AKİT MENÜ

Gündem

Bu sese kulak verin! İslam ülkelerinin liderlerine açık mektup

Seyda Feyzullah Konyevi, 25 Kasım'daki sohbetinde, İslam ülkesi liderlerine Filistin için çağrı yaptı.

This browser does not support the video element.

Terör oluşumu İsrail’in Filistinlilere yönelik soykırımı sırasında Müslüman ülke liderlerinin pasifliği ağızları açık bıraktı. Türkiye ile birlikte bir elin parmak sayısını geçmeyecek kadar ülke Filistin için sesini çıkardı. Müslümanlar, İslam ülkelerinin Siyonistlerden korktukları kadar Allah’tan korkmamalarına tepki üstüne tepki gösterdi.

Bir tepki de geçtiğimiz gün sohbeti sırasında açık mektup yayınlayan Seyda Feyzullah Konyevi hoca efendiden geldi. Seyda Feyzullah Konyevi, Müslümanların en önemli sorumluluklarından birinin de liderlerini uyarmak olduğunu söyledi.

Konyevi’nin okuduğu mektubu ve sohbetini yayınlıyoruz...

Ey Müslüman Devlet Liderleri!

Bu mektup, Filistin-Gazzedeki Müslüman kardeşlerimizin maruz kaldığı

vahşete karşı haykırdığınız hakikatleri, fiili olarak da bu vahşeti

durduracak, düşmanın belini kıracak, net, keskin ve cesur kararlar almanız

gerektiğini söyleyen Mü’min yüreklerin feryat ve çığlıklarıdır.

Dünyanın hemen her yerinde kalbinde bir parça bile merhamet bulunan

Müslim ve gayr-i müslim herkes bu vahşete ve caniliğe karşı Gazze’nin

sesi olmaya çalıştı. İnsani, vicdani ve islami vazifelerini yerine getirmeye

devam ediyorlar.

İsrail’in ve onlara destek olan firmaların ürünlerini boykot ederek almıyor

ve satmıyorlar.

Bazısı sokaklarda, bazısı sosyal medyada dünyanın en ahlaksız ordusuna

sahip İsrail terör devleti ve destekçileri tarafından hunharca katledilen,

kadın, çocuk ve yaşlıların çığlıklarını, insanlıktan nasipsiz kör ve sağır

olan dünyanın diğer kutbuna ulaştırmaya çalışıyorlar. Onlar sadece bunu

Ey Müslüman Devlet Liderleri!

Sizlerde Filistin hususunda bir şeyler yapıyorsunuz. Ancak elinde imkan

ve gücü bulunmayan halk gibi, sizler de sadece kelimelerle ve çeşitli

sözlerle bu vahşeti dile getiriyor ve kınıyorsunuz. Halbuki bu vahşete dur

diyecek çeşitli imkanlar elinizde mevcuttur. Bu imkanlar bu zamanda

kullanılmayacaksa ne zaman kullanılacak?

Küffarın belli başlı güçleri bir araya gelip kardeşlerimize saldırıyorlar.

Sizler de belli başlı güçler toplanıyorsunuz fakat savunmaya gücünüz

yetmiyorsa, öyleyse düşmanı durduracak, bu vahşeti engelleyecek başka

yöntemlerde vardır. Fakat, sanki o yöntemleri hep birlikte uygulamamak

üzere anlaşmış gibi bir haliniz var.

Ey Ümmetin Liderleri, lisan-ı haliniz kardeşlerimize yardım etme ve bu

vahşeti durdurma konusunda, anlaşmamak üzere anlaştığınızı anlatıyor.

2

Sizlerde biliyorsunuz ki, bir ateşin karşısına geçip bağırmakla o ateş

söndürülemez.

Sizler düşmana karşı sözlükteki en etkileyici ve en ağır kelimeleri

kullanıyor ve en şiddetli kınamaları yapıyorsunuz. Bu çok güzel

görünüyor. Lakin Yahudilerin diplomatları hala aranızda bulunuyorlar,

düşmana silah ve mühimmat taşıyan gemiler, sizlerin karasularından ve

uluslararası sulardan sallana sallana geçiyorlar, yine silah ve mühimmat

taşıyan uçaklar sizlerin de izni ile hemen yanı başınızda hava sahalarınızı

kullanıyorlar. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, onlara destek veren çeşitli

şirketler Müslüman halkın parasıyla onlara mühimmat desteği vermeye

devam ediyor.

Cihadın bir çeşidi olan savaş mümkün değilse, başka cihad yollarını

kullanmak lazımdır.

Allah azze ve celle, Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem

Efendimizin hayatından bizlere örnekler vermiştir. Bizler o yolu takip

ettiğimiz takdirde, Allah azze ve celle’nin izni ve inayetiyle muvaffak

oluruz. Böyle bir durumda Müslüman halka düşen görev boykot ise, siz

islam ülkesi liderlerine düşen görev de ambargo uygulamaktır.

Yahudilerin, saklandıkları tüm şehirlerini adeta bir kale gibi ördüğü,

havadan demir kubbe sistemiyle koruduğu, denizlerde uçak gemileriyle

saldırı yaptığı bir meydanda, bu durum bize Hayber’i hatırlatıyor.

Hayber’de, ok atılsa geri dönüp geliyordu. Taş atılsa yetişmiyordu. Hayber

kalesi yıkılmıyor ve feth edilemiyordu. Kılıçla karşı karşıya savaşacak bir

ortamda yoktu. Hiçbir şekilde Yahudilere yaklaşamıyorlardı.

Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabeler Hayber kalesini

kuşatmışlardı. Günlerce beklemişlerdi. Artık yiyecekleri tükenmiş, yorgun

düşmüş ve moralleri çökmüştü.

Çünkü Yahudiler Hayber kalesine aylarca kendilerine yetecek kadar

yiyecek stoku yapmışlardı. Can korkusuyla kaleden dışarı da

çıkmıyorlardı.

3

Böyle bir durumda, Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem yeni bir

strateji geliştirdi. Bu da savaşın mümkün olmadığı bir durumda düşmanın

ekonomisine zarar vermekti.

Bunun için Yahudilere ait tüm hurma ağaçları kesildi. Hayber

Yahudilerinin ekonomisi böylece kökünden kurutulmuş oldu. Yahudi için

para ve zenginlik demek, her şey demekti. Ağaçlar kesildikçe artık onlar

için direnme umudu da kesiliyordu. En sonunda anlaşma yapıp Hayberi

teslim etmek zorunda kaldılar.

Ey Müslüman Devlet Liderleri!

Ey Kalbinde zerre kadar merhamet bulunan insanlar!

Bu zalim ve acımasız toplumun işgal ettiği ve el koyduğu toprakları,

sahiplerine geri iade konusunda samimiyseniz, o halde tekrar Hayber’i

kuşatma ve ekonomilerini bozmak zorundasınız. Aksi takdirde, o sözden

anlamayan şımarık kavim, vahşetlerine devam edecektir.

Zamanında söylenmemiş söz, söylenmemiş demektir. Zamanında

yapılmayan iş, yapılmamış demektir. Düşman her tarafı yıktıktan sonra

onlara atılan mermi atılmamış demektir. Buna göre vakit geçmeden

müdahale edilmesi elzemdir.

Ey İslam Sancağının Liderleri! Bu büyük davada, bu kervanın başında

sizler görünüyorsunuz. Bu nedenle Müslümanlar sizden bir şeyler

yapmanızı beklemektedirler.

Bilindiği gibi, Hudeybiye antlaşmasından sonra Resul-ü Ekrem sallallahu

aleyhi ve sellem ashabına, kurbanlarını kesip başlarını traş etmelerini

emretti. Antlaşma metninden hoşnut olmayan ashab bu emri

duymamazlıktan geldi. Kimse yerinden kıpırdamadı. Emrini üç defa

tekrarladığı halde kimse bu emre uyma eğilimi göstermedi. Bunun üzerine

Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Ümmü Seleme radıyallahu anha

annemizin çadırına girdi ve: "Şunları görüyor musun? Onlara

emrediyorum da icabet etmiyorlar." diye ashabın kayıtsızlığından bahsetti.

Feraset sahibi annemiz Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’e şu

hatırlatmada bulundu:

"Ya Resulallah! Emrini yerine getirmek istiyor musun? O halde dışarı

çık, kurbanlarını kes ve traşını ol. Onlar sana uyarlar!"

Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bu samimi fikri benimsedi ve bu

zekice tavsiyeye göre hareket etti. Tek başına çadırdan çıktı. Ashabdan

hiçbirine bir şey söylemeden Kurbanlarını kesti. Traşını oldu. Resul-ü

Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in bu şekilde hareket ettiğini gören

ashab da hızla yerlerinden kalkıp kurbanlarını kestiler ve traşlarını oldular.

(Buhari, Şürûṭ, 15)

Ey İslam ümmetinin başındaki liderler ve rehberler! Zat-i alilerinizden

beklenen, ilk sizin tüm korkularınızı, endişelerinizi, rahatınızı kısana tüm

mazeretlerinizi kurban edip ilk adımızı sizin atmanızdır. O zaman halk

sizin peşinizden koşarak gelecektir.

Bu Siyonistlerin bir sonraki hedefleri, malumunuz kendi çevresindeki

diğer İslam ülkeleridir. Buna göre tüm İslam ülkeleri liderleri mesuldür ve

tedbir almak zorundadır. Bu terörist devlete karşı mücadele edenlere her

türlü desteği de vermek zorundadırlar, vermek zorundayız.

Zira içinde yaşadığımız bir ormanda yangın başlamışsa ve bu yangına

zamanında müdahale edilmezse, o ateş günün birinde mutlaka bize

sıçrayacaktır.

Eğer bir adım atmayacaksanız, orada katledilen her çocuğun, her kadının,

her yaşlının kısaca her Müslümanın vebali sizlerin omuzlarında olacaktır.

Yorumlara Git

Cihat Yaycı Paşa uyarıyor! Yunanistan şimdi de Gökçeada'ya göz dikti!

Çeyrek altın uçuşa geçti!

Milyonlarca çalışanı yakından ilgilendiriyor! İstifa edene tazminat hakkı

Türkiye'nin büyük gücü TB2 ve KAAN'a övgü! ABD, Birleşik Krallık ve Fransa detayı bomba

Koç Grubu doymuyor! Ünlü sağlık kuruluşunu satın alıyor