Sinan Ateş cinayetine ilişkin 22 tutuklu sanığın yargılandığı davada ikinci duruşma yapılırken, ortaya gündemi sarsacak iddialar atıldı. Gazetemize konuşan Avukat Cem Kaya, davanın seyrini değiştirecek ifadeler kullandı. Kaya, cinayette 4 silah olduğunu ve tetikçi Eray Özyağcı’nın silahından çıkan mermilerin öldürücü nitelikte olmadığını söyledi.

Bir artı üç silah var

“Biz Sinan Ateş’in neyle öldürülmediğini biliyoruz” diyen Kaya’nın gündemi sarsacak açıklamaları şöyle: “Bakın olayda bir artı üç silah var. Birinci silah bir numaralı şüpheli sanık Eray Özyağcı’nın. İkinci silah Selman Bozkurt’a ait. O kim? Ateş’in koruması, aynı zamanda akrabası ve davanın müştekisi. Diğeri dosyada sıfatı olmayan Ahmet Keçik, en azından müşteki olması lazım. Fakat savcılık tarafından özenle gizleniyor. Tanık yapılıyor. Bir de maktulün üzerinde silah var. Toplamda dört silah. Maktulde beş kurşun yarası var. İkisi bir bacağında, biri bir bacağında, biri karın bölgesinde, diğeri kafada. Karın bölgesi ve kafadaki mermi yaraları tetikçi Eray’ın silahından değil. Peki kimin? Bunun cevabı dosyada yok. Niye yok? Diğer üç silahı olanlar olaydan hemen sonra Avukat Ali Yücel Bey’in yazıhanesine kaçıyorlar. Ofiste çalışan Saliha isimli hanımefendi çamaşır suyu alıyor gerekli temizlik yapılıyor. Silahlar 12 saat sonra teslim ediliyor. Bozkurt’un hastane ifadesi var. Orada diyor ki ‘Ben ateş ettim ve Keçik aldı silahı ateş etti’ diyor. İddianamede bunlar atlanıyor.’

Ölümcül yara tetikçiden değil

“Mermilerin yol izi kaydı var. Ateş’in vücudunda 5 mermi var. Özyağcı karşıdan ateş ediyor. Video kayıtlarında 14 cm batından sağ uyluk, 14 cm sol uyluktan tamamen bacaklarda toplanıyor. 5 ateşli yaralama var. Bunlar kafadan giren mermi aşağıdan çıkıyor. Diğeri de sırttan girip aşağıdan çıkıyor. Karşıdan ateş eden bir insanın bu şekilde ateş edebilmesi imkânsız. Özyağcı’nın silahından çıkanlar barutu zayıf mermiler olarak tabir ediliyor. Mermi vücuda girdiği zaman yürüyemiyor. Diğerleri MKE, ölümcül yaralar. Özyağcı ifadesinde ‘Ben yaptım’, azmettiren Doğukan Çep de ‘Ben vurdurdum’ diyor. ‘Bizim daha önce aramızda husumet vardı.’ Keçik ise ifadesinde, ‘Sinan Ateş yerde yüzüstü bilinci kapalı şekilde yatıyordu. Bozkurt ise olayın sıcaklığıyla gördüğüm kadarıyla omzundan yaralanmıştı, bana silahlar kaybolmasın, al bu silahları ofise götür’ dedi. Ofiste bulunan kadın çalışana bu silahları al, kaybolacak dedim. Teslim ettim’ diyor. Keçik tanık ama aslında müşteki olması lazım. Silahları kaçırıyorlar. Üçüncüsü ortada yok. Bunlar arasında kullanılan silah var mı? Yani ölümcül yaralanmaya konu silahlar, mermiler, tetikçinin silahından çıkan mermiler değil. 06 AT 5021 araç o tarihte Ocak Genel Başkanı tarafından kıllanılıyor. ‘Bunda tetikçi var’ diye tezvirat yaptılar günlerce. Araçta tetikçi yok. Üçüncü kişinin olduğu yönünde delil yok ama algı bu araçta İstanbul’a kaçırıldığı yönünde. Avukatlarla, tanıklarla görüşmeler hep 4 No’lu kabinde yaptırılıyor. Bunu teyit ettik. Kabine savcılık makamı tarafından gizli kamera ve ses kayıt cihazı konuluyor. Bu ceza muhakemesi hususuna aykırı. Olay yeri görüntüleri dosyada yok. Otopside video kaydını istiyoruz, Adli Tıp’tan gelmiyor. Aile, Keçik ve Bozkurt’la 1.5 yıl görüşmüyor. Sağındaki ve solundaki iki kişi. Hiçbir canlı yayına çıkarılmıyor. Yalnızca sadece Ayşe Ateş çıkıp bağırıyor.

Hedef Cumhur İttifakı

“Bütün genel detaylara baktığımız zaman ortada büyük bir kumpas var. Saldırıya yönelik şöyle bir notumuz var. Yargı, emniyet, adli tıp, basın ve siyasi ayağı. Delilerin karartılması ve malum FETÖ yapılanmasının alışılagelmiş usulleriyle bir yargı darbesi. Hedef kim? Sadece MHP, Ülkü Ocakları değil, hedef ocak genel başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım değil. Onun üzerinden lider Devlet Bahçeli, onun üzerinden Tayyip Erdoğan, Cumhur İttifakı ve Türkiye...”