Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ sosyal medyada Cübbeli Ahmet Hoca'ya hakaret edince uzun bir cevap aldı.

İşte Cübbeli Ahmet Hoca'nın cevabı:

Ümit Özdağ’dan sonunda beklediğim tepkiye nâil oldum. Zaten benim derdim bu kişiden devlet adamı olmayacağını, lider olmayacağını ve sinirine hâkim olamayan, öfkelendiği zaman sövüp sayan, ağızı bozuk biri olduğunu meydana çıkartmaktı, hamdolsun bu da hâsıl oldu.

Ben Fadıl meselesine en az 5 kere, kefen meselesine 55 kere cevap verdim, kamuoyu da bunlardan tatmin oldu. Böyle işler yapan biri olsaydım şu anda milyonlarca takipçim herhâlde olmazdı, bu kadar insan da herhâlde salak değil.

Bu yaşıma kadar en az 45 bin sayfa kitap ve makale yazmış biri olduğum halde -sakın M. Karataş gibi sıfırları karıştırdığımı sanmayın- böyle bir imlâ hatâsı yapmamışken yazdığı 4 satırlık tweette “ortalama” yazacak yerde “ortama” yazacak kadar dikkatsiz bir akademisyenle karşı karşıyayız ki bu da okuyucularına karşı ciddi ve titiz olmadığını göstermektedir.

Eski Başbakanlarımızdan Ahmet Davutoğlu’nun Mossad’la ilişkisi olduğunu iddia ettiği bir adamın Filistin ve Gazze sorunu hakkında Yahûdî’yi cerh eden ve mazlum Müslümanları destekleyen bir beyânının olması zaten beklenemezdi. Lakin biz kendisini iddia ettiği gibi devletçi, milliyetçi ve Türkiye’nin bekâ sorunuyla ilgili görüşleri olan bir adam zannediyorduk onda da yanıldığımız ortaya çıktı.

PKK terörü konusunda konuştuğumuzda bizimle birlikte olan, Selefî-Vahhâbî konusunda bizim konuşmalarımızı delil sayan ama Yahûdî tehlikesi dediğimizde sessiz kalan bir insan ya gâfildir ya da ….. -bu kısmı isteyen münasip bir lafızla doldurabilir.-

Rahmetli Başbuğ Türkeş, Mahmûd Efendi Hazretleri’ne son derece değer verdiği halde bir dönem onun hareketinde bulunan bu şahsın bütün dünya Müslümanlarının ittifakla kabul ettiği bir zâtı Fatih Nurullah gibi sapık adamlarla aynı videoya koyup halkın dînî liderlerine hakâret etmesi bu kişinin Türkiye’nin bölünmemesi konusunda en önemli husus olan; toplumun değer verdiği insanlarla barışık olma konusunda da ne kadar yıkıcı adımlar attığını göstermektedir.

Dolayısıyla devletin bir yerlerinde şayet kendisine bir vazîfe verilmiş ise, iç savaş ve dış savaş tehlikesi bulunan ülkemizde, önümüzdeki tehlikeli süreçlerde böyle kişilerin faaliyetlerinin yapıcı olmaktan çok yıkıcı olacağını göz önünde bulundurmalarını ilgililerine hürmetle arz ederim.

Kıyamete kadar yaşasak kendisiyle tartışacak kadar aklım, fikrim, kelâm ve kelimem mevcut ise de bu saatten sonra ne kadar sövüp saysa da kendisini muhatap alacak değilim!

Terörün belini kıran değerli Bakanımız Süleyman Soylu Beyefendi bunun hakkında beyânda bulunduğu zaman ben de: “Biraz ağır kaçmış” diye düşünmüştüm, fakat şimdi görüyorum ki az bile söylemiş.