AKİT MENÜ

Okur Postası

'Batı Medeniyet Tahakkümüne Karşı Çâre Arayışları: Şahsiyet Krizi'

Gazetemiz okurlarından Numan Ali Kahraman / İstanbul 'Batı Medeniyet Tahakkümüne Karşı Çâre Arayışları: Şahsiyet Krizi' başlıklı yazısını bizimle paylaştı.

Medenilik ve yobazlık tâbiri, birçok perspektiften tetkik edildiğinde ortaya hâliyle birçok mâlûmât ve bilgi kırıntısı çıkacaktır. Lakin, doğu ve batı mefhumları üzerinde bir münâkaşa yapılacaksa eğer, ortaya tabii ve berrak bir sonuç çıkacaktır. Zira, bu sonucu batılı, doğuluya icbâr ettirmiştir.

Bu meyanda medeniyet kelimesinin şümûlü altına giren mana ve kastedilen ifade Tanzimat’tan beri münâkaşa mevzuu olmuştur. O dönemde umumi olarak “İlim, teknik ve sanayi” anlamında kullanılan bu ifade (2), aslında dönemin kesif havası içerisinde medeniyet mefhumunun sadece müşahhas ifadeler olarak telakkî edildiğini, mücerret manasına pek kıymet verilmediğini yahut öyle anlaşılmak istenildiğini bedâhet derecede göstermektedir.

Tanzimat doğusu hakkında sıhhatli yorumlama yapmak açısından bu tabirden kastedilen mana mefhumunu iyi idrâk etmek icâp etmektedir. Zira, Avrupa’da meydana gelen maddî terakkî, ruhi muvâzeneyi yıkma yoluna gitmiştir. Mücerret telakkîler sosyal hayatlarından çıktığı gibi, Tanzimat’tan itibaren yapılagelen sahte inkılâplar da tecrîden Türk Milleti’ni de te’siri altına alarak, başta lisân olmak üzere, ruhi telakkiyi topyekûn tasfiye yoluna gitmiştir.

Tabii bu dönemde ortaya çıkan münevver/muhâfazakâr sınıflardan bazıları, her dâim tutunulacak tavırda itidâl üzere davranmaya gayret etseler de, maalesef birçoğu hüviyetinden kısmen de olsa sarf-ı nazar etme gayyasına düşmekten kurtulamamışlardır.

Mamaafih, Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh ismindeki nâdânlara karşı ileri düzeyde muhabbet besleyen ve birçok eserini Türkçeye çeviren meşhûr şâirimiz Mehmed Akif bunların en önde gelen isimlerinden birini oluşturmaktaydı. Batılılaşmanın karşısında olduğunu şiirleriyle aksettiren Akif, Batı Medeniyetini tümüyle reddetme çizgisinin dışındaydı. (3) Yukarıda bahsettiğimiz üzere Abduh çizgisinde, reformist çizgi benimseyen koyu bir İttihatçı olan, çocukluğunda Sabatayist kökenli Selanikli Esad Efendi’den din dersi alan Akif, hürriyet heyulalarına kapılanların başında gelmekte ve o dönemde başta Sultan Hamid merhum olmak üzere, gelenekçi şahsiyetleri hakâretâmiz bir üslupla tenkid etmekteydi. Asrın diline İslâm dinini uygun hâline getirmeye çalışan bu şâirimiz, reformist görüşlerini aslında doğu ve batı açmazlığındaki o derunî halden almıştır denilse, herhalde yanlış söylenmiş olmaz.

Mehmed Akif, topyekûn batılılaşmaya her ne kadar fikrî olarak karşı durmuş olsa da, bazı kesimlerin türlü te’vil ve takıyelerine rağmen İslâm’ın çağa uydurulması görüşünü müdafaa etmiş, bu meyanda çeşitli yazılar ve şiirler yazmıştır. Mehmed Akif’in bu reformizmine alâkalı olanlara örnek teşkil etmesi açısından, Rockefeller Vakfı’nın, Pakistan Karaçi’deki İslâm Eserleri Araştırma Merkez Enstitüsü’ne, ‘İslâmiyet’in modern çağın telakkilerine göre tefsiri’ yolundaki çalışmalarından dolayı 62.000 dolar bağışta bulunduğunda, bunu, Selanikli Eşref Edip ile beraber çıkardıkları Sebilürreşad mecmuası’nın övünerek haber yaptığını, Mehmed Hasan Bulut Hoca’nın mâruf “İngiliz Derviş” isimli eserinde daha teferruatlı olarak bulabilirler.

Dolayısıyla Mehmed Akif’in Oryantalizm te’sirinde oksidentalist bir çizgi belirlemesi bu açıdan mühim bir tespit gibi durmaktadır. Zira, Mehmed Akif’in şahsî hayatını şöyle bir tetkik edenler ve şiirlerini az buçuk okuyanlar Mehmed Akif’in İslâmî rasyonalizm fikrini daha rahat tâbir ve tefsir edeceklerdir.

Batı hegemonyasına karşı fikrî düşünce bağlamında Gaspıralı İsmail’i de zikretmek yerinde olacaktır. 1851 yılında Kırım’da Dünya’ya gelen Gaspıralı, Rusya’nın tatbik mevkiine koyduğu Panslavizm siyasetine karşı Panislamist değerler ölçüsünde okumalar ve araştırmalar yapmaktaydı. Ömrü boyunca başta İstanbul olmak üzere, Paris gibi şehirlere yapmış olduğu seyahatler, fikir hayatının şekillenmesinde ciddî rol oynamıştır.(4)

Hayatı boyunca Rusya Türklerini eritilmekten muhâfaza sadedinde muallimliği ve eserleriyle çetin mücadeleler veren İsmail Gaspıralı, dönemin şartlarında birtakım kendisine göre galat telakkilerin güncellenmesi hususuna ehemmiyet atfeder. Bunların başında kadın-erkek eşitliği gelmekteydi. Mehmed Akif’in mübeşşiri olması sadedinde zikrettiği ve müdafaa ettiği İslâm, aynı Mehmed Akif modelinde topyekûn batı taklitçiliğinin aleyhinde olmakla birlikte, İslam’ı çağa uydurma gerekliliği/ problemiydi.

Gerek dönemin şartlarında kudretli âlim nâkıslığından ve gerekse de dönemin aşağılık tahassüsünü bir alamet-i fârika kabilinden benimsemiş olan münevver/muhâfazakâr/reformist muharrirler, maalesef İslam dininin alemşümûllük vasfını batı medeniyetine karşı, doğulu kuvve-i mâneviyesiyle müdafaa edememiş ve topyekûn olmasa da günümüzde bu sadetten birçok dinî ihtilâfa medâr olacak bir akımın önünü açmışlardır.

Bununla birlikte bizim müsbet karşılayacağımız, ortak Türkçe sadedinde yaptığı çalışmalar takdire şayan niteliktedir. Ömrünü Rusya Türklerinin uyanmasına vakfetmiş olan bu muharrir, kendi hâli hayâtında bunun karşılığını almış ve bu meyanda birçok Türk genci yetiştirmiş, gazeteler kurmuşlar, mektepler açmışlar ve Rusya’da Türklük için çeşitli mücâdelelerde bulunarak İslâmî şuurun inkişâf etmesini sağlamaya çalışmışlardır.

Lakin, Gaspıralı İsmail’in, Avrupa medeniyeti hakkındaki görüşlerini tecessüm ettirdiği meşhur eseri, batı medeniyeti fikrinin Mehmed Akif’le yakınlık arz ettiği görülecektir. Gaspıralı Avrupa’nın şaşaalı duruşunu teknik terakkiye bağlamakta ve bu meyanda gayr-ı kâbil-i inkâr birtakım mütalaalar yaptıktan sonra, çağın gerekliliği fikri ışığında alınması ve tatbik mevkiine konulması gereken bazı şeylerin varlığına da dikkat çekmekten çekinmez.(5)

Bu meyanda ifade edilen görüşlere karşı fikrimizi özün özü bir şekilde belirttikten sonra, şunu da ifade etmemiz yerinde olacaktır ki; İsmail Gaspıralı, her ne kadar İslâmî arayışa karşı modern telakkilerin ortaya atılması fikrini müdafaa etse de, Rusya’nın eritme politikalarına set çekici mâhiyette birçok uyanış sembolleri geliştirmiş ve bu vesileyle Rusya Türklüğünü belli açılardan diri tutmaya başarması hususundaki gayretleri inkâr edilemez bir gerçeklik olduğunu da ifade etmeyi bir borç biliyoruz. Bu sebepler ışığında Oryantalizme karşı Gaspıralı’nın, Modern-Oksidentalist bir fikrî telakkî görüşüne hâiz olduğunu ifade etmek de yanlış olmayacaktır.

Mamaafih, bütün bunlara bağlı olarak aslında mes’elenin çözüm noktası; İslâm’ı yorumlamak ve İslam’ı çağa uydurmak yerine, İslâm’ı anlamak ve çağı İslâm’a tatbik mevkiinde olmalıydı. İslâm Medeniyetinin mümessili olan bizlerin, batı hegemonyasına karşı İslâm’ı sündürerek tahrif eden zihniyete karşı söyleyecek son kelâmımızın olması elzemdir. Bu kelâm şu olmalıdır: “İslâm yenilenmez, anlayışı yenilemek gerekir.”

İktibâs:
1- Mahmut Babacan, “Sömürgeci Batı Medeniyeti Karşısında Mehmed Akif”, Türk Dili
Dergisi, sayı: 70 Mart: 2021.
2- Emine Gözde ÖZGÜREL, “Mehmed Akif Ersoy’un Safahat Adlı Eserinde Batı
Medeniyetini Olumlayıcı Yaklaşımlar.” Gazi Türkitar, syf:145.
3- Mehmed Hasan Bulut, “İngiliz Derviş” IQ yayınları, syf:498.
4- Mehmet Kaplan, “Gaspıralı İsmail’in Avrupa Medeniyeti, Sosyalizm ve İslamiyet Hakkındaki Eserleri” Türk k. Araştırma Dergisi, Syf: 430 v.d.
5- 1-İsmail Gaspıralı, “Avrupa Medeniyetine Bir Nazar-ı muvazene” syf:159,160 v.d.

Yorumlara Git

Adıyaman'daki deprem konutlarında Türk bayrağını yere attılar: Evlerini geri alın, yazıklar olsun

Türkiye yeni güne dev operasyonla uyandı! Tam 23 ilde yapıldı

Siber güvenlik için Türkiye harekete geçti! Konu Ekim ayında mecliste

Türkiye'ye gündeme oturacak savunma sanayi teklifi

Robot Sophia CHP’ye pahalıya patladı