Koç Holding'den emekli olduktan sonra giriştiği akaryakıt ticareti, otomotiv, tasarım, katı atık bertaraf tesisi gibi işlerin tamamını eline yüzüne bulaştırıp batıran Jan Nahum, akaryakıt kaçakçılığından yargılanmaktan icra dairelerinde nöbet tutmaya kadar türlü rezillikleri de kendisine yaşatma cesareti göstermiş bir kişilik..

Kendi ifadesine göre öğrencilik döneminde "zeka geriliğine" bağlı bir "ezik" olduğunu öğrendiğimiz Nahum, okuldan atılan enden öğrencilerden olduğununu da açıkyüreklikle dile getirmekten çekinmiyor hayat hikayesini anlattığı bir röportajında..

Genel kabulün aksine "Yahudi" kimliğine rağmen "işbilmez" bir profil sergileyen Jan Nahum'un kişisel özellikleri kimseyi çok da ilgilendirmiyor. Hem kendisi bütün hayatında tamamen "başarısız" da sayılamaz..

Jan Nahum'un tüm ülkeyi çok yakından ilgilendiren bir projesi vardı ki muhtemelen bu kapsamda tüm ülkeye çok büyük bir kazık atarak bir "başarı" sergilemiş olabileceği düşünülüyor. Jan Nahum'un son olarak Dünya Bankası'ndan milyon dolarlık muazzam krediler koparılarak büyük şaşaayla duyurulan bir projeyi daha batırdığı ortaya çıktı.

"Kazık" bunun neresinde diye sorulacak olursa cevabı şu gelişmenin içinde gizli:

Jan Nahum, 2008 yılında küresel Hexagon Global Grubu'nun Türkiye iştiraki olarak Hexagon Katı Atık Yönetimi Sanayi ve Ticaret A.Ş.'yi kurarak başına geçti. Şirketi ufak bir hisse karşılığında İnan Kıraç'ın başında olduğu Kıraça Holding bünyesinde göstererek 2010'lu yılların ortalarında Bilecik, Söke, Ödemiş, Pamukova gibi il ve ilçe belediyeleriyle sözleşmeler imzaladı.

Yine bu şirket faaliyetleri kapsamında kullanılmak üzere Dünya Bankası'ndan ayrı ayrı olmak üzere 42 milyon dolar, 20 milyon dolar, 30 milyon AVRO gibi yüksek krediler kullanıldı. Toplamda 100 milyon dolar civarında olduğu değerlendirilen bu kredilerin geçmişten de ciddi borçları olduğu konuşulan Jan Nahum tarafından geri ödemesinin yapılamayacağı o dönemde de bazı basın organlarında yazılıp çizilmişti.

Netice itibariyle Hexagon Katı Atık Yönetimi (sistemi ve) Şirketi'nin battığı ortaya çıktı. Şirketin sessiz sedasız ortalıktan kaybolmasının arkasındaki sır perdesi bir mahkeme dosyasıyla aralandı. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'ne konkordato talebiyle dava açtığı öğrenilen Hexagon'un "battığı" böylece kesinleşmiş oldu. Mahkeme "iflas" talebini reddetmiş olsa da bu gerçeğin değişmesi beklenmiyor.

Şimdi merak edilen asıl soru ise ülkede el bebek gül bebek yetiştirilen ve el üstünde tutulan bir Yahudi iş adamının faaliyetleri neticesi ülkenin ne kadar zarara uğradığı.. Zira Dünya Bankası tarafından Hexagona proje bazlı verilen 100 milyon dolar civarındaki krediler karşılığında projelerin bir tarafı olan belediyelerin birtakım kefalet yükümlülükleri altına girmiş olabileceklerine kesin gözüyle bakılıyor. Bu kapsamda kamu arazilerinin veya tesislerinin ipotek gösterilip gösterilmediği, buradan kamuyabir kazık girip girmediği, girdiyse ne kadar girdiği merak ediliyor..

Bir röportajında, "Zihinsel olarak çok da akıllı bir insan değildim. Zor okurdum. "Ezik" dedikleri tarz bir insandım. Ben eziğim" ifadelerini kullanan Jan Nahum'un, ülke itibarını da yakından ilgilendiren birçok işi batırması, "Türkiye'den intikam mı alıyor?" sorusunu akıllara getiriyor.