Serkan Fıçıcı, Türkiye'deki son dönemde yaşanan cinsel saldırı vakalarının cezasız kalmasının toplumda büyük bir endişeye yol açtığını yazdı. "Cezasızlık" algısının devam etmesi durumunda daha vahim olaylarla karşılaşılacağını belirten Fıçıcı, insanlığın onuruyla yaşama idealini yeniden hatırlatacak güzel örneklerin toplumda eksik olduğunu vurguladı. Türkiye'nin ahlaki bir çöküşle karşı karşıya olduğunu ifade eden Serkan Fıçıcı, Akşam gazetesindeki yazısında şunları kaydetti:

"Bir güne ne çok acı sığıyor artık.

Adına gündem diyoruz.

Başlıyor acı...

Bitiyor hüzün...

Genç kadınların parçalanmış cesetlerini konuşuyor Türkiye...

Koca bir ailenin küçücük bir kız çocuğunu el birliği ile nasıl öldürüp sakladığını dinlediğimiz için günlerdir, şaşırma duyumuz kapalı...

Sokak ortasında bir genç kadına tecavüz etmeye çalışan kişileri de gördünüz.

Cinsel saldırıdan sabıkaları varmış.

Kendilerini savunurlarken "sarhoştuk hatırlamıyoruz" demişler...

Önce serbest bırakıldılar sonra yeniden tutuklandılar.

Tepki sesleri yükselmese sokaktaydılar.

Bu "cezasızlık" algısı devam ederse...

Suç kayıtları boyunu aşmış tipler ortalıkta dolaştırılırsa...

Yarın daha beterleriyle karşılaşırız.

Ve...

Yine hiçbir şey olmamış gibi davranırız.

Elbette sert tedbirler gerekli... Ciddiyetle, kararlılıkla bu meselelerin üzerine gidilecek ve olumsuzluklara fırsat verilmeyecek. Ama meseleye temelden bakmadıkça hiçbiri çare olmaz, olamaz.

Ne oluyor?

-İnsanlık can çekişiyor.

Tutup elinden kaldıracak kimse yok.

İnsanlığa şerefiyle yaşama idealini yeniden hatırlatacak güzel örnekler lazım.

Çözülmüş bir toplum ile buraya kadar...

Aklını sosyal medyada yitirmiş bir nesil...

Sadece "beğenilme" odaklı robotlara dönüşmüş gençler...

Vicdanının sesini bastırabilmek adına gürültüye boğulmuş kitleler...

Kimsenin kimseden haberi yok.

Her seferinde benzerini daha önce görmediğimiz bir insanlık dışı fiil ile karşılaşıyoruz.

Ve...

"Bu kadar da olmaz" demekle yetiniyoruz.

Yarın?

-Daha da beterini göreceğiz.

Hiç şüpheniz olmasın!

Çünkü bunlar olmasın diye yaptığımız hiçbir şey yok.

Huzurlu, güvenli, sağlıklı bir çevre oluşturma adına en son hangi adımı attık?

Sokağımızdaki komşularımızı tanımıyoruz.

Kimin hangi dert ile boğuştuğunu bilmiyoruz.

Bize dokunmayan yılan bin yıl yaşamıyor.

Hep aynı yerden aynı yılanlar tarafından sokuluyoruz.

Ve akıllanmıyoruz.

Haysiyet, şeref, vicdan...

İnsanlığımıza yakışır bir hayata muhtacız...

Seferberlik için fazla vakit kalmadı!"