Prof. Dr. Erk, genetik yapımızın on binlerce yıl önceki atalarımızla benzer olduğunu ancak beslenme alışkanlıklarının büyük ölçüde değiştiğini belirtti. Bugün çoğu kişinin biyolojik atalarının hiç tanımadığı rafine şekerleri tükettiğini ifade eden Erk, bu tür beslenmenin genlerimize uygun olmadığını söyledi.

ŞEKER, VÜCUTTA ZEHİR GİBİ ALGILANIR

şekerin vücuda girdiğinde, bağışıklık sistemi tarafından toksik bir madde olarak kabul edilip tepki verildiğini anlatan Prof. Dr. Erk, fazla şekerin karaciğerde trigliserit ve LDL'ye dönüşerek sağlık sorunlarına neden olabileceğini belirtti. Şekerin, çocuklarda hiperaktivite ve davranış bozukluklarına da yol açtığını söyledi.

ŞEKER, BİR UYUŞTURUCU GİBİ

Şekerin, alkol ve tütün gibi bağımlılık yapan bir madde olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Erk, günümüzde neredeyse her hazır gıdada şeker bulunduğunu, bunun da obezite genleriyle ilişkilendirildiğini ifade etti. Şekerli gıdalara karşı duyarlı olan bireylerin, şeker tüketimi ile daha fazla obez olma riskinin arttığını söyledi.

ŞEKERSİZ SANILAN GIDALARDA BİLE ŞEKER VAR

Şekeri diyetten çıkarmanın sadece tatlıları ve sofrada şekeri bırakmakla yeterli olmadığını belirten Prof. Dr. Erk, hazır gıdaların büyük bir kısmında, özellikle mısır şurubu gibi şeker tatlandırıcıları bulunduğunu hatırlattı. Şekersiz sanılan birçok üründe de gizli şeker bulunduğuna dikkat çekti.

KANSARE YOL AÇABİLİR Mİ?

Şekerin kansere yol açıp açmadığı konusu ise önemli bir tartışma. Prof. Dr. Erk, 1920'lerde yapılan bir keşfe atıfta bulunarak, kanser hücrelerinin aşırı şeker tükettiğini ve bunun kanserin yayılmasını teşvik ettiğini ifade etti. Günümüzde PET taramalarıyla kanserin glikoz tüketiminde artış gösterdiği bölgeler tespit edilebiliyor. Prof. Dr. Erk, şekerin kansere yol açan etkenlerden biri olduğunu vurgulayarak, kanser hastalarının şeker tüketiminden kaçınmaları gerektiğini belirtti.