Gündem
Turan: Anaların, çocukların dünyanın süper güçlerine karşı kazandığı bir zaferdir! Gazze siyonizmin çöktüğü yerdir
Türkiye-Filistin Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Hasan Turan ile Gazze’nin zaferini konuştuk.
Sayın Turan, siyonist işgalcilerle Filistin arasındaki ateşkes ve sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Topraklarından, evinden, yurdundan vazgeçmeyen Gazze, tarihe “iman ve direnişin zaferi” olarak geçecek bir mücadele verdi. Bu ateşkes, mazlumların direnişiyle kazanılmış bir zaferdir. Filistin halkının onurlu mücadelesi, bağımsızlık ve özgürlük yolunda bir umut ışığı yakmış; zulme direnen Gazze’nin kahraman evlatları ve cesur önderleri tarihe adlarını altın harflerle yazdırmıştır. Onlara şükranlarımızı sunuyoruz. Gazze’deki sevinç, hepimizin sevincidir. Oradaki anaların, çocukların zaferi dünyanın süper güçlerine karşı kazanılmış büyük bir zaferdir. Bu zafer Şeyh Ahmet Yasin’in, Abdulaziz El Rantisi’nin, Salih el-Aruri’nin, İsmail Heniyye’nin, Yahya Sinvar’ın, Muhammed Deif’in ve daha nice isimsiz komutanın ve mücahitlerin zaferidir. Gazze artık sadece bir kıyı şeridinin adı, Filistin’de bir bölgenin adı değildir. Gazze direnişin adıdır, Gazze destanın adıdır. Gazze siyonizmin çöktüğü yerin adıdır. Gazze, emperyalizmin ‘iman’ karşısındaki yok oluşunun adıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye olarak, dün olduğu gibi bugün de Filistin halkının haklı mücadelesinin yanında olduk. Gazze’nin yaralarını sararken, kardeşlerimizin yeniden ayağa kalkması için tüm imkânlarımızla destek olmaya da devam edeceğiz. Dualarımız ve desteğimiz, Filistinli kardeşlerimizle birlikte olmaya devam edecektir.
GAZZE’Yİ BOŞALTMA HAYALİ KURANLAR SAPKIN BİR HAYALİN İÇİNDEDİR
ABD Başkanı Trump’ın Gazze konusundaki açıklamalarını nasıl okumak gerekli?
Trump iş başına gelir gelmez sanki ABD’nin değil de dünyanın başkanı seçilmiş gibi hareket ediyor.
Kanada’ya, Meksika’ya, Panama’ya, Grönland’a sözlü tacizlerde bulunuyor. Gazze halkına da “Gazze’yi terk edin sizi başka yere yerleştirelim” diyor. Hangi millet birileri dedi diye vatanlarını, topraklarını terk eder ki? Böyle bir teklifi 15 ay vatanlarını savunan Gazzeliler kabul eder mi? Etmez. Bir milleti kendi yerlerinden edip başka diyarlara savurmayı düşünenlerin bilmediği bir gerçek var: Topraklar, sahiplerini unutmaz. Gazze, tam da bunun bir sembolüdür. Trump, Gazze’yi terk edilmesi gereken bir harabe, halkını ise başka diyarlara sürülebilecek bir kalabalık zannediyor.
Gazze, yalnızca bir yer değil; bir ruh, bir dava, bir kimliktir
Oysa Gazze, yalnızca bir yer değil; bir ruh, bir dava, bir kimliktir. Trump’ın “Gazzeliler Mısır’a ya da Ürdün’e gidebilir” sözleri, insanlık onuruna ve tarihsel hakikate karşı, gerçeklerle bağdaşmayan bir tutumdur. Netanyahu gibi katilleri ödüllendirmektir. Dünyanın süper gücü olduğunu iddia eden bir ülkenin haksızlık ve adaletsizliklere karşı mücadele etmesi gerekir. Yaralı Filistin halkına yardım etmeyi, yaralarını sarmayı, evlerini, yollarını, hastanelerini, altyapılarını yeniden imar etmeyi teklif etmeleri gerekirken; adeta onları yeni bir sürgüne göndermeyi planlıyor. Bu insani ve vicdani değildir. Çünkü bu öneri, bir halkı köksüzleştirme, geçmişini silme ve geleceğini yok etme çabasından başka bir şey değildir.
Gazze’yi boşaltmak bir halkın tüm varlığını, direnişini ve umudunu söküp atmaya çalışmaktır. Ama unutulmamalıdır ki, kök salmış bir ağacı yerinden oynatamazsınız. Bu zihniyet, Filistin’i İsrail’in avlusu, Gazze’yi ise tarihten silinmesi gereken bir leke olarak görüyor. Ama Gazze, yalnızca Gazzeliler için değil, tüm insanlık için bir direniş sancağıdır. Her bombalanan binanın altında, her yıkılan duvarın ardından filizlenen bir umut vardır. Gazze’nin sokak taşları dahi birer hafıza taşıdır. Bu taşlar, hiçbir zaman unutulmayacak bir hakikati yazıyor: Gazze, Gazzelilerindir. Tıpkı Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğu gibi. Gazze’yi boşaltma hayali kuranlar tıpkı arzı mevud gibi boş ve sapkın bir hayalin içindedir. Gazze, direnmeye devam edecek. Çünkü orası Gazze… Ve Gazze, Gazzelilerindir!
YouTube, siyonist çıkarları ile bağdaşmayan içerikleri engelliyor
Şahsınıza ait YouTube kanalında paylaştığınız bazı haberlerin engellendiğini ve daha sonra da kanalınızın kapatıldığını öğrendik. Bu neden oldu?
Evet, YouTube kanalım Filistin’deki soykırıma siyonist gözüyle bakan, emperyalist akılla düşünen bir anlayış tarafından kapatıldı. Gazi Meclis’in bir üyesi ve Türkiye-Filistin Dostluk Grubu Başkanı olarak TBMM’de yaptığım basın toplantısı videolarımı, çeşitli etkinlik ve faaliyetlerimi kamuoyuyla ve vatandaşlarımızla paylaşmak için çeşitli sosyal mecraları kullanıyorum. Ancak medya gücünü ve sosyal medya ağlarını elinde bulunduran siyonist destekçileri kendi çıkarları ve hedeflerine hizmet etmeyen veya çıkarları ile bağdaşmayan içerik ve paylaşımları engelliyorlar.
Hakkın, hakikatin sesini kısıp; kötülüğün, çirkinliğin, pervasızlığın, yalan ve iftiraların önünü açıyorlar. Bizim doğruları haykırmamızdan rahatsız olarak paylaşımlarımızı diğer kullanıcıların görmemesi, okumaması ve görünmemesi için çeşitli algoritmalar yoluyla engelliyorlar.
Kanalım kapatılmadan önce de ABD senatosunda görüşülen sözde Ermeni Soykırımı Yasa tasarını tanıyan karar ile ilgili olarak, “ABD soykırım ve katliam arıyorsa yüzünü aynaya çevirmeli, kendi tarihine bakmalıdır” şeklinde ifade ettiğim basın açıklamam ‘nefret suçu’ iddiasıyla kaldırmıştı. Bu sefer de Filistinli direnişçiler ve işgalci İsrail arasında anlaşmayla sonuçlanan ateşkes görüşmelerine ilişkin basın toplantısı video görüntülerim 16 Ocak 2025 tarihinde “şiddete başvuran suç örgütü” gerekçesiyle yayınlanmadı. Ardından YouTube kanalım 17 Ocak 2025 kapatıldı. Yaptığımız girişimler ve yazışmalarımız neticesinde 15 gün sonra dün itibarı ile kanalımın tekrar açıldığını bildirdiler. Kendilerine bu sansürcü anlayışı kınadığımı ve bir milletvekili olarak her platformda sosyal medyadaki faşizan tutumu dile getireceğimi ifade etmiştim. Batı menşeli kurum ve kuruluşların bu ikiyüzlü tutumlarını dehşetle izliyoruz. Hak ve hukuk tanımaz bu tavrı şiddetle kınıyorum. Hakikatin sesini kısarak soykırım yapanlara destek verenler, onlardan daha acımasızdır ve vicdansızdır. İşlenen insanlık suçlarının da ortağıdır.
PKK YA SİLAH BIRAKACAK YA DA TOPRAĞA GÖMÜLECEK
Bahçeli’nin “silahları bırakın, PKK kendini lağv etsin” çağrısıyla başlayan süreç hakkında ne düşünüyorsunuz?
Küresel ve bölgesel dengelerin yeni baştan kurulduğu kritik bir dönemde Türkiye’nin geçmişte olduğu gibi kaçıracak tek bir fırsatı, heba edecek tek bir potansiyeli yoktur. Hedefimiz; Türkiye yüzyılını inşa ederken milletimizin kardeşlik bağlarını daha da güçlendirmek, her alanda birlik ve beraberliği tesis etmektir. Türk milliyetçiliği düşüncesini merkeze alan bir siyasi partinin lideri olan Sayın Bahçeli’nin sözlerini de bu kapsamda değerli ve anlamlı buluyorum. Sayın Bahçeli’nin açıklamalarıyla oluşan ortamı iyi değerlendirmek lazım. Türkiye’nin enerjisini ve potansiyelini yıllardır israf eden terör belasını bir daha geri gelmemek üzere defetmeliyiz. Terör örgütü; Türküyle, Kürdüyle, Çerkeziyle, Lazıyla, Sünnisiyle, Alevisiyle bin yıldır birlikte kardeşçe yaşadığımız bu topraklarda artık bölücülük yapmaktan vazgeçmelidir. Artık karar vermeliler: Ya silah bırakacaklar ya da silahları ile beraber ABD ve İsrail’in silahlı bekçiliğini yapan piyon damgası ile toprağa gömüleceklerdir.
CHP’NİN GENLERİNDE MİLLETLE VE DEĞERLERİYLE KAVGA VAR
CHP yönetiminin ve İBB Başkanının iç siyaseti gerginleştiren açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP’nin genlerinde milletle ve milletin değerleriyle kavga etmek, toplumu kompartımanlara ayırarak kamplaştırmak vardır. Devlete ve millete karşı alenen suç işleyenleri savunuyorlar. Böyle yaparak yol alabileceklerini sanıyorlar. Ama her defasında milletin duvarına tosluyorlar.
Avrupa’ya gidiyorlar ülkemizi şikâyet ediyorlar. Sürekli bu memlekette yaşanmaz diyenler, esasında bu memleketi yaşanmaz kılanlardır. Ne dış politikada ne de iç politikada hiçbir şey üretmeden, yapıcı ve özgün bir fikir sunmadan sadece her şeyi eleştiriyorlar. Buradaki amaç muhalefet etmekten çok yalan, iftiralarla hakaretlerle toplumu germek; Türkiye’yi hiç de hatırlamak istemediğimiz o karanlık günlere geri götürmektir.
Geçmişteki acı izlerin, kargaşaların, zulümlerin altının hepsinde bu zihniyet vardır. Devletimizi milyarlarca lira zarara uğratan Türkiye’nin gelişmesini istemeyen çevrelerin istihbari çalışmaları ile alevlendirilen ‘Gezi kalkışması’nı hortlatmak istiyorlar. Özellikle sokak çağrıları, yasa dışı şiddet içeren eylem ve gösteriler 12 Eylül öncesi ortama duyulan özlemi dile getirmektedir. Milletimiz bunlara yakın geçmişte defalarca olduğu gibi yine fırsat vermeyecektir.
İMAMOĞLU DEVLETE, HUKUKA MEYDAN OKUYOR!
Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Adliyesi önüne belediye çalışanlarını yığarak ifadeye gitmesi ve yargıyı baskı altına alma çabasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yargı mensuplarını ve ailesini tehdit ettiği gerekçesiyle ifadeye çağrılan İBB Başkanı adliye önünde taraftarlarını toplayıp onların önünde devlete, yargıya ayar vermeye kalkıyor. Hukuka meydan okuyor. Belediyenin imkânlarını kullanarak oraya insanları yığarak gerginlik çıkarmak, suçluluk psikolojisinin sonucudur. Hukuk önünde herkes eşittir. Bir belediye başkanının siyasi parti genel başkanı gibi hareket etmesi dış politikadan savunma sanayisine kadar her alanda parti liderinin önüne geçen bir tutum takınması içerdeki liderlik kavgasının dışa vurumudur. Gündemlerinde ne İstanbul var, ne İstanbullu var. Varsa yoksa şahsi ikbal kaygısı.
Aralarındaki güç rekabeti öyle bir raddeye ulaştı ki, cepleri, mideleri, çıkarları ve siyasi kariyerleri dışında hiçbir şeyi gözleri görmüyorlar. Şimdiden başlayan aday tartışmaları, muhalefetin acizliğini ve projesizliğini ortaya koymaktadır. Siyaset, ilke ve duruş ister. Ama bazıları için siyaset, “hangi tuşa basarsam kazançlı çıkarım” hesaplarıyla yürütülen bir gösteriye dönüşmüş durumda. Bir gün Atatürkçü, ertesi gün terör örgütleriyle içli dışlı…
Bir gün Cumhuriyet’in değerlerini savunur gibi yapıyorlar, ertesi gün Türkiye düşmanlarıyla aynı karede poz veriyorlar. Bu nasıl bir siyasi akrobasi? Sözde Atatürk’ün ismini dillerinden düşürmüyorlar ama “Mustafa Kemal’in itleri “diyenlerle masalarda buluşup, kentlerde uzlaşabiliyorlar. Demokrasiden dem vuruyorlar ama darbe çığırtkanlığı yapanlara göz kırpmadan da duramıyorlar! Eskiler boşuna dememiş: “Elma ile armutu karıştıran, sonunda sirkeye muhtaç olur” İşte bu zihniyet de, her kesime bir selam çakayım derken ne dediğini bile unutur hâle geldi. Öyle bir siyasi tablo ki, Makyavel bile görse mezarında ters döner, “Bu kadarını ben bile düşünemedim!” derdi.
Erken seçim çıkışları parti içi çekişmelerin ürünü
CHP’nin körüklediği erken seçim tartışmaları ile ilgili ne demek istersiniz?
Muhalefetin erken seçim çağrıları yersiz ve anlamsız. Çünkü seçim tarihi bellidir, seçimlerin öne alınması için gerekli prosedür bellidir. Eski Türkiye’den kalan alışkanlıkları artık terk etmek gerekiyor. Bu açıklamaları 2028’e kadar Türkiye’nin sahip olduğu siyasi istikrar avantajını zedelemeye dönük ideolojik bir hamle olarak görüyorum. Türkiye son derece yapay bir erken seçim tartışmasıyla hem ekonomiye hem dış politikadaki gerçek gündeminden uzaklaştırılmak isteniyor. Seçimlerin yenilenmesi kararını ya Cumhurbaşkanı verebilir ve ya da Meclis alabilir. Dünyadaki gelişmeleri bile okuyamayan, Rusya’ya kaçmış, ülkesini terk etmiş devrik liderle görüşme çağrısı yapan bu anlayışın millette karşılığı yoktur. Bu çağrıları parti içi siyasi çekişmelerinin üstünü örtmek, yerel yönetimlerde yaşanan yolsuzlukları gözlerden kaçırmak için sarf edilen çabalar olarak görüyorum.