Gündem
Rav İsak Haleva'yı böyle bilirdik! Merhum Abdurrahim Karakoç'un o yazısını gazete gazete gezip şikayet etmişti
Terörist İsrail’in Filistin’deki soykırımını kınamayan Türkiye Hahambaşı Rav İsak Haleva öldü. Helvası yenecek olan Haleva bundan yıllar önce, siyonist vahşeti eleştirdiği gerekçesiyle, merhum yazarımız Abdurrahim Karakoç ağabeyi gazete gazete dolaşıp şikayet etmişti.
Ortadoğu'nun gayrimeşru çocuğu İsrail’in yandaşı, siyonist vahşetin Filistin ve Gazze’deki soykırımını kınamayan, Türkiye'deki musevi okullarında yıllarca din kültürü dersi veren hahambaşı Rav İsak Haleva 85 yaşında öldü.
Merhum yazarımız Abdürrahim Karakoç, 2004 senesinde, şairlere yakışacak üslubuyla, terör devleti İsrail’in Filistinlilere uyguladığı zulmü anlatmıştı. Yazıda “İsrail’in ırkçılığı din olarak gördüğü” vurgulanmış ve somut örneklerle Filistinlilerin insan yerine bile konmadığını gözler önüne sermişti.
Söz konusu yazı Rav İsak Haleva’yı rahatsız etmiş ve Haleva, gazete gazete gezerek Karakoç’u şikayet etmişti. İşte o yazı:
17-08-2004 - - ABDURRAHİM KARAKOÇ
Uzak görüş İsrail pervasız... - İsrail yöneticileri istedikleri ülkede operasyon yapma yetkisine haiz sanıyorlar kendilerini...
Düzenli ordusu, silahı, bulunmayan Filistin’de yıkmadık ev, almadık can bırakmadılar...
Yakaladıklarını dolduruyorlar zindanlara, bir nevi ölüme mahkûm ediyorlar...
İsrail zindanlarında yatan Filistinli 1600 esir açlık grevine başladı... İsrail’li bakan “Ölseler de umurumuzda değil” diyerek, canavarlık yüzlerini gösterdi..
İkinci cihan harbi sırasında Almanya’da kurulan “temerküz kapları”nın aynısı, şimdi İsrail’de kurulmuştur...
Dünya kamuoyuna “ırkçı, sadist, canavar” olarak takdim edilen Adolf Hitler’in basiretine hayran olmamak elde değil...
Hitler bugünleri görmüş ta o zaman...
Dünyanın başına bela kesileceklerini bildiği içindir ki ırkçılığı din gibi algılayan, yeryüzünü kana bulamaktan zevk alan hokkabaz yahudileri temizlemiş...
Zulmün hiç bir türlüsü tasvip edilemez... Ne var ki, Allah bazı zalimleri bazı zalimlere musallat ediyor, cezalandırıyor...
Birleşmiş Milletler’i (BM) iplediği yoktur İsrail’in...
Nükleer başlıklı silahlarının 200’den fazla olduğu söyleniyor, amma İsrail, İran’daki nükleer enerji tesislerini vuracağını açıkça ifade ediyor... İleride geliştirdiği kitle imha silahlarını hangi ülkede kullanacağı bilinmiyor değil... Yahudi olmayan her ülke kesinlikle risk altındadır... Buna Türkiye’yi de dahil edebilirsiniz...
Meğer Hitler çok uzağı gören bir insanmış...
Bu dinsizlerin hakkından, o zaman, o imansız gelmiş, fakat bizlere hep İsrail masum ve mazlum olarak lanse edilmiştir...
İsrail’in canlı kuklası ABD herkesin bildiği gibi siyonizmin ablukası altındadır...
Şaron, “dünyayı yakacağım” dese, Bush “Benzin ve çakmağı bizden” diyerek levazımatçılık yapmaktadır...
İsrail aleyhine BM’de çıkan her kararı ABD veto eder ve katillerin yanında durduğunu isbatlar... Sanki Çankaya oldular... Veto’suz günleri geçmiyor...
ABD-İsrail karakter uyuşmasından da söz edilebilir...
Her ikisi de, silah gücü zırdeliliği hastalığının zebunu olmuşlar...
Her ikisi de, silah gücü zırdeliliği hastalığının zebunu olmuşlar..
Uzağı gören ikinci adam ise, atılan çığlıklara, yapılan propagandalara bakılırsa Usame Bin Laden’dir...
Dünyamızın hangi noktasında bir itin ayağına taş değse hemen Usame Bin Laden suçlu gösteriliyor...
Azgın bir domuz kuyuya düşse, “Mutlaka El Kaide yapmıştır” peşin hükmü verilmektedir...
Laden, Irak’ı görmüş, Filistin’i görmüş, Guantanamo zindanlarını görmüş...
Afgan topraklarından domates toplar gibi adam toplayıp, sorgusuz sualsiz ta Amerikalara kadar götürüp Guantanamo zindanlarında Engizisyon işkencelerine tabi tutacaklarını görmüş...
Irak’ta günahsız sivil insanların başına hergün tonlarca bombalar yağdırılacağını, yüz binlerce insanın öldürüleceklerini görmüş... Hiçbir sorguya tabi tutulmayacaklarını çok önceden tahmin etmiş...
Filistin’de ABD-İsrail ortaklığı sebebiyle ölüm ve yıkımın hızlandırılacağını sezmiş...
Eğer doğruysa, tek başına, ya da üç-beş arkadaşı ile dünyanın süper güçlerine karşı kıyama durmuş... Zulüm odaklarının sığınaklarına kadar korku salmış...
Beş on çapulcu ve beyinsiz fanatiğin bariz hatalarını sistemli olarak Usame Bin Laden’e ve onun kurduğu iddia edilen El Kaide örgütüne yamamak istiyorlar... Uçaklardan, helikopterlerden, tanklardan atılan bombaların ve füzelerin insanlık dışı katliamlarını hafifletmek istedikleri kanaatındayım ben...
Öyleyse vurun abalıya...
Dün Hitler dediniz vurdunuz, bugün Usame Bin Laden diyerek vurun...
Yarına programlanan hangi ülkedir acaba? BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ve aslında BİP (Büyük İsrail Projesi) hayatı geçirilirse Ortadoğu’nun nüfusu yüzde kaç eksilecek, hangi ülkeler haritadan silinecek, İsrail’e ikram edilecek topraklar arasında Türkiye’de var mı?
Lanet olsun emperyalizme, lanet olsun zalimlere...
HASAN KARAKAYA'NIN YAZISI
Akit’in merhum genel yayın yönetmeni Hasan Karakaya da konuya dair bir yazı kaleme almıştı. Karakaya’nın yazısı ise şöyle:
Abdurrahim Karakoç ağabey de 17 Ağustos 2004 tarihli yazısında şöyle bir ifade kullanmıştı:
“İkinci cihan harbi sırasında Almanya’da kurulan ‘temerküz kampları’nın aynısı, şimdi İsrail’de kurulmuştur.
Dünya kamuoyuna ‘ırkçı, sadist, canavar’ olarak takdim edilen Adolf Hitler’in basiretine hayran olmamak elde değil... Zulmün hiçbir türlüsü tasvip edilemez... Ne var ki; Allah bazı zalimleri bazı zalimlere musallat ediyor, cezalandırıyor...”
Vayyy, sen misin bunu yazan?..
21, 24 ve 25 Ağustos 2004 tarihlerinde, “tam 6 yazar” tarafından “yargısız infaz kampanyası” başlatılmıştı.
Evet, öyle bir “kampanya” başlatılmıştı da; niye “yazının üzerinden 4 gün geçtikten sonra” başlamıştı bu kampanya?..
Sonradan öğrenmiştik ki;
Yahudi Hahambaşı İsak Haleva, bütün yazarlara “mektup” yazıp, “uyumayın” demiş;
“Abdurrahim Karakoç adlı bir adam, Yahudiler aleyhinde yazı yazıyor ama siz uyuyorsunuz.. Hemen kalemlerinizi elinize alın ve haddini bildirin şu adama!”
Onlar da, emri yerine getirmişlerdi!..
Merak etmiştim o zaman;
Bunlar, Yahudilerden “para” mı alıyorlar ki, “emir”lerine boyun eğiyor?..
Öyle ya;
17 Ağustos’ta yazılan bir yazıya, niye 18 veya 19 Ağustos’ta değil de, 21, 24 ve 25 Ağustos’ta cevap verilir?..
Demek ki;
Bunlar, “kendi iradeleriyle” değil, “Haham’ın yönlendirmeleriyle” yazı yazıyor!..
Öyle olmasa;
“4 gün” beklemezler, “anında” cevap verirlerdi!.. Demek ki bunlar “kumanda”ları Hahambaşı Haleva’nın elinde olan “robot”lar veya “tasma”ları İsrail’in elinde olan “Saldır Co”lardır!..
ÇÖLAŞAN DEMİŞ Kİ!
Aradan “7 yıl” geçti... Bugün, benzeri bir “kampanya”nın başlatılmış olması, bunun da “birileri” tarafından organize edilmiş, “güdümlü bir kampanya” olduğunu düşündürttü bana!..
“Nasıl yani?” diye sorarsanız, derim ki; Emin Çölaşan’ın 3 Aralık’ta başlattığı kampanyaya, diğerleri niye “14 gün sonra” girdi?..
Demek oluyor ki; yine “birileri” girdi devreye ve dediler ki; “Çölaşan’ı niye yalnız bıraktınız?.. Derhal devreye girin ve yüklenin Milli Eğitim Bakanı’na!”
Onlar da, “emriniz olur” deyip, başladılar peş peşe yazılar döşenmeye!..