Aktüel
Depremi Hatırlayıp Unutmada Dünya Şampiyonuyuz!
Son Silivri depreminde yaklaşık 300 kişi, sarsıntı anında camdan atlayarak yaralandı. Haberleşme ve trafik kiltilendi. Deprem sonrası, binalarına güvenemeyip sokakta yatmayı seçen insanları gördük. Ama hâlâ “fay”dan bahsediyoruz. O binayı kim yaptı? Ruhsatı kim verdi? Neden yeterli eğitim verilmedi ya da alınmadı? Hiçbiri gündeme gelmiyor…
Son Silivri depreminde yaklaşık 300 kişi, sarsıntı anında camdan atlayarak yaralandı. Haberleşme ve trafik kiltilendi. Deprem sonrası, binalarına güvenemeyip sokakta yatmayı seçen insanları gördük. Ama hâlâ “fay”dan bahsediyoruz. O binayı kim yaptı? Ruhsatı kim verdi? Neden yeterli eğitim verilmedi ya da alınmadı? Hiçbiri gündeme gelmiyor…
Depremi Hatırlayıp Unutmada Dünya Şampiyonuyuz
Hatırlayın, 1509’da İstanbul sallandığında “Küçük Kıyamet” demişiz. Sonra 1999’da Gölcük’le çökmüşüz, binlerce can gitmiş ama “Ders aldık!” diye hava atmışız. Şimdi 6,2’lik Silivri depremi bir kez daha hatırlatıyor: Japonların boşuna dememiş, “Deprem, unutulduğunda gelir.” Peki biz ne yapıyoruz? Fay hatlarını tartışıp medyada “Bu sefer bitti, fay öldü!” diye başlık atıyoruz. Ah, ne komik! Deprem değil, canlarımız ölüyor—ama tabii, faylar canlı mıydı ki?
Neden Diğer Ülkelerde Deprem “Tatil” Gibi, Bizde “Kıyamet”?
Japonya’da 7 büyüklüğünde bir deprem oluyor, insanlar “Yine mi?” deyip işlerine devam ediyor—tek haneli kayıplar, sağlam binalar, hatta deprem tatbikatı partileri! Bizdeyse aynı büyüklük binlerce can alıyor. Neden? Çünkü onlar binalarını güçlendiriyor; biz hâlâ “Fay tetikler mi acaba?” diye kafayı yiyoruz. Zengin-fakir, okumuş-cahil fark etmiyor; hepimiz aynı çürük apartmanda kader ortaklığı yapıyoruz. Bir ankete göre, %80’imiz “afet çantası nedir” bilmiyor, ama %99’umuz kendini deprem uzmanı sanıyor! Ne çelişki, değil mi? Camdan atlayanlar, panikle merdiven boşluğuna koşanlar… Sanki deprem bir oyun, biz de kötü oyuncularız. Hz. Nuh olsa gülerdi: O yağmur yağmadan gemi yaptı, biz depremden sonra fatura çıkarmaya çalışıyoruz.
Pratik Hazırlık: Sıkıcı mı, Hayat Kurtaran mı?
Bina sağlam mı?Ruhsatla değil, mühendis raporuyla kontrol edin—yoksa depremde bina sizi kucaklar!
Eşyaları sabitleyin.Devrilen buzdolabından ölmek istemezsiniz; gerçek hikâye: Kaç kişi bu yüzden hayatını kaybetti, biliyor musunuz?
Aile afet planı yapın.Depremde telefonlar çalışmayabilir; nerede buluşacağınızı önceden kararlaştırın.
Sigorta yaptırın.“Devlet yardım eder” diye beklemek, modern bir şaka!
Çök-kapan-tutun’u refleks haline getirin.Tatbikat yapın; yoksa panikle camdan atlayıp yaralanırsınız…
Düşünün, bu maddeleri uygulasak deprem adeta “tatil” olurdu. Ama biz hâlâ “Fay öldü mü?” diye medyadaki uzmanları izliyoruz. Kim kimin helvasını yiyecek bakalım!..
Sonuç: Deprem Değil, Çelişkilerimiz Öldürüyor
Artık faylardan değil; binalarımızdan, eğitimimizden, becerilerimizden konuşalım. Yoksa bir sonraki sarsıntıda aynı filmi izleriz: Hatırlarız, tartışırız, sonra unuturuz. Hz. Nuh’un gemisini örnek alalım; yoksa “Büyük Kıyamet” gerçekten gelir. Son söz: Deprem “geliyorum” derken, biz hâlâ “fay öldü” diye sevinelim mi? Hayır—kalkın, hazırlanın; bu komedi bir gün trajediye dönüşmesin…
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu