AKİT MENÜ

Gündem

Yıllardır devam eden çatışmalar savaşa dönüşüyor! Pakistan ve Hindistan arasında 4’üncü savaş

Pakistan ve Hindistan arasında Keşmir kaynaklı gerilim yeniden sıcak çatışmaya dönüştü. Nükleer silahlara sahip iki ülkenin askeri operasyonlara başlaması, küresel güvenliği tehdit ediyor. İndus Suları Anlaşması’nın askıya alınması, su krizini derinleştirirken; Türkiye ve uluslararası aktörler krizin çözümü için diplomatik girişimlere hız verdi.

Seyfullah Maden

 SEBAHATTİN AYAN  İSTANBUL 

Güney Asya'nın iki nükleer gücü Hindistan ve Pakistan arasında uzun süredir devam eden gerilim, önceki gün itibarıyla sıcak çatışmaya dönüştü. Sınır hattında yaşanan karşılıklı saldırıların ardından her iki ülke de askeri operasyonlara başladığını duyurdu. Hindistan, Cammu Keşmir'in Pahalgam bölgesinde 22 Nisan'daki saldırıyı gerekçe göstererek Pakistan ve Pakistan'a bağlı Azad Keşmir bölgesine askeri operasyon başlattı. Hindistan'ın füze saldırıları gerçekleştirdiğini bildiren Pakistan ise 26 kişinin öldüğünü ve karşılık vereceklerini bildirdi. Hindistan ordusu, Pakistan tarafından sınırı geçen birliklere karşılık verildiğini iddia ederken Pakistan tarafı ise Hindistan’ın ateşkesi ihlal ettiğini ve sivilleri hedef aldığını belirtti. Birleşmiş Milletler ve birçok ülke taraflara itidal çağrısında bulunurken, Çin ve ABD gibi bölgeye yakın etkili güçlerin diplomatik temaslara başladığı öğrenildi. Uluslararası toplum, Hindistan ve Pakistan arasındaki bu çatışmanın daha geniş çaplı bir savaşa dönüşmemesi için devreye girmeye hazırlanıyor. Öte yandan Pakistan ve Hindistan arasında Keşmir meselesi yüzünden 1947, 1965 ve 1999 yıllarında da savaş yaşanmıştı. İndus Nehri üzerindeki anlaşmazlıklar yeni bir savaşı etkilerdi mi? Pakistan ve Hindistan arasında başlayan çatışmaların sınırı genişler mi? UDİAD Başkan Yardımcısı Mehmet Gökhan Özçubukçu, yeniakit.com.tr için değerlendirdi. Özçubukçu, “2025 yılı itibariyle Pakistan ve Hindistan arasındaki ilişkiler, Keşmir sorunu ve sınır güvenliği gibi kronik anlaşmazlıklar nedeniyle yeniden tehlikeli bir boyuta ulaştı. 1947’den bu yana üç kez savaşa sürüklenen iki ülke, 2019’da Hindistan’ın Keşmir’in özel statüsünü kaldırmasından sonra daha da gergin hale geldi” dedi.

ÇATIŞMALAR TARİHE DAYANIYOR

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği Başkan Yardımcısı Mehmet Gökhan Özçubukçu, “2025 yılı itibariyle Pakistan ve Hindistan arasındaki ilişkiler, tarihsel bağlamın gölgesinde şekillenmeye devam ediyor. Bu iki nükleer güce sahip Güney Asya ülkesi, özellikle Keşmir meselesi ve sınır güvenliği konularında kronikleşmiş anlaşmazlıklarla karşı karşıya kalıyor. 1947’de başlayan Pakistan-Hindistan Savaşı, Keşmir bölgesindeki değerli madenler ve nüfusun çoğunluğunun Müslüman olması gibi faktörler nedeniyle iki ülke arasında çeşitli görüş ayrılıklarını ortaya çıkarıyor. Özellikle Keşmir üzerinden süregelen tarihi anlaşmazlık ekseninde gelişen olaylar, iki ülke arasında en önemli gerilim kaynağı olmaya devam ediyor. Hindistan ve Pakistan arasındaki anlaşmazlıklar, 1947 yılında İngiltere’nin bölgeden çekilmesi ve iki ülkenin bağımsızlıklarını kazanmalarıyla birlikte başladı. Keşmir bölgesinin statüsü üzerine çıkan anlaşmazlık, 1947, 1965 ve 1999 yıllarında doğrudan savaşlara neden oldu. Bu sorun günümüzde hâlâ çözüme kavuşmadığı gibi, taraflar arasında zaman zaman sıcak çatışmalara da dönüşüyor. Hindistan’ın 2019’da Cammu ve Keşmir’in özel statüsünü kaldırmasının ardından bölgede artan askerî varlık ve insan hakları ihlalleri iddiaları, Pakistan tarafından uluslararası platformlarda sıkça gündeme getiriliyor. 78 yıldır çözüme kavuşmayı bekleyen Keşmir bölgesi Pakistan, Hindistan, Afganistan, Tacikistan ve Çin ile komşu olması nedeniyle jeopolitik bir öneme de sahip bir konumda bulunuyor. Nisan 2025’te Hindistan’ın Pahalgam kasabasında düzenlenen ve 26 Hindu turistin hayatını kaybettiği saldırı, iki ülke arasındaki ilişkileri diplomatik zeminden askeri gerilime taşıdı. Hindistan, saldırının Pakistan merkezli radikal gruplar tarafından yapıldığını öne sürerken, Pakistan bu iddiaları reddediyor ve olayın tarafsız bir uluslararası komisyon tarafından araştırılması gerektiğini savunuyor” dedi.

SU KAYNAKLARI GERİLİMİN SEBEBİ

Hindistan’ın bazı anlaşmaları askıya alarak gerilimi arttırdığını kaydeden Özçubukçu, “Pahalgam saldırısından sonra Hindistan’ın Pakistan’a karşı sert ifadeleri diplomatik ilişkilerin dondurulmasına yol açtı. Hindistan, İslamabad’daki Pakistan’ın en üst düzey diplomatını çağırdı ve ona bir nota verdi ve ardından İndus Suları Anlaşması’nı askıya aldı. Bu sadece sembolik değil, aynı zamanda Pakistan’ın su kaynaklarını doğrudan etkileyebilecek ciddi bir adım olarak bölgedeki gerilimi tırmandırıyor.Sınırda zaman zaman yaşanan karşılıklı çatışmalar, iki ülkenin askeri bir savaşa ne kadar yakın olduğunu gösteriyor. Özellikle Keşmir’deki kontrol hattı boyunca artan askeri faaliyet, ‘‘cerrahi operasyonlar’’ ve Balakot hava saldırısı gibi geçmiş olayların tekrarlanabileceği endişelerini arttırıyordu. Uzun süredir devam eden gerginlikler yeni bir sıcak gelişmeyle alevlendi. Hindistan ordusu, Pakistan yönetimindeki Azad Keşmir bölgesi ve Pencap eyaletindeki altı farklı yere hava ve kara destekli saldırılar başlattı. Resmi kaynaklara göre, ‘‘Sindor Harekâtı’’ olarak adlandırılan bu operasyonda en az 31 kişi hayatını kaybetti.Güney Asya’da gerginlikler yeniden artarken, uluslararası arena Pakistan ve Hindistan arasındaki sıcak çatışmayı endişeyle izliyor. Her iki ülkenin de nükleer silahlara sahip olması, olası bir bölgesel savaşın ölçeğini küresel anlamda daha da tehlikeli hale getiriyor. Güney Asya’daki bu güç yarışı sadece iki ülke arasındaki rekabetten ibaret olmayıp, aynı zamanda küresel güvenlik dinamiklerini de etkileyen bir boyuta sahip olmasından dolayı yaşanan son sıcak gelişmelerin ardından gözler bir kez daha bu kritik bölgeye çevrildi. Gerilimin en büyük riski, her iki ülkenin de nükleer silah kapasitesine sahip olması. Dolayısıyla konvansiyonel bir savaşın bile hızla büyük yıkıma yol açabilecek boyutlara ulaşma potansiyeli bulunuyor. Ayrıca ekonomik etkiler de göz ardı edilemez: Hindistan ve Pakistan’ın borsalarında düşüşler yaşanırken, yerel halk ciddi ekonomik baskılarla karşı karşıya kalıyor. Keşmir’deki sivil halk, yıllardır süren çatışmalardan en çok etkilenen taraf olmaya devam ediyor. Son günlerde sınır bölgelerinde sığınaklara yönlendirme, okulların kapanması ve temel hizmetlerde yaşanan aksamalar, insani bir krizin habercisi oluyor. Bu da gerilimin yalnızca askeri değil, aynı zamanda insani ve toplumsal sonuçları olabileceğini gösteriyor.Çin, ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi aktörler Pakistan ve Hindistan arasında diyaloğa girmeye devam ediyor. Özellikle iklim değişikliği, su krizi paylaşımı (İndus Nehri üzerindeki anlaşmazlıklar) ve bölgesel güvenlik konuları iki ülke arasındaki iş birliği alanları olarak öne çıkıyor. Hindistan ve Pakistan arasındaki bu yeni kriz hem bölgesel güvenliği hem de küresel dengeleri tehdit ediyor. Olası bir savaş, sadece iki ülkeyi değil; Çin, ABD, Orta Asya ülkeleri ve İslam dünyasını da yakından ilgilendiren sonuçlar doğurabilir. Nükleer caydırıcılık, şu an için tam kapsamlı savaşı engellese de sınırlı çatışma riskini ortadan kaldırmıyor. Pakistan ve Hindistan arasında süre gelen tarihi anlaşmazlıklar neticesinde kalıcı tam bir barış ortamından bahsetmek mümkün değil. Ancak açık savaş riski düşük olmalı ve bazı ekonomik adımlar sınırlı olmalı ve sahada kontrollü bir normalleşme süreci devam etmelidir. Kalıcı barışın devamlılığı için üçüncü tarafların arabuluculuğu, kamuoyunun farkındalığının artırılması ve ekonomik karşılıklılık bağımlılığın da artması açısından hayati önem taşıyor” açıklamasını yaptı.

TÜRKİYE ARABULUCU ROLÜNDE

Türkiye’nin Rusya-Ukrayna arasında ara buluculuk rolünün Pakistan ve Hisdistan arasında da aktif olduğunu aktaran Mehmet Gökhan Özçubukçu, “Pakistan, Pahalgam saldırısının ardından Hindistan’ın temelsiz suçlamaları hakkında adil ve kapsamlı bir soruşturma yürütüyor. Pakistan, gerçeklerin ancak ABD, Çin ve Türkiye’nin de dahil olduğu tarafsız bir soruşturma yürütmesi halinde ortaya çıkacağını savunuyor.Pakistan ve Hindistan gerilimin arttığı bu günlerde Türkiye ise taraflara sakin kalmasını ve küresel güvenliği sarsacak eylemlerden kaçınılması çağrısı yaptı. Ankara’nın geçmişte Rusya-Ukrayna arasında ara bulucu olması gibi gelişmeler Güney Asya krizinde de barış diplomasisi yönünde aktif rolünü öne çıkarıyor. Bunun yanında uluslararası arabuluculuk çabalarının güçlendirilmesi özellikle Körfez ülkeleri ve Birleşmiş Milletler daha aktif bir rol üstlenerek, mevcut yumuşama çağrılarına kulak verilmesi ve Keşmir sorununun çözme çabalarının arttırılması kaçınılmaz hale geliyor. Aksi takdirde, bu gerilim yalnızca Güney Asya’nın değil tüm dünyanın güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturuyor” ifadelerini kullandı.

Yorumlara Git

İran: Hiçbir nükleer tesisimizde uranyum zenginleştirmiyoruz

Savaş uçaklarını kaçırma girişimi: Kariyerlerini yakan Pilotlara servet teklif ettiler! Rusya: Açık bir provokasyon

Bayrağa uzanan provokasyon gerilimi artırdı! Lefkoşa’dan sert tepki geldi!

Beyoğlu'ndaki metro kazasında düğüm çözüldü! Soruşturmada sıcak gelişme

İsrail'den Gazze'ye saldırı: 1 Filistinli hayatını kaybetti! Gazze’deki Ateşkese'e rağmen yine öldürüyor!