Millli iradenin önünü kesmek, seçilmiş meşru hükümetleri işlevsiz hale getirmek için yargıyı esir alan ve çok sayıda hukuk garabetine imza atan CHP’nin sözde duayen hukukçuları, şimdi de kendilerine alkış tutan Kılıçdaroğlu’nu devirmek için harekete geçti. 14-28 Mayıs hezimetinin ardından CHP’de başlayan “değişim” kavgası tüm hızıyla sürerken, önceki gün Cumhuriyet gazetesine konuşan ve “Yönetimin bir günü kaldığını” söyleyen CHP eski Genel Sekreteri Önder Sav, Kılıçdaroğlu’nun görev süresinin sona erdiğini öne sürdü. CHP liderinin “tek aday” olarak katıldığı ve 6. kez genel başkan seçildiği 25 ve 26 Temmuz 2020 tarihinde yapılan kurultaya atıfta bulunan Sav, “Genel başkanın görev süresi üç yıldan fazla olamaz. Yönetimin görev süresi 27 Temmuz’da bitiyor” açıklamasında bulundu.

Bi sen eksiktin Yarsav’cı!

Sav’ın ardından devreye giren ve pek çok skandal kararda imzası bulunan YARSAV eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da, “Siyasi Partiler Yasasının 15/2’nci maddesi hükmüne göre, en çok üç yıl için seçilen genel başkanın genel başkanlık görevi, bu süre dolduğunda kendiliğinden sona eriyor” diyerek, Kılıçdaroğlu’nun görevinin sona erdiğini söyledi. Geçmişte yargıyı seçilmiş iktidarın üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallayan CHP tandanslı yargı mensuplarının, koltuğuna yapışan Kılıçdaroğlu’nu devirmeye yönelik yargı operasyonunu değerlendiren hukukçular, “Kanadoğlu ruhu Kılıçdaroğlu’nu vurdu” görüşünde birleşti.

“Kendilerine darbe yapıyorlar”

Akit’e konuşan Türkiye Adalet Araştırmaları Merkezi Başkanı Av. Mehmet Sarı, şunları dile getirdi: “Geçmişte hükümet etmede, hükümete talip olmada bu tür illegal yollara tevessül eden ve hukukun arkasını dolaşmak suretiyle gayri hukuki çabalar içine girdikleri tüm Türkiye’nin malumuydu. Şimdi kendi iç çatışmalarında da aynı normal kongre süreçlerini bir tarafa bırakıp, antidemokratik yollarla bu kez CHP’nin içerisinde, kendi kendilerine operasyon çekmeye başladılar. Bunların hukukçuluk sıfatının, bunların demokratlık sıfatının zaten bu kadar olduğunu, insan haklarına, seçimli demokratik hukuk sistemine karşı ne kadar saygılı olduklarını biliyoruz. Dolayısıyla bir kez daha kendi zihniyetleri açısından beklenen şeyi yaptıkları ortada. Normal kongreli süreçte, seçimli sistemde, partiler tüzükleri gereği öngörülmüş olan üç yıllık süreç içerisinde genel kurullarını yaparlar. Bu tabii partilerin yürütme kurullarının alacağı karardır. Partilerin vereceği kararlar kendilerini bağlar. Hukuk adına bu beyanların verilmesi, birilerini ıskat etmek anlamına geliyor. Çıkarları ve günün koşulları neyi gerektiriyorsa hemen onun yanında pozisyon alanları ibretçe izliyoruz. Eğer bunda bir aksama olursa, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, siyasi partileri denetleyen tek yetkili merci olması hasebiyle onlar hakkında bir ihbarda bulunabilir. Fakat kaostan bir hukuki durum üretmeyi kendilerine yol ve yöntem olarak benimsemiş CHP zihniyeti, kendi içindeki kavgada bile bu tür usulleri bir tarafa bırakıp doğrudan kendi kendilerini iskat etmeye kalkıyorlar. Yani kendi içinde kendilerine darbe yapıyorlar.”

CHP’nin kimseye hayrı yok

HAKDER Başkanı Av. Bülent Demir de, şunları ifade etti: “CHP, insan hak ve özgürlüklerinin önüne engel koyma mantalitesiyle kurulmuş bir partidir. Bunu kendi iç dinamikleri içerisinde de uzun yıllardır devam ettirmiştir. Ne topluma, ne Anadolu insanımıza hak ve özgürlüklerini iade edecek bir fikriyata sahip değildir. Bunlar sadece kağıt üzerinde kalan ancak CHP’nin pratiğinde yer almayan hususlardır. Dolayısıyla şu anda CHP’nin yönetimi içerisindeki kaynayan kazanın sebebi, kurulduğu günlerden itibaren özgürlükçü olmayan ve kapalı kapılar ardında Türk milletine karşı, milli ve manevi değerlere karşı yürütülen sabote işlemlerin iz düşümüdür. Aynı durum şu an parti içerisinde de söz konusudur. Dolayısıyla CHP’nin liderleri arasında, kendi partileri içerisinde veya tabanındaki yapılan tartışmalar milletimize herhangi bir katkı sağlamayacak kısır tartışmalardır. Kendi aralarındaki yapmış oldukları hukuka uygun olmayan, özgürlükçü olmayan tavırların kavga haline dönüşmesidir. Ne milletimize, ne memleketimize hiçbir faydası yoktur. Bu kısır tartışmalardan da hiçbir sonuç beklemiyorum. Beklemek de hayal olur.”