Çin, Birleşik Cephe Çalışma Departmanı (UFWD) gibi çeşitli vekil kuruluşları, hükümet için veri toplayan ücretli çalışanları ve çeşitli yöntemlerle Çin istihbaratına çalışmaya ikna edilen sivilleri kullanan dünyanın en büyük istihbarat ağlarından birine sahiptir. Çin istihbarat ağlarının yabancı ülkelerde üç ana hedefi bulunmaktadır ve bu hedefler, Çin’in küresel stratejilerinde önemli bir yer tutar:

1. Siyasi ve Ekonomik Eğilimleri Şekillendirmek: Çin, uluslararası alanda stratejik çıkarlarını korumak ve genişletmek için diğer ülkelerdeki siyasi ve ekonomik eğilimleri etkilemeye çalışır. Bu hedefe ulaşmak için casuslar, politikacılara, iş insanlarına ve stratejik noktalardaki diğer aktörlere nüfuz etmeye yönelik faaliyetler yürütür. Lobicilik, dezenformasyon kampanyaları, medya manipülasyonu ve uzun vadeli ilişkiler kurarak ülkelerin karar alma süreçlerine etki etmeye çalışırlar. Çin, gelişmekte olan ülkelerde ekonomik yatırımlar ve altyapı projeleri aracılığıyla nüfuz elde etmeye çalışırken, Batı dünyasında da siyasi ilişkiler üzerinden çıkarlarını ilerletir. Kuşak ve Yol Girişimi gibi projeler bu stratejinin önemli araçlarındandır. Çin Ayrıca, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlarda Çin’in politikalarını destekleyecek eğilimleri güçlendirmeye çalışır.

2. Hassas Endüstrilerden Bilgi Toplamak: Çin, küresel teknoloji liderliği hedefi doğrultusunda, savunma teknolojileri, yapay zekâ, biyoteknoloji ve yarı iletkenler gibi stratejik alanlarda bilgi birikimini hızla artırmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda, Çin casusları, hassas sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerden ve araştırma merkezlerinden bilgi çalmaya yönelik faaliyetler yürütür. Üniversiteler de bu faaliyetlerin bir parçasıdır; akademisyenler ve lisansüstü öğrenciler hedef alınarak bilgi transferi sağlanır. Aynı zamanda, Çin Komünist Partisi’ne (ÇKP) sadık öğrenciler burslu olarak Batı üniversitelerine gönderilir. Siber saldırılarla teknolojilere ve devlet sırlarına erişim sağlanırken, iş birliği projeleri kisvesi altında da bilgi transferi gerçekleştirilir. Bu faaliyetler, Çin’in savunma kapasitesini güçlendirme ve ticari rekabet gücünü artırma amacına hizmet eder.

3. Diaspora Nüfuslarını İzlemek ve Baskı Altında Tutmak: Çin, yurtdışındaki Uygur, Tibetli, Hong Konglu ve diğer muhalif diaspora topluluklarını yakından izleyerek bu grupların faaliyetlerini kontrol altına almaya çalışır. Çin hükümeti, bu toplulukların Çin karşıtı protesto, örgütlenme ve farkındalık yaratma çabalarına karşı ciddi baskı politikaları uygular. Özellikle yurtdışındaki Uygurlar ve diğer Çin karşıtı gruplar, Çin’in soykırım ve baskı politikalarının uluslararası alanda gündeme gelmesine neden olan ve Çin açısından güvenlik endişesi yaratan topluluklardır. Casuslar, bu Uygurlar ve diğer Çin karşıtı gruplar arasında sızarak bilgi toplama faaliyetlerinde bulunur; tehdit, şantaj ve aile üyeleri üzerinden baskı kurarak diaspora üyelerini susturmaya çalışırlar. Diasporadaki bazı bireyler, Çin’e dönmeye zorlanabilir ya da istihbarat toplamakla görevlendirilebilir. Bu baskıcı stratejiler, Çin’in içerideki otoriter yapısını yurtdışına taşıdığı bir mekanizma olarak öne çıkar.

Bu üç ana hedef, Çin’in küresel güç dengelerini kendi lehine değiştirme stratejisinin bir parçasıdır. Siyasi ve ekonomik nüfuz kazanma çabaları ile diaspora toplulukları üzerindeki baskıcı uygulamalar, Çin’in uluslararası arenada yürüttüğü casusluk faaliyetlerinin temel bileşenleridir.

ABD’deki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’ne (CSIS) göre, 2000 yılından Mart 2023’e kadar kamuoyuna yansıyan 224 Çin casusluk vakası tespit edilmiştir. Bu vakalar, Çin’in, Rusya da dahil diğer tüm ülkelerden daha fazla casusluk faaliyeti yürüttüğünü göstermektedir. Bu vakaların %69’u, Xi Jinping’in 2012 yılında göreve gelmesinden sonra gerçekleşmiştir. Çin casusluk vakaların %46’sında siber casusluk, %29’unda askeri teknoloji edinme ve %54’ünde ticari teknoloji hedeflenmiştir. CSIS’e göre, Çin’in ticari ve teknolojik casusluk faaliyetlerinin Amerikan ekonomisine ve ulusal güvenliğe uzun vadede milyarlarca dolara mal olduğu tahmin edilmektedir. Özellikle nükleer silah teknolojisi gibi kritik alanlarda yaşanan bilgi hırsızlığı, ulusal güvenlik açısından ciddi zararlar vermektedir. Son yıllarda Çin, kişisel bilgi hırsızlığı, siyasi baskı ve nüfuz operasyonlarını da casusluk faaliyetlerinin bir parçası haline getirmiştir.