29 Mayıs 1993 tarihinde Almanya'nın Solingen şehrinde, Türk kökenli Durmuş ve Mevlüde Genç çiftinin müstakil evinin neonaziler tarafından kundaklanması sonucu aileden beş kişi feci şekilde hayatını kaybetti.

Yakalanan failler Markus Gartmann, Felix Köhnen, Christian Reher ve Christian Buchholz, kısa bir süre sonra, "Yaşları genç olduğu ve hayata yeniden kazandırılmaları gerektiği" gerekçesiyle serbest bırakıldı.

Akit TV'de Murat Alan'ın sunumu ve Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu'nun yorumlarıyla ekranlarınıza gelen Manşetlerin Dili'nde, Solingen Katliamı ve Avrupa'yı Türkiye'ye örnek göstermeye kalkışan Davutoğlu, Babacan, Karamollaoğlu gibi isimler de konuşuldu.

Konuya dair Karahasanoğlu şunları söyledi:

"Avrupa'da hukuka güven en üst seviyede, Türkiye'de ise yerlerde sürünüyor" diyen Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Temel Karamollaoğlu hatta kendisini İslam alimi diye tanıtmaya çalışan belli kişilerin, belli kesimlerin empoze etmeye çalıştığı bazı çalışmalar var. O çalışmalarda sonuç şöyleymiş; İslam'ın kuralları neler? İşte faiz olmayacak, sömürü olmayacak, dar gelirli insanları ezmeyeceksiniz vesaire. Bu emirlere 'İslam'ın emridir' diye bakmaksızın en fazla riayet edenler kimler, en fazla ihlal edenler kimler? Batı endeksli bir çalışma yapılmış. Danimarka'sı, İsveç'i şusu busu... İslam'a en fazla riayet edenler batı toplumlarıymış. En fazla ihlal edenler de Türkiye ve diğer İslam ülkeleriymiş. Böyle gösterip algı üzerine algı yapıyorlar. O zaman buyurun, somut örnek. Solingen katliamı... Herkesi caydıracak bir ceza verilmesi gerekirken, taammüden, kasten insan öldürme söz konusu hem de yakarak öldürme söz konusu iken, sizin onlara idam cezası vermeniz gerekirken, Almanya, "Bunlar genç insanlar, ölenlere bakmaksızın, işte bunları hayata yeniden kazandırmamız lazım." Siz onları hayata yeniden kazandırın, bir başkası, "Nasıl olsa birkaç yılda çıkılır" deyip başka yangınlara sebebiyet versin.