Glutatyon, vücutta doğal olarak üretilen önemli bir antioksidandır. Vücudun ürettiği en güçlü antioksidan olarak da bilinir.

Yaşlanmak istemeyenler, son dönemlerde damardan glutatyon alımı ile önüne geçmek istemektedir. Bu durumu doğal yoldan sağlamak isteyenler ise besinlere yönelmektedirler.

Glutatyon, özellikle karaciğerde ve diğer hücrelerde bulunur ve çeşitli biyolojik süreçlerde kritik bir rol oynar.

Aynı zamanda iltihaplanma süreçlerini kontrol ederek anti-enflamatuar etkiler gösterir.

Yeterli glutatyon seviyeleri, hücrelerin sağlıklı kalmasına, bağışıklık sistemini güçlendirmesine ve yaşlanma süreçlerini yavaşlatmasına yardımcı olabilir.

Peki, hangi besinlerde glutatyon vardır? Glutatyon deposu gıdalar hangileridir? İşte o liste...

Kırmızı Meyveler ve Sebzeler: Özellikle çilek, ahududu, domates ve kırmızı biber gibi kırmızı renkli meyve ve sebzeler, vücudun glutatyon seviyelerini destekleyebilecek antioksidanlar içerir.

Sülfür İçeren Yiyecekler: Brokoli, lahana, sarımsak, soğan ve pırasa gibi sülfür içeren sebzeler, vücutta glutatyon üretimini destekleyebilir. Glutatyonun ana bileşenlerinden biri olan sistein, sülfür içeren besinlerden elde edilebilir.

Yeşil Yapraklı Sebzeler: Ispanak, pazı, kara lahana gibi yeşil yapraklı sebzeler, içerdikleri vitaminler ve minerallerle glutatyon üretimini destekleyebilir.
Avokado: Avokado, glutation içeren bir diğer besindir. Ayrıca, glutationun sentezine katkıda bulunan E vitamini gibi antioksidanları da içerir.

Ceviz: Ceviz, özellikle sistein ve glutationa katkıda bulunan bir amino asit olan glisin açısından zengindir.

Balık: Somon, sardalya ve alabalık gibi yağlı balıklar, omega-3 yağ asitleri ve selenyum içerir. Bu bileşenler, glutatyon üretimini destekleyebilir.

Kuruyemişler: Brezilya fındığı, ayçiçeği tohumu ve tahıl ürünleri gibi selenyum açısından zengin besinler de glutatyon üretimini destekleyebilir.

Ökse otu da bu çok yararlı bitkilerden biridir. Ökse otundaki organik bileşikler ve kimyasallar, epilepsiden kansere kadar birçok hastalığın tedavisine yardımcı olarak kullanılmış ve pratikte popülerlik kazanmaya devam etmektedir.

Ökse otu bağışıklığı güçlendirmeye yardımcı olur. Ökse otu antiviral, antibakteriyel, antioksidan etkisi olan bir bitkidir. Hastalıklara karşı vücudu korumaya yardımcı olur. Ökse otunun güçlü bağışıklık etkisinin yapılan bir çalışmada; ameliyat sonrası oluşan anestezi ve ameliyat stresinin bağışıklık sistemini baskılamasını minimuma indirdiğini göstermiştir.
Solunum sistemini sağlığını olumlu etkiler. Öncelikle ökse otu zihinsel stresi ve kaygıyı azalttığı için astım krizlerinin üzerinde olumlu etkisi vardır. Bunun yanı sıra solunum sistemini rahatlatır, bronşlardaki tahrişlere iyi gelir. İnatçı öksürüğü rahatlatır, iltihaplı boğaz ağrılarına iyi gelir.
DNA hasarına karşı koruyucu etkisi vardır. Yapılan bir araştırma akçaağaç, ıhlamur ve keçiboynuzu ağaçlarında yetişen ökse otunun nükleer DNA hasarına karşı büyük ölçüde koruyucu olduğunu göstermiştir.
Ökse otu kanser tedavisinde etkili olan bağışıklık sistemi düzenleyici, biyolojik aktif bileşikler içerir.
Şeker hastalığına karşı koruyucu etkisi vardır. Kan şekerini düzenlemeye yardımcı olur. İnsülin duyarlılığını artırır.
Yaralanmaları tedavi etmeye yardımcı olur. Yaralanmalara karşı haricen kullanılabilir. Ökse otunun kanamayı durdurucu etkisi vardır.
Antienflamatuar özelliği vardır. Ökseotu ayrıca iltihap önleme özelliğine sahiptir. Özellikle Afrika ökse otu inflamasyon tedavisinde kullanılır.
Kas spazmlarını ve iltihaplanmayı yatıştıran, bu gerginliği ve krampları gidermeye yardımcı olan güçlü bir ökse otu çayı regl ve menopoz dönemlerinin daha rahat geçmesine yardımcı olur.
Ökse otunun tüm bu faydalarından yola çıkarak güçlü bir antioksidan olduğu, vücudu kanser başta olmak üzere birçok hastalığa yol açan serbest radikal ve oksidatif strese karşı koruduğu söylenebilir. Sağlık rutininize ökse otu gibi güçlü bir madde eklemeden önce, sizin için iyi bir seçim olduğundan emin olmak için daima doktorunuza başvurmanızı önerilir.