AKİT MENÜ

Medya

Türkiye-İsrail gerilimi tırmanıyor! O gelişme, kafa karışıklığına yol açtı

Oğuzhan Bilgin, Ortadoğu'da 7 Ekim'den sonra her şeyin değiştiğini ve normalleşme çabalarının bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini yazdı. Bilgin, İsrail'in bölgeyi genişletme planlarının büyük tehlikeler arz ettiğini belirtti. Mısır ve Suriye ile normalleşmenin stratejik bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Bilgin, bu süreçlerin İsrail'e karşı bir savunma hattı oluşturduğunu ifade etti. İşte Oğuzhan Bilgin'in Akşam gazetesindeki yazısı:

2024-09-10 11:20:56

Oğuzhan Bilgin, Ortadoğu'da 7 Ekim'den sonra her şeyin değiştiğini ve normalleşme çabalarının bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini yazdı. Bilgin, İsrail'in bölgeyi genişletme planlarının büyük tehlikeler arz ettiğini belirtti. Mısır ve Suriye ile normalleşmenin stratejik bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Bilgin, bu süreçlerin İsrail'e karşı bir savunma hattı oluşturduğunu ifade etti. İşte Oğuzhan Bilgin'in Akşam gazetesindeki yazısı:

"Geçtiğimiz hafta Mısır lideri Sisi'nin Türkiye ziyareti sonrası ortaya çıkan tartışmalara bakıldığında Türkiye'nin Ortadoğu'daki normalleşme çabalarının esas bağlamının net olarak anlaşılmadığı görülüyor. Benzeri bir durum "Esad'la normalleşme" tartışmaları için de görülüyor.

Öncelikle şunu en baştan söylemek gerekiyor: Ortadoğu'da hiçbir şey 7 Ekim olmamış gibi konuşulamaz.

Çünkü İsrail Gazze'de durmayacağını, ateşkes çağrılarına cevap vermeyeceğini ve savaşı bölge ülkelerine kısa, orta veya uzun vadede yaymak isteyeceğini her fırsatta gösteriyor. Bunu zaman zaman açıkça ifade de ediyor ve "Büyük İsrail" haritaları yayınlanıyor. Bu harita diye yayınlanan paçavralarda "Büyük İsrail"in Mısır'ı, Lübnan'ı, Suriye'yi, Irak'ı, Suudi Arabistan'ı Ürdün'ü ve İran'ı yuttuğu görülürken sınırının Kayseri'ye kadar uzandığı, bizim vatan topraklarımıza bile göz dikildiği görülüyor.

İşte bu nedenle Gazze savunması Anadolu'nun da ön savunması olarak değerlendiriliyor.

Neticede İsrail bugüne kadar yaptığı katliamların ve işgallerin bedeli ödetilmediği tersine başta ABD olmak üzere Batı'nın desteğini de arkasında hissetmeye devam ettiği için bu cesareti buluyor.

Yani artık Ortadoğu'daki her devlet de lider de rejim de İsrail'in sonraki hedefi olma korkusunu fazlasıyla yaşıyor.

Tam bu noktada işte Mısır ve Suriye daha da ön plana çıkıyor.

Mısır herhangi bir ülke değil. Gazze'ye doğrudan sınırı olan bir ülke ve bugün Gazze'deki masumlara biraz olsun yardım ulaşıyorsa bu Mısır üzerinden ulaşıyor. Dahası Gazze halkını Sina'ya sürmek isteyen İsrail'e karşı bugüne kadar Mısır direnç gösterdi.

İşte İsrail'e karşı Mısır'ı (başında kim olursa olsun) cesaretlendirmek ve siyonistlere karşı birlikte hareket etmeye mecbur etmek, aynı eksene çekmeye çalışmak gerekiyor. Sadece stratejik bir bağlamda değil insani bağlamda da bu gerekiyor.

Dahası Doğu Akdeniz'de ABD ve İsrail stratejisiyle Türkiye'nin karşısında Yunanistan'ın arkasında hizalanmış cephe hattını yarıp Mısır'ı o hattan çekip almak da bizim Mavi Vatan mücadelemiz için büyük önem taşıyor. Benzeri durum Libya'daki ve Afrika Boynuzu'ndaki çıkarlarımız için de geçerli.

Neticede "arz-mevud" inancına dayanan bu radikal "Büyük İsrail" projelerine de arkasındaki Amerikan emperyalizmine de onun taşeronları olan PKK gibi terör örgütlerine karşı da bölge ülkelerinin birlikte hareket etmesi gereken bir dönemdeyiz.

"Normalleşme" çabalarının 7 Ekim öncesi başlamış olmasına rağmen İsrail'in hedefindeki hem Mısır hem Suriye hem de Irak bağlamlarında bu kadar hız kazanıp olgunlaşması da 7 Ekim sonrası bölge ülkelerinin ve liderlerinin kendi aralarındaki sorunları artık ikinci plana atıp Siyonizme ve emperyalizme karşı birlikte hareket etme mecburiyetinden kaynaklanıyor.

O nedenle sanki 7 Ekim olmamış gibi bu normalleşme süreçlerini ele almak, "geçmişte şunu dediniz ama şimdi bunu yaptınız" şeklinde iç politika malzemesi yapıp seviyesiz polemiklere tevessül etmek yanlış olduğu gibi bölgenin ve dünyanın geldiği noktayı görememek anlamına geliyor.

Üstelik hem Mısır'daki darbe sonrası hem Esad'ın katliamları sonrası Türkiye çok uzun yıllar boyu demokrasi ve millet egemenliği için onurlu bir duruş göstermiş tek ülke, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu duruşu göstermiş tek lider oldu. Bunlara rağmen bu tarihe geçen onurlu duruşu görmezden gelip böyle polemiklere teşebbüs etmek büyük bir basiretsizlik olduğu gibi İsrail'in bölgedeki planlarının da isteyeceği bir kafa karışıklığına yol açıyor.

Neticede Ortadoğu'da hiçbir şey 7 Ekim olmamış gibi konuşulamaz ve 7 Ekim'i hesaba katmadan yapılan her değerlendirme de manasız kalır."









 

 

Yorumlara Git

Amerika’da halk hırsızdan değil polisten korkuyor

Türkiye'ye savaş açmışlardı! Saatler içerisinde savaş gemisini suya indirecekler

Kadını kocası vurdu kocayı da kadının babası! Aksiyon film gibi bir olay

19 Eylül 2024: Günün Âyet ve Hadisi

19 Eylül 1890: Diyarbakırlı Said Paşa'nın vefatı (Mardin Mutasarrıfı)