AKİT MENÜ

Medya

İki pislikten birini seçme özgürlüğü! Müslüman için bunlardan hangisi daha kötü?

Milli Gazete yazarı Mahmut Toptaş, Müslümanların faiz politikaları ve Gazze'deki zulüm arasında kaldığını ifade etti. Faizin Allah'a savaş ilan etmek olduğunu belirten Toptaş, Müslümanların bu ikilemde ne yapmaları gerektiğini masaya yatırdı. Mahmut Toptaş, şunları kaydetti:

Milli Gazete yazarı Mahmut Toptaş, Müslümanların faiz politikaları ve Gazze'deki zulüm arasında kaldığını ifade etti. Faizin Allah'a savaş ilan etmek olduğunu belirten Toptaş, Müslümanların bu ikilemde ne yapmaları gerektiğini masaya yatırdı. Mahmut Toptaş, şunları kaydetti:

"İki ateş arasında kalmışız ve iki pislikten birini seçmek zorunda bırakılmışız.

Gazze’deki kardeşlerim, kâfir kurşunuyla şehit edilirken, dünyanın geri taraflarında yaşamaya çalışan kardeşlerim, aynı kâfirin para politikasıyla faiz alıp-vererek Allah’a ve Resulüne savaş ilan etme durumuna zorlanmışız.

Rabbimiz, faizle alış-veriş yapanların aslında Allah’a harp ilan etmiş olduklarını şöyle haber verir:

“Eğer böyle yapmaz (faizi bırakmaz)sanız Allah'a ve Resulüne harp (açtığınızı) bilin. Eğer tevbe ederseniz ana sermayeniz sizindir. (Böylece) haksızlık etmemiş ve de haksızlığa uğramamış olursunuz.” (Bakara süresi ayet 2/279)

Gazze’de kâfir kurşunuyla ölmek mi, dünyanın herhangi bir yerinde faiz alıp-vererek Allah’la savaşa devam etmek mi daha kötü?

Rabbimiz, Büruc süresinde, Hıristiyanların tahrif edilmemiş İncil’e göre hareket ettikleri bir zamanda, Yahudi kralı, baskılardan başarı elde edemeyince, şehrin meydanına büyük hendekler kazdırıyor, içerisine iyi yanan ağaçlardan atıyor ve büyük alevler meydana gelince Hazreti İsa’ya iman edenleri ateş çukurlarına attırıyor.

Kendinizi o dönemin Mekke’sinde düşünün veya Mekke şartlarında yaşayan bugünkü Müslümanları düşünün.

İslâm’a göre yaşamak istiyor, “Hayır, yaşayamazsın” deniliyor. İslâm’a göre ölmek istiyor. “Hayır İslâm’a göre ölemezsin de” deniliyor.

Ancak ölürsen İslâm’a göre defnedilirsin deniliyor.

Onun dışında, “Kur’ân’ın bütün emir ve yasaklarını yaşama hakkını sana tanımam” diyorlar.

Sen bu hakkı tanımazsan ve ben de yaşamaya çalışırsam ne olur? O zaman da kanuni müeyyidelerle karşı karşıya kalırsın, cezasına da razı olursun deniliyor.

Sevgili Peygamberimiz:

“İnsanların üzerine öyle bir zaman gelir ki, o gün, dinine sarılan insan elinde köz taşıyan insan gibidir” buyurmuş. (Tirmizi, Sünen, K.. Fiten bab 73)

Kor haline gelmiş ateş közüne sarılırsan yanacaksın, elinden atıverirsen donacaksın.

Mekke müşriki böyle diyordu.

Günümüzde de dünyanın her tarafında müminlerin yaşamakta olduğu bir çok ülkede de yöneticiler aynı şeyleri söylüyorlar.

Tefsirlerimizin yazdığına göre Yahudi devleti içerisinde Hz. İsa’nın dinine göre (ki biz ona İslâm dini diyoruz) hayatını yaşamak isteyen insanlara, dinlerinden dönmeleri için baskı uygulayan Yahudi devlet başkanı, baskılardan başarı elde edemeyince, şehrin meydanına büyük çukurlar kazdırıyor, içerisine iyi yanan ağaçlardan atıyor ve büyük alevler meydana getiriyor ve orada Hz. İsa’ya, İncil’e Hz. Musa’ya ve Tevrat’a da iman etmiş insanlar var. Bu inanan insanları yakıyorlar.

Devlet yöneticileri ve Yahudi ileri gelenleri de tahtlarına kurulmuşlar müminlerin feryat içerisinde yanışlarını seyretmişlerdir.

Allah (C.C.) bize bunu haber veriyor. Niye haber veriyor? Mekke'de işkence gören Ammar’a, Bilal’a, Suheyb’e (Allah onlardan razı olsun) ve diğer müstazaf müminlere:

“Gittiğiniz yol, yalnız sizin gittiğiniz yol değildir. Sizden öncekiler de bu çilelere katlandılar ve cenneti buldular.

Size zulmeden insanlar geçmişte de vardı. Bunlar da cezalarını buldular” buyuruyor.

1992'de, Bosna  savaşında şehrin semt pazarına atılan bombayla birçok kadın ve çocuğun ölmesine sebep olmuşlar ve yedi yaşlarında bir çocuğun parçalanmış cesedinin fotoğrafı yayınlanmıştı.

O günlerde İngiltereliler birçok Bosnalı çocuğu İngiltere’ye götürmüşlerdi.

Türkiye’den de bir teşebbüs oldu ama başarılı olamadı. Nedenini bilemedim.

O günlerde en son çocuğum on yaşlarında idi.

Kendi kendime sordum, İngiltere’de evlat edinen aile çok iyi olsa bile o çocuk onun dinine göre yetişecek. En iyi okullarda okutsalar, en iyi yerlere getirseler, ve aile ölünce onların mallarına sahip bir Hıristiyan olarak, “bir eli yağda bir eli balda” yaşamasını mı, yoksa bu ciğerparenin pazar yerinde kâfir bombasıyla paramparça olup şehit olmasını mı tercih edersin? Diye kendime sormuştum da şehitliği seçmiştim.

Yahu düşünün, HAMAS liderlerinden Heniyye’nin, şehit olan çocukları, öldürülmese de çalınıp İsrail’de Netanyahu gibi yetiştirilse mi daha iyiydi, yoksa şehadet şerbeti içmesi mi daha iyi?

Allah’ım, bir göz açıp kapayıncaya kadar da olsa, bizi imandan ayırma."

 

Yorumlara Git

Sakallı kadın mini etekli erkek istemiyoruz

Rusya'dan şaşırtan Türkiye çıkışı: Ankara değişti

16 Eylül 2024: Günün Âyet ve Hadisi

16 Eylül 1959: Süleyman Hilmi Tunahan (Müderris)

Katil İsrail'in hava saldırısında 6 Filistinli şehit oldu