AKİT MENÜ

Gündem

Yenidoğan çetesi İstanbul dışında bir çok şehirde bebek öldürmüş!

Muğla’nın Bodrum ilçesinde yaşayan bir kadın, yenidoğan çetesinin mağduru olduğunu iddia ederek Dr. Fırat Sarı ve hastane yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Yenidoğan çetesinin mağdur ettiği ailelerden biri de Kocaeli’de ortaya çıktı. Geçen yıl dördüz doğum yaptıktan sonra 3 çocuklarını kaybeden Okutucu ailesi, Yenidoğan Çetesi hakkında hazırlanan iddianamede sağ kalan bebeklerinin çetenin ihmali sebebiyle kör olduğunu öğrendi.

Haber Merkezi
Güncelleme Tarihi:

Muğla’nın Bodrum ilçesinde yaşayan bir kadın, yenidoğan çetesinin mağduru olduğunu iddia ederek Dr. Fırat Sarı ve hastane yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Yenidoğan çetesinin mağdur ettiği ailelerden biri de Kocaeli’de ortaya çıktı. Geçen yıl dördüz doğum yaptıktan sonra 3 çocuklarını kaybeden Okutucu ailesi, Yenidoğan Çetesi hakkında hazırlanan iddianamede sağ kalan bebeklerinin çetenin ihmali sebebiyle kör olduğunu öğrendi.

Türkiye'yi sarsan yenidoğan çetesi olayı ile ilgili bir şikayetçi de Bodrum'dan çıktı. 2018 yılında İstanbul'da yaşayan ve soruşturmada adı geçen Reyap Hastanesi'nde 24 Ekim 2018'te Yahya Selim A. isimli oğlunu dünyaya getiren Sümeyra A. (36), çocuğunun türlü bahanelerle hastanede bir hafta fazla tutulduğunu iddia etti. Hastane yetkililerinin bebeğini solunum sıkıntısı yaşadığını ve sarılık olduğunu ifade ederek bir hafta kuvözde beklettiklerini söyleyen Sümeyra A., Dr. Fırat Sarı tarafından türlü bahanelerle oyalandıklarını iddia ederek, Dr. Fırat Sarı ve hastane yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulundu.

Türkiye’nin gündemindeki yenidoğan çetesinin mağdurları ortaya çıkmaya devam ediyor. Kocaeli’nin Darıca ilçesinde yaşayan Hamide ve Akın Okutucu çifti de çete tarafından mağdur edildiklerini öğrenerek yeniden yıkılan ailelerden biri oldu. Geçen yılın mayıs ayında Gebze’deki özel bir hastanede dördüz sahibi olan çiftin 3 bebeği, 3 ay içerisinde hayatını kaybetti.

SORUŞTURMA İZNİ VERİLMEDİ

Okutucu ailesi, sağ kalan Cemre bebeği başka bir hastaneye naklettirdi. Yenidoğan çetesi soruşturması kapsamında ruhsatı iptal edilen Bağcılar Medilife Hastanesi’ne götürülen Cemre bebek, burada yapılan tedavisinin 15’inci gününde taburcu edildi. Ancak Cemre bebeğin sol gözü kalıcı olarak görme yetisini kaybetti. Aile, avukatları Tayfun Budak aracılığıyla Gebze’deki özel hastanede üç bebeklerinin ölümüne ilişkin suç duyurusunda bulundu. Ancak aradan geçen 1 yıla rağmen Sağlık Bakanlığı tarafından soruşturma izni verilmedi.

Aile, yenidoğan çetesi soruşturması kapsamında ortaya çıkan dinleme kayıtlarıyla bir kez daha sarsıldı. Çete ile ilgili hazırlanan iddianamede çocuklarının adının geçtiğini ve Medilife Hastanesi’nde kaldıkları süreçte soruşturma kapsamında tutuklanan şüphelilerin ihmalleri sebebiyle Cemre bebeğin sol gözünde kalıcı görme kaybı oluştuğunu öğrenen aile, bu davaya da katılmak için başvuruda bulundu.

Sümeyra A., şunları söyledi:

"Sağlıklı bir gebelik sonrasında doğum sırasında herhangi bir sorun yaşamadan bir bebek dünyaya getirdim. Doğumdan sonra rutin kontrolleri yapılacak denilerek çıkartıldı, sonrasında ben normal odaya geçtim, bebeğimi bekliyordum. Başka bir doktor tarafından yapılan muayenede oğlumun sezaryen doğum ve yüksek kiloyla doğduğundan başka bebeklerde de rastlanabilen ve çok önemli olmayan basit bir solunum sıkıntısı olduğu söylendi. Bana '2-3 saat solunum desteği verilip öğlene kadar çocuğunuz yanınızda olunacak' denildi. Bize verilen bu bilgiden 30 dakika sonra Doktor Fırat Sarı tarafından yoğun bakıma yatırılmak üzere imza verilmesi için çağrıldık. 'Bu basit bir sorun neden yatırıyorsunuz?' dediğimizde 'Gözetim altında tutacağız, önemli değil. 1-2 günlük konu' denildi. '1-2 gün sonra taburcu edeceğiz' dediler. Çocuğumuzu ilk gün gördük, hızlı nefes alışverişi vardı ama akşamında iyileşmiş görünüyordu. Biz her gittiğimizde farklı bahaneler söylediler ve hep bir gece daha kalsın dediler. O zaman şüphelenmedik ama bize 2 gün dediler 1 hafta olmuştu, daha taburcu olmamıştı çocuğum. 'Ben artık çocuğumu çıkartmak istiyorum' dedim. Bu sefer adı geçen Doktor Fırat Sarı 'Solunumda sıkıntı yok ama sarılık başladı' dedi. 'Şu an çocuğumu çıkartmak istiyorum' dedim. Israrcı oldum ve bu sefer kendisi okuduğum yorumlarda gördüğüm şekilde her anne ve babaya yaptığı gibi beni korkutmaya çalıştı. 'Çıkartmak istiyorsan çıkart ama evde fenalaşır ya da kötüleşirse ben sorumluluk kabul etmem. Bunu göze alabiliyor musun?' dedi. Ben şüphelendim ve çıkarmak istiyorum çocuğumu dedim ve 'İmza karşılığı çocuğu çıkartabilirsiniz' dediler."

Oğlu Yahya Selim A.'nın 8'inci gün taburcu edildiğini fakat kendilerine epikriz raporu verilmediğini ifade eden Sümeyra A., "Sonra kan tahlili yapalım dediler. Kan tahlili yaptılar, biz sonuçla birlikte çocuğu alıp gideceğiz diye düşünüyorduk. 1 saat sonra sonuç geldi, hemşireler bana 'Taburcu evraklarınızda imza eksik' dediler. 'Doktor ya da başhekim çıkmış' dediler. Onu tam hatırlamıyorum ama bir gece daha kalmak zorunda kaldık. İmza eksikliğini bahane edip bizi yine taburcu etmediler. O gece de eve boş döndük. 8'inci günde çocuğumu öğlen taburcu edebildik ve bize taburcu olurken epikriz raporu vermediler. Ben raporu özellikle istedim ve 'Rapor hazır değil, yarın gelin alın' dediler.

Acıyı yaşayan aileler var. Bunu söylemeye utanıyorum ama çok şükür çocuğumun herhangi bir sorunu yok. O dönemde zayıfladı ve bazen sesinde ağlamaktan kaynaklı çatallaşma vardı. 7 günlük ayrılıktan dolayı bizde psikolojik bir etki kaldı. Biz o gün hastanede doğum yapan 8 kadındık ama katta sadece bir bebek vardı. Diğerleri hep yoğun bakıma alınmıştı. Biz çocuğumuzu hastaneden çıkardıktan sonra güvenilir olduğunu bildiğimiz bir doktora gittik. Doktor 'Bırak yoğun bakımı, bu çocuğun normal bir hastanede tedavi olmasına bile gerek yok' dedi.

'Sarılık var ama bütün yeni doğanlarda rastlanabilecek derecede hafif bir sarılık, sadece düzenli beslenmeyle sarılık geçer' dedi. 2 saat beslenmeyle geçecek sarılık için çocuğumu yoğun bakıma yatırdılar. Haberleri gördükten sonra nasıl bir şeyin içerisinde olduğumuzu idrak ettik ve bugün adliyeye gelerek bahsi geçen doktor hakkında suç duyurusunda bulunarak şikayetçi oldum. Psikolojik olarak yaşadığımız sıkıntı dışında kalıcı hasar yaşamadık ama kimbilir 2018 yılından bu yana kaç bebek hayatını kaybetti, kaç bebek engelli kaldı" diye konuştu.

"KAFATASI PATLADI"

Doğum ve sonrasında geçirdikleri süreci anlatan anne Hamide Okutucu, şunları ifade etti:

"Mayıs 2023’te dördüz doğum yaptım, erken doğum oldu. Bir tanesi iki üç gün sonra vefat etti. ‘Kanama oldu. Ondan dolayı öldü’ dediler. Onu kabullendik ama daha sonraki üçüz çocuklarım gayet sağlıklıydı. İlk önce Erdal bebeğimi kaybettim. Erdal bebek için ‘Mikrop kaptı’ dediler. Kafatası dahi patladı. Çocuğu almak istedik, çocuklarımı vermediler. ‘Hocam anlamadığınız bir şey vardır belki, alalım başka yere götürelim’ dedim. Kabul etmeyerek, ‘Burada gerekli tedavi yapılıyor. Mikrop kapmış, anne sütünden kaynaklanıyor’ dediler. Derin dondurucudaki bütün sütleri ‘Mikrop kapmış’ dedikleri için çöpe attım. Ondan sonra biz Erdal bebeğimizi kaybettik.

Gömdükten sonra hastaneye gittiğimde Cemre'yle, Emre'nin gayet sağlıklı olduğunu söyleyerek kucağıma verdiler. ‘Bunlar gayet sağlıklı hiçbir şeyleri yok. Tahlilleri de temiz çıktı. Entübeden de çıkarttık’ dediler. Hatta benden tulum istediler. Hastanede tulum giydireceklerini söylediler. Ertesi gün tulum alıp gittiğimde ikisini de tekrardan entübe ettiler. Sonrasında da mikrop kaptığını söylediler. ‘Dün iyiydi bu çocuklar, nasıl bir günde mikrop kapıyor?’ dedim. Ondan sonra Emre gitgide kötüleşti. Sürekli kan veriyoruz, sürekli antibiyotikler alıyor. Bu sefer, ‘Sütten değil, aileden irsi’ dediler. Ailemizde ne eşimin tarafında ne benim tarafımda irsi hiçbir hastalık yok."

"ÖZEL HASTANEDEN ALMAK İSTEDİĞİMDE VERMEK İSTEMEDİLER"

Çocuklarının birer birer ölüm haberini aldığını anlatan Okutucu, sözlerine şöyle devam etti:

"Diğeri vefat etmeden önce bunların iyi olduğunu söylemişlerdi. O vefat etti, aradan 1 gün geçtikten sonra bunların da kötü olduğunu söylediler. Bebeklerimi almak isteyince, ‘Kendiniz hastane bulacaksınız’ dediler. Sonra ‘Alamazsınız’ dediler. Hastane aradım, fakat çocuklarda hastane mikrobu olduğu için bir türlü hastane bulamadım. O sırada Emre bebeğimizi kaybettik. Ondan sonra Cemre çok kötü oldu. Cemre'yi de kaybetmek üzereydik. Ondan sonra Cemre için Ümraniye Hastanesi'ne gittik. Ümraniye Hastanesi'nde yer olmadığını söylediler. Sonra Göztepe'ye gittik. Göztepe'de de Cemre’de de hastane mikrobu olduğu için hastaneye almak istemediler. Oradaki bir asistan bize yardımcı oldu. Sağlık Bakanlığı'nı arayıp sevk ettirebileceğimizi söyledi.

Çocuğumu Gebze’deki özel hastaneden almak istediğimde vermek istemediler. Ama asistan bayan telefonda doktor diliyle konuşunca hemen 112’ye bildirdiler. Ondan sonra bir hafta boyunca hastane bekledik. Bağcılar Medilife Hastanesi çocuğumuzu kabul etti. Oraya sevk edildi çocuk. Oraya gittiğimizde kolunun yanık olduğunu orada gördük, öğrendik. Burada söylemediler bize. Bir hafta boyunca ‘Cemre ölecek’ diye bekledik. Çünkü hiç besleme yapmamışlar, çocuğun kolunu yakmışlar, mikrop almış, hastane mikrobu kapmış. Bir hafta sonra çocuk iyileşmeye başladı. Bağcılar Medilife Hastanesi’nde çocuğumuzu, kilo almış şekilde, 15 gün sonra teslim aldık. Gebze’deki hastanede çocuğumun gözü ROP olmuş. Öğrendiğimizde hastalık 4’üncü evredeydi. O sırada ameliyatı yapacak doktor Amerika'daydı. Geldiğinde 5’inci evre oldu ve Cemre’nin gözü görmüyor. Bu, hastaneden kaynaklanıyor."

"ÇEVREMİZDE O KADAR HASTANE VARKEN, NEDEN ORAYA GÖTÜRÜLDÜ?"

Gebze’deki özel hastane ile Bağcılar Medilife Hastanesi'nin ortak çalıştığını düşündüğünü söyleyen baba Akın Okutucu ise şu ifadeleri kullandı:

"112 ile Gebze’deki hastane ve Özel Medilife Hastanesi’nin bir olduğunu düşünüyorum. Çünkü o kadar hastane varken çevremizde, neden Gebze’den direkt Medilife Hastanesi’ne çocuğum götürüldü? 2-3 gün içinde direkt oradaki doktor kabul ediyor. Akıl alır gibi değil. 112’nin onay vermesi o tarafın iyi olduğunu gösteriyor. Bu kadar şey o özel Medilife Hastanesi’nde yaşandığı halde, bu süreç devam ederken benim çocuğumu neden oraya gönderdiler? Sağlık Bakanı açıklamasında 2023’ün Mart ayında oraların denetlenmede olduğunu söyledi. Bizim naklimiz Ağustos'ta yapıldı. O hastanenin denetlemede olduğu dönemde 112 oraya nasıl onay veriyor? Oraya gitmesine nasıl onay verebilir? Biz Darıca'dayız.

Darıca'dan Bağcılar'a kadar en az bin tane hastane varken direkt nasıl orası kabul ediyor? Akıl alır gibi değil. Ben bunların bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Gebze’deki hastanenin de bu 3 çocukta sırf para için bunu yaptığını düşünüyorum. İlk biri öldü. Sonra diğerlerini beklettiler. Bir şeyler yaptılar. Bunlar bir örgüt. Bizimle ilgilenen Muhammet Bey orada doktor bile değil. Biz onu sonradan öğrendik. Yeni doğan çocukların doktoru olarak gözüküyor ama orada kaydı yok. Ben diyorum ki mesela bunun kaydı niye yok sizde? ‘O dışarıdan gelen bir doktor’ diye cevap veriyorlar. Bunları nasıl yaptıklarını anlamadım."

"SORUMLULARIN HESAP VERMESİ İÇİN NE GEREKİYORSA YAPMAYA ÇALIŞACAĞIZ"

Ailenin avukatı Tayfun Budak ise şunları belirtti:

"Aile bize 2023 yılı Ekim ayında müracaat etti. Bu müracaatında 3 bebeklerinin vefat ettiğini, 1 bebeğinin de kolunda yanık ve gözünde de görme kaybı olduğunu söylediler. Biz hemen evraklarımızı toplayarak suç duyurusunda bulunduk. Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki suç duyurumuz 1 yıldır devam etmekte. Hemen aynı gün savcılık tarafından bakanlığa soruşturma izin talepleri yazıldı. Soruşturma izniyle beraber dosyanın ilerleyeceği bize aktarıldı. Fakat 1 yıldır soruşturma izni dahi verilmedi. Bakanlıkta dosyamız bekletiliyor. Biz o dönemde sesimizi duyurmaya çalıştık. Bu hastanede başka ölümler olmasını istemedik. Hastanedeki faaliyetler bir an önce durdurulsun istedik. Çünkü bu bebeklerin hastanede enfeksiyon kaptığı, hastanede rahatsızlıklarının devam ettiği ve hastaneden gelen ihmallerden dolayı öldüğü iddiası, bizim iddiamızdır.

Gelinen aşamada şu anda yenidoğan çetesi olarak basında yer alan dosyada 4’üncü bebeğimiz olan Cemre bebeğin tedavisiyle alakalı işlemlerin sürdüğünü öğrendik. İddianameyi inceledik. İddianamede geçen dinleme kayıtlarında doktor Ökkeş ile hemşire Çağla'nın telefon konuşmalarında açıkça aileye bazı bilgilerin söylenmemesi gerektiği, evraklarda değişiklik yapılması gerektiği, bu bebeğin sıkıntılı olduğu, bu bebekle uğraşmak istemediği açıkça geçiyor. Daha sonra da doktor İlker'le doktor Ökkeş'in birbirleriyle olan konuşmalarında çocuğun durumu değerlendiriliyor. Biz bu dosyada da mağduruz.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'yla ve Bakırköy 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’yle yaptığımız görüşmelerde dosyanın şu anda esas numarası alma aşamasında olduğunu öğrendik. Esas numarası aldıktan sonra biz müdahillik talebimizi oraya da belirteceğiz. Orada da mağduruz Cemre bebek açısından. Yenidoğan Çetesi davasında biz de varız. O çete içerisindeki yapılanmada biz de mağduruz. Bu mağduriyetimizin giderilmesi için ve sorumluların hesap vermesi için ne gerekiyorsa yapmaya çalışacağız. Ayrıca Gebze’deki hastanenin de faaliyetlerinin durdurulması ve ruhsatının iptal edilmesi için biz bir an önce soruşturma izni verilmesini ve Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı'nda bu dosyanın derdest olarak devam etmesini biz talep ediyoruz."

BEBEĞİN GÖZÜ GÖRME ENGELLİ OLMA DERECESİNE GELDİ

Türkiye’nin gündemindeki yenidoğan çetesi soruşturmasının iddianamesinde, tutuklu sanıklar Çağla Durmuş, Ökkeş Baz ve İlker Gönen arasındaki telefon dinleme kayıtlarına da yer verildi. Kayıtlarda, şüphelilerin kendi aralarında Okutucu bebek diye bahsettikleri Cemre bebek hakkındaki konuşmaları yer aldı. Kayıtlara geçen konuşmalarda, Cemre bebeğin gözünün ileri derecede kötü olduğu ve bu konuda bazı bilgilerin aileye söylenmemesi gerektiğinin şüpheliler arasında konuşulduğu görüldü.

Cumhuriyet savcısının iddianamede yer alan değerlendirmesinde, “2 hafta sonraki muayenesinin 18.08.2023 günü yapılması gerekirken Çağla isimli hemşirenin bebeğin raporunda hastaneye geliş tarihini 13.08.2023 tarih olarak görmesi sebebiyle bebeği kontrole konuşmaların geçtiği 28.08.2023 günü çağırdıklarını ve ihmalden kaynaklı 10 günlük bir gecikmeden dolayı Okutucu bebeğin gözünün kör olma derecesine geldiği, Ökkeş Baz isimli göz doktorunun bu bebeğin başka bir hastaneye gitmesi halinde oradaki doktor aileye bilgi verirse Çağla isimli şahsın sıkıntı yaşayacağını söylediği” ifadelerine yer verdi.

Kaynak: DHA

Yorumlara Git

Yeni yıl, soğuk ve yağışlı hava ile geliyor

Almanya Başbakanı Merz sonunda anladı! ABD ile Avrupa arasındaki ortaklık değişti

Edirne'de su krizi: 10 günlük kesinti mahalleliyi sokağa döktü!

Motorlu Taşıtlar Vergisi zam oranı belli oldu!

Medine’de noktalanan bir ömür, geride kalan bir miras… Hakikatin Keskin Kalemi Hasan Karakaya’yı rahmetle anıyoruz