Yeniden Refah Partisi’nin TBMM’ye giren 5 milletvekilinden biri olan Konya Milletvekili Ali Yüksel, Akit’e önemli açıklamalarda bulundu. YRP’nin TBMM’ye girmesinin, Merhum Necmettin Erbakan’ın 54 yıl önce Konya’dan başlatmış olduğu Milli Görüş yürüyüşünün ikinci dönemi olduğuna vurgu yapan Yüksel, şunları dile getirdi:

Hayra motor şerre fren

“40-45 yılı Erbakan Hocam yürüttü. İnşallah bundan sonraki bölümü de hep beraber oğlu Muhammed Ali Fatih Erbakan ile beraber yürüteceğiz. Bu Erbakan Hocamızın 54 yıl önce bağımsız olarak koyduğu Konya’da adaylığını 3 milletvekili seçilecek kadar bir oyla almıştı ve diğer yerlerden seçilen 2 milletvekili ile beraber 3 milletvekili meclise girdi ama 3 milletvekili gibi değil sanki 30 milletvekili gibi etkili oldu. Çünkü Hakkı haykırıyor, doğruyu söylüyordu ve haksızlıklara karşı çıkıyordu. Daha sonraları slogan haline gelmiş olan ‘hayra motor şerre fren olma’ görevini yaparken insanların gönlünde bu nakıs buluyor ve insanlar ‘bu doğru söylüyor’ deyip ona yavaş yavaş destek veriyordu. 21 yıllık inkıtadan sonra Milli Görüş yeniden meclise 5 temsilcisi ile girdi.”

Yüksel, Erbakan Hocanın yerli ve milli sanayi hamlesi adına attığı 300’e yakın temelden 200 küsurunun açıldığını ve üretime geçtiğini hatırlatarak, şöyle devam etti: “Önce ahlak ve maneviyat diyen bir lider aynı zamanda teknoloji ve üretimde de başı çekiyor. Bu ne demektir, çift kanatlı olmak demektir. Ne sadece ahlak ve maneviyatı düşünüp dünyayı ihmal edeceksin ne de sadece dünyevi ilerlemeyi önceleyen öbürünü ihmal edeceksin. Bu ikisi olursa biz sağlıklı bir gelişme yapabiliriz. Toplumumuz sağlıklı olur huzur bulur, ondan sonra insanlar arasında barış olur kavga gürültü olmaz.”

Saadetlilerin kini

Saadet Partililerin çıkmazını da cevaplayan Yüksel, şöyle devam etti: “O kardeşlerimiz değerli insanlardır ama bazı mülahazalarla yanılmış, şaşmış ve savrulmuş olabilirler. Yani görüşler, partiler bizim dinimiz değildir. Bizim dinimiz İslam’dır. İslam kardeşliği vardır. Yüce Peygamberimiz ‘nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız’ diye buyuruyor. Ben o kardeşlerimi imanları sebebiyle sevmek durumundayım ve aleyhlerinde konuşmam konuşulmasını da istemem doğru bulmam. Hatta bulunduğum yerde aleyhlerinde konuşulduğu zaman susturulmuşumdur. Kardeşlerim bunlar gelip geçici hallerdir bunlarla oyalanmayın biz ne yapacağız ne yapabiliriz buna bakalım demişimdir.”

İstanbul Sözleşmesi yaramadı

Yüksel, İstanbul Sözleşmesi, 6284 ve 6251 Sayılı Kanunlara ilişkin görüşlerini de şöyle aktardı: “Biz bir gerçeği savunuyoruz şimdi İstanbul Sözleşmesi’nin aile ve topluma fayda olan yönlerini kaldıralım demiyoruz veyahut da 6284 ve 6251’de bulunan aileyi koruyan, kadını koruyan bölümleri biz kaldıralım demiyoruz. Yani mesela kadının beyanı esastır diyor. Bu dünyanın hiçbir yerinde yok. Mesela kadın kafayı bulmuş kocası için bir şey söylüyor. Uzaklaştırıyor gidiyor başka bir erkekle kalmaya başlıyor, hiçbir şey yapamıyor erkek. ‘Benim namusumu çiğniyor bunlar’ diyor öldürüyor ve bu kanunlar çıktıktan sonra kadın cinayetleri daha fazla artmış. Bunu istatistikler de gösteriyor. İşte biz bunları ayıklayalım diyoruz. Tutup bazı çevrelerin yani ülkemizde aileyi bozarak Türk toplumunu, Müslüman toplumu mahvetmek isteyen çevrelerin oyunlarına gelmemek lazım.”