şunları söylemiş: "Müslüman Kardeşler Teşkilatı halkın beklentilerini yerine getirmedi. İhvan, Mısırlıların gözünden düştü. Bu sorun şahsımla ilgili değil. Bu düşünceyle tekrar barış olmayacak. Benim cumhurbaşkanlığı dönemim boyunca İhvan diye bir şey olmayacak."

Sisi'nin 'İhvan diye bir şey olmayacak' sözü ile ilgili olarak, İhvan yöneticilerinden Eşref Abdülgaffar'ın "Mısır Kralı I. Faruk'tan devrik lider Hüsnü Mübarek'e kadar ülkenin tüm cumhurbaşkanları gitti, geriye sadece İhvan kaldı" şeklindeki sözleri, yeteri kadar fikir verici.

Sisi'nin çizmeye çalıştığı Mısır tablosunun gerçekle ne kadar alakasız olduğunu göstermek için ise, Almanya'nın Sesi Radyosu'nda yayımlanan bir haberi aktarmak gerek.

Yoksulluk ve işsizliğin gittikçe arttığı Mısır'da, ordunun zenginliğinin ve generallerin ekonomik gücünün sürekli arttığı vurgulanan haberde, 'Ortadoğu'nun en güçlü ordusunun belli etmeden hakimiyetini yeniden kurduğu' belirtildikten sonra, 'darbeden sonra Mısır ordusunun milyarlarca dolarlık projeler üstlendiği', 'yatırımcıların ülkeye ordunun hakim olduğunu bildiklerinden generallerle ortak iş yapmayı tercih ettikleri' ifade ediliyor.

Haberin devamında Mısır'ı iye tanıyan George Washington Üniversitesi Ortadoğu Etütleri Merkezi Başkanı Shana Marshall'ın yorumları yer alıyor. Arap ülkelerinin siyasi nedenlerle Kahire'nin iktidar sahipleriyle iyi geçinmeye çalıştıklarını söyleyen Marshall,'Körfez ülkelerini yönetenlerin Mısır'daki askeri idareyi desteklemek amacıyla ordu şirketleriyle çalıştıkları' kanaatinde.

Bu durumun sebebini, 'Müslüman Kardeşler'e göz açtırılmaması için generallerle iyi geçinmek' olarak açıklıyor Marshall. Çünkü, 'Muhammed Mursi'nin devlet başkanlığına seçilmesi krallık ve emirlikleri tedirgin etmiş ve İslamcılıkla demokrasiyi bağdaştırma girişimi de, Körfez ülkelerince kendi otoriter yönetim tarzlarına yapılmış bir saldırı olarak algılanmış'.

Marshall'ın darbenin oluşu ile ilgili tezi de şöyle: “Ordu şöyle düşündü: Halkın huzursuzluğundan yararlanıp tek başına kontrolü ele geçirmek varken neden iktidar partisinin yönetiminde ekonomik çıkarlarımızdan fedakârlık edelim?”

Washington Üniversitesi Ortadoğu Etütleri Merkezi Başkanı Shana Marshall'ın tespitleri şöyle devam ediyor:

"Mısır Ordusu'nun ülke ekonomisinin kaçta kaçına hâkim olduğunu kestirmek zor. Savunma bütçesi bile sır gibi saklanıyor. Kesin olan, makarnadan mobilyaya, televizyon imalatından petrol işletmeciliğine ve altyapı projelerine kadar bütün branşlarda ordu şirketlerinin faaliyet gösterdiği. Mısır Ordusu'nun özel hastane ve turistik dinlenme tesisleri var. Aynı zamanda ülke tarımcılığında da büyük pay sahibi. Ordu şirketleri rekabet gücünü vergiden muaf olduğu için koruyabiliyor. Devlet teşviklerinden kolayca yararlanabiliyor ve erleri ucuz işgücü olarak kullanabiliyor."

Firavun özentisi darbeci Sisi, ülkenin imkanlarını peşkeş çektiği batı ülkeleri ve İsrail'in ya da onlarla işbirliği yapan içerdeki sülüklerin değil de, Mısır halkının adayı imiş... İyi mi?..

Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com