SEBAHATTİN AYAN  İSTANBUL

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu tarafından liselerde öğrencilerin başörtüsü takabilmesini serbest bırakan, ortaöğretimde kılık kıyafeti belirleyen disiplin tüzüğünde yapılan değişiklikler Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yeni tüzükte “Lise düzeyindeki öğretim kurumlarındaki öğrencilerin inançlarına saygı göstermek ve bu inançların gerektirdiği tercihleri uygulamalarına imkân tanır. Okul yönetimi tarafından belirlenen okul üniforması ile birlikte (öğrenciler) inançlarının gerektirdiği belirli kıyafetleri giymekte serbesttir. Ancak iş bu kıyafet okul üniformasını kapatamaz” maddesi yer aldı. Tüzükte, ortaokullardaki başörtüsü konusunda ise inisiyatif tamamen okul yönetimlerine verildi.

TAM SERBESTLİK SAĞLANMADI

Konuyla ilgili olarak gazetemize konuşan Kıbrıslı duyarlı vatandaşlar, görüşlerini dile getirdiler: “Bizim beklentimiz, başörtüsü konusunda tam anlamıyla bir serbestlik sağlanmasıydı. Ancak ne yazık ki sadece liselere serbestlik tanındığını görüyoruz. Ortaokullara ise yine serbestlik verilmedi. Oysa bu konuda en çok etkilenen öğrenci, ortaokul 3. sınıf öğrencisi. Şimdi o çocuk yine başını örtemeyecek. Bugün raporlu olduğu için okula gitmedi ama yarın ya da ertesi gün ne olacak... Yani çocuğun yaşadığı sıkıntı hâlâ devam ediyor. Bu durumu kabul etmek mümkün değil. Türkiye basınında ise sanki büyük bir zafer kazanılmış gibi bir kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor. Oysa sayın Bakan Türkiye’de yaptığı açıklamada “Üniversitelerde ve liselerde başörtüsü zaten serbestti, ortaokullarda değildi; şimdi ortaokulları da serbest bırakacağız” demişti. Ama öyle olmadı. Diğer yandan ciddi bir sorun daha var. Sendikalar ne yazık ki okul müdürleri üzerinde ciddi bir baskı kuruyor. Müdürler, sendikanın etkisini kırıp ‘Ben bu kararı uygulayacağım’ diyemiyor. Bakanlık da bunun farkında. Burada tam bir siyasi irade ortaya konmalı. ‘Bu kuralı koydum, buna herkes uyacak. Uymayan olursa gereken yaptırım uygulanacak’ denmesi gerekiyor. Şu an bunu söyleyen kimse yok.”

MESELE YASAYLA ÇÖZÜLÜR

Hukukçu Çağatay Özdem ise, şunları söyledi: “Var olan bir soruna çözüm arayışı başlayınca herkes bu duruma hazırlıksız yakalandı. Kıbrıs’ta İslami eğitim veren bir okul 2013’te açıldı. Hala Sultan ilahiyat Koleji’nin varlığı dahi haksız şekilde sorgulanırken ve tartışılırken, ortaokul ve diğer okullarda başörtüsü meselesi gündeme gelince ciddi bir refleks oluştu. Bir de mesele, seçim dönemine denk geldi. Ekim ayında Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Burada Cumhurbaşkanlığı seçimi, genel seçimden çok daha fazla ciddiye alınan, çok daha önemsenen bir seçimdir. Çünkü Kıbrıs’ta 1974’ten bu yana siyasi gündemin merkezinde hep şu sorular yer alıyor: “İkili görüşmeler ne olacak? Federal Kıbrıs mı kurulacak? Kıbrıs’ın geleceği ne olacak?” Bu konularda müzakere yetkisi Cumhurbaşkanında... Dün bir eylem yapıldı, minimum 10 bin kişi katıldı. Eğitimle, okullarla ilgisi olmayan pek çok sol örgüt de eyleme destek verdi. Günün sonunda tüzük değişikliği yapıldı. Önce basına şu şekilde servis edildi: Ortaokullarda başörtülü öğrencinin okula girip girmeyeceği konusundaki karar bakanlığa ait olacak, ama tüm liselerde başörtüsü serbest olacak. Ancak tüzük teknik komiteye girip çıktıktan sonra gördük ki durum farklı: Ortaokullarda karar yetkisi yine okul idaresine verilmiş. Yani dolaylı olarak sendikalara verilmiş.

HADSİZ ÖĞRETMEN DERSE GİRMEDİ

Örneğin, Mağusa’daki Bekirpaşa Lisesi’nde başörtülü bir öğrenci vardı. Bugün okula gitti, kimse onu engelleyemedi. Ancak sınıfında yalnız kaldı çünkü öğretmenleri o sınıfa derse girmeyi reddetti. Kızcağız sınıfta tek başına oturdu; diğer öğrenciler de dışarı çıktı. Ortaokuldaki diğer başörtülü kız öğrenci ise hâlâ okula gidemiyor. Bu mesele sadece tüzük değişikliğiyle çözülebilecek bir durum değil. Ancak Milli Eğitim Bakanı, bu konuda bir irade göstereceğine dair söz verdi. Toplumsal uzlaşı şart. Kıbrıs Türkü kendi içerisinde sulh ile bu meseleyi aşacaktır. Yüzyıllar boyunca farklı etnik köken ve farklı inançlardan insanların birlikte yaşadığı adamız, tarihsel hafızasıyla bu konuda bir orta yol bulacaktır. Geldiğimiz noktada dünyada temel hak ve hürriyetlerin bu şekilde keyfi ve ideolojik kaygılarla kısıtlanması kabul edilebilir değildir. Biz de o olgunluktayız.”