Sabah gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu, Gazze soykırımı konusunda siyasetçilerin gevşek tavırlarını ele aldı. Babaoğlu, Cumhurbaşkanı’nın Gazze konusundaki net tavrına rağmen bazı siyasetçilerin gereken duyarlılığı göstermediğini ifade etti. Halkın tepkisini göz ardı eden siyasetçilerin bu konuda ciddi bir duruş sergilemesi gerektiğini belirten Babaoğlu, boykot ürünlerine dikkat edilmesinin önemini vurguladı. Haşmet Babaoğlu, hassasiyetin fikir birliği ve gönül birliği gerektirdiğini söylediği yazısında şunları kaydetti:

"Gazze soykırımı konusunda herkesten hassasiyet beklemek saflık olur...

Aklını hep uyanık tutmak, boykot ürünleri ve markalarına dikkat etmek belli bir şuur ister.

Hem "herkes" kim?

Nu işler o kadar uzun boylu değil!

"Herkesler alanı" yol geçen hanı gibidir; ruh tembeli vardır, umursamazı vardır, karanlık vicdanlısı vardır; sadece kendi küçük dünyasını ve çıkarlarını düşüneni vardır.

Siyonizme karşı hassasiyet mi?

Fikir birliği, gönül birliği, vicdan birliği ister.

Ama hepsinden önce...

En düz anlamıyla siyaset yapmayı gerektirir.

Siyasetçiler...

Ortadoğu'da ve ülkemizde olup bitenler hakkında gevşek davranmayı bırakıp derlenip toparlanmalıdır....

***

Bir kere şu noktada anlaşalım...

Yarım ağızla da olsa siyonizme yandaşlık edenlerin, Gazze konusunda kaçak dövüşenlerin lafını bile etmem burada...

Onları boşverin!

Benim için bahis konusu değiller.

Ama Cumhurbaşkanımız en sert biçimde Gazze soykırımına ve siyonizmin yayılmacı emellerine karşı tepki gösterirken...

Onun partisinden bir takım yerel siyaset figürlerinin gösterdikleri laçkalığın affedilir yanı olamaz.

***

Yani...

Kurdela kesmeye gittiğin hamburgercinin neyin nesi olduğunu bileceksin arkadaşım!

Katılırsın, katılmazsın, ayrı...

Halk "kan burger" diyor yahu, hiç mi duymadın?

Halkın dünyasından ve kendi iletişim mecranızdan bu kadar uzak olduğunuza inanmak istemiyorum.

***

Şimdi yeri gelmişken şu genel notu da düşeyim...

AK Parti'nin tepelerine maruzatımdır...

Yerel siyaset, sürekli esnafla kol kola görüntüler vermek olarak anlaşılmaya başlandı.

Kurdelalar, "ziyaret edip hasbıhal etmeler", çelenkler...

Oysa en başa dönmenin...

Tazelenmenin...

Yani hiç hatırı sorulmayan kesimlerin hatırını sormanın zamanıdır...

Kesecek kurdelası olmayanlara gitmenin zamanıdır...

Güç vitrinlerinde görünmenin değil, güçsüzlerin dayanışmasına bir çatı oluşturmanın zamanıdır...

Mevcut teşkilatlarla zor mu?

O zaman, gecikmeden kadrolar yenilenmeli!"