AKİT MENÜ

Dünya

İsrail basını, Abbas Arakçi yorulmadı: Trump, Netanyahu'ya 'kovuldun' mesajı verdi!

İsrail basını, ABD Başkanı Donald Trump'ın hafta içi Orta Doğu'ya düzenlediği ziyaretin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya açık ve net "kovuldun" mesajı verdiğine işaret etti. İranlı diplomat Abbas Arakçi'nin, Devrim Muhafızları’ndan diplomasiye uzanan sıra dışı kariyer yolunu gündeme taşıdı.

Güncelleme Tarihi:

İsrail'de, ABD Başkanı Donald Trump'ın 13-16 Mayıs tarihlerinde sırasıyla Suudi Arabistan, Katar ve BAE'yi ziyaretinin, mevcut Washington ile Tel Aviv yönetimleri arasında ciddi gerilim olduğuna işaret ettiğine ilişkin yorumlar yapıldı.

İsrail'in itirazlarına rağmen İran'la nükleer müzakere masasına oturan, İsrail Yemen'e saldırılar düzenlerken Husilerle ateşkese vardığını açıklayan ve Suriye üzerindeki yaptırımları kaldırılacağını duyuran Trump'ın, bölge ülkelerine gelişmiş silah ve mühimmat satışı için onay vermesinin, Tel Aviv'in bölgedeki "niteliksel askeri üstünlüğünü" ortadan kaldıracağı değerlendirmesinde bulunuluyor.

"Washington'a giden yol artık Riyad, Doha, Abu Dabi ve Ankara'dan geçiyor"

Walla haber sitesinde yayımlanan yazısında Ben Caspit, ABD Başkanı Trump'ın bu hafta içi sırasıyla Suudi Arabistan, Katar ve BAE'ye düzenlediği ziyarete işaret ederek "İsrail'in Orta Doğu'daki şölenin dışında bırakıldığını" belirtti.

Orta Doğu başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde Washington'a giden yolun İsrail ile iyi ilişkiler tesis etmekten geçtiğini bilmeyen bir liderin olmadığını öne süren Caspit, nesiller boyu egemen olan bu anlayışın değişmekte olduğunu kaydetti.

"Washington'a giden yol artık Riyad, Doha, Abu Dabi ve Ankara'dan geçiyor." ifadesini kullanan Caspit, "cehenneme giden yolun" ise İsrail'den geçtiğini belirtti.

Caspit, İsrail'in "hasımlarla çevrili bir bölgede kurulduğu günden bu yana gücünü muhafaza etmesi" ve "ayakta kalmayı başarabilmesinin" ardında yatan sırlardan birinin Washignton'la olan açık ve istikrarlı ilişki olduğuna değindi.

Bütün İsrail başbakanlarının bugüne kadar ABD’yle söz konusu "tarihi ve stratejik ittifaka" zarar vermemesi gerektiğinin bilincinde olduğunu kaydeden Caspit, bugün Başbakan Binyamin Netanyahu ile bu durumun değiştiğini vurguladı.

Caspit, Tel Aviv'in Washington ile ilişkilerinde en önemli ve temel ilkelerden biri olan silah sistemleri konusunda İsrail'in komşularına karşı sahip olduğu "niteliksel üstünlüğün" sıkı bir şekilde korunması prensibinin artık geçerli olmadığını vurgulayarak şunları kaydetti:

"Amerikalılar Suudilere hayalet uçaklar, Türklere ise orta menzilli füze bataryaları ve istedikleri her şeyi sağlayacak. Yakın gelecekte tüm Orta Doğu, gelişmiş Amerikan silahlarıyla dolup taşacak. Ayrıcalığımız herkesin malı oldu ve sesimiz odada basit bir nedenden ötürü duyulmuyor: Dışarıdayız, duvara bakıyoruz."

Trump'tan Netanyahu'ya "kovuldun" mesajı

Haaretz gazetesinde Yossi Verter imzasıyla yayımlanan bir başka yazıda, ABD Başkanı Donald Trump'ın cuma günü sona eren Orta Doğu ziyaretinin İsrail’e bölgedeki "en gözde" ABD müttefiki olmadığı ve Netanyahu'ya da "kovuldun" mesajını verdiği belirtildi.

Yazıda, Netanyahu, Tel Aviv’de hakkındaki yolsuzluk davası için hakim karşısına çıkarken Trump'ın bölgesel liderlerle yeni yatırımları görüştüğüne, ticaret ve "bölgesel işbirliği" anlaşmaları imzaladığına işaret edildi.

İsrail'in "adaletten ve seçimlerden kaçmak isteyen" bir başbakanın kontrolünde, aşırı sağın himayesinde "kanlı bir çamurun içinde debelenmeye devam edeceğini" vurgulayan Verter, Trump'ın bölgedeki "yeni favori" müttefiklerinin güvenlik ve teknolojik üstünlüğü elde etmesinin önümüzdeki yıllarda Tel Aviv'in bölgedeki statüsünü ciddi ölçüde sarsacağı aktarıldı.

Yazıda, Trump'ın Orta Doğu'ya düzenlediği ziyaretin ve Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile görüşmesinin, Netanyahu hükümetinin kuruluşundan bu yana diplomatik açıdan "en travmatik hafta"yı yaşamasına neden olduğuna dikkati çekildi.

Trump’ın ilk döneminin aksine Netanyahu'nun müttefiki olmaktan uzak olduğu yorumu!

NE OLMUŞTU?

The Jerusalem Post gazetesinde Amotz Asa-el imzalı görüş yazısında ise ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk başkanlık döneminin aksine bugün Netanyahu’nun "müttefiki, dostu ve oyuncağı” olmaktan çok uzak olduğunun altı çizildi.

Netanyahu’nun "sonsuza kadar kontrol edebileceğini" düşündüğü ABD Başkanı'nın, başkanlık koltuğuna ikinci kez oturmasıyla Netanyahu hükümetine rağmen attığı adımlara işaret edildi.

Trump'ın İran’la nükleer müzakere masasına oturduğu, İsrail’in Yemen’e saldırıları sürerken Husilerle ateşkese vardığı, Suriye’ye yönelik yaptırımları sona erdirdiğini duyurduğu belirtildi.

Yazıda, ABD yönetiminin Türkiye’ye F-35’lerin satışına onay verme yolunda olmasının, İsrail’in ABD ile "stratejik beraberliğini bozan" bir hamle olduğu değerlendirmesi yapıldı.

Gazze konusunda Trump’ın, "kendisini kuklası olarak gören düşüşteki devlet adamını (Netanyahu) görmezden gelerek ABD-İsrail çifte vatandaşı asker esir Idan Alexander'ın serbest bırakılması için Hamas ile doğrudan müzakere ettiği de hatırlatıldı.

"Amerikalılar İsrail'e jest yapmaya niyetli değil"

Avi Askhenazi, Yedioth Ahronoth gazetesinde kaleme aldığı yazıda, İsrail hükümetinin bir yol ayrımında olduğuna işaret etti.

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in Vatikan ziyaretinin ardından İsrail'e gelip gelmeyeceğine ilişkin tartışmalara temas eden Askhenazi, ABD'nin İsrail üzerinde özellikle Gazze konusunda baskıyı artırdığını ve Trump'ın Vance'i İsrail'e "bir teselli ödülü olarak" bile göndermeyi düşünmediğini belirtti.

Askhenazi, "Amerikalılar İsrail'e jest yapmaya niyetli değil." ifadesini kullandı.

İsrail basını: ‘Abbas Arakçi: Şeytanı kelimelerle boğan usta müzakereci’

İsrailli gazete, İranlı diplomat Abbas Arakçi'nin, Devrim Muhafızları’ndan diplomasiye uzanan sıra dışı kariyer yolunu gündeme taşıdı. Hem sert askerî geçmişi hem de ılımlı, pragmatik müzakereci kimliğiyle tanınan diplomat hakkında uzmanlar ne diyor?

İsrail’in önde gelen haber sitelerinden Yediot Ahronot İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi’nin kişisel ve profesyonel portresi üzerinde durdu.

Yediot Ahronot’a göre, halı satıcısı bir ailenin üyesi olan, Devrim Muhafızları'na katılan, Irak savaşında yaralanan ve İngiltere'de doktora yapan Arakçi, İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamenei tarafından ABD ile müzakere etmek üzere gönderilen kişi.

İsrailli gazete, ‘’hem Ruhani hem de Ahmedinecad döneminde görev yapmayı başaran pragmatik diplomatın, Çin'den Batı'ya bağlantılar kurduğunu ve bu arada spor yapmaya ve Trump'ın Art of the Deal kitabına İran'ın yanıtı da dahil olmak üzere kitaplar yazmaya zaman bulduğunu’’ kaydetti.

Arakçi, Witkoff’a göre daha donanımlı

INSS'in İran programında araştırmacı olarak görev yapan ve İsrail İstihbarat Teşkilatı'nın araştırma bölümünde İran şubesinin eski başkanı olan Danny Sitrinowicz, Arakçi’nin Cumhurbaşkanı Pizişkiyan tarafından atanmasının İran'ın ABD ile nükleer anlaşma yolunda ilerleme ve ekonomik durumunu iyileştirme niyetini yansıttığını belirtti.

Sitrinowicz, Araqchi'nin geniş deneyimi ve önceki nükleer anlaşmayla ilgili derin bilgisinin, konuyla ilgili geçmişi olmayan Amerikalı temsilci Steve Witkoff'a göre kendisine önemli bir avantaj sağladığını vurguladı.

Sitrinowicz, müzakereler kritik bir aşamaya ulaşırken Arakçi’nin ABD'nin önerisini, ABD yönetiminin, özellikle de eski Başkan Trump'ın niyetlerine son derece şüpheyle yaklaşan Ayetullah Hamenei liderliğindeki İran yönetimine sunma konusunda kilit bir rol oynadığını da sözlerine ekledi.

Dolayısıyla Arakçi'nin Witkoff'un anlaşmaya bağlılığına ilişkin değerlendirmesi, Ayetullah Hamenei’nin çevresindeki teklife ilişkin tartışmalarda büyük önem taşıyacak.

“Müzakerenin Gücü” kitabı büyük ilgi gördü

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İran ile ABD arasındaki nükleer anlaşma müzakerelerinin en önemli figürlerinden biri: Tahran adına dördüncü turu bu hafta başında Umman'da gerçekleşen görüşmelere liderlik ediyor.

Arakçi bölgesel diplomaside önemli bir figür olarak görülüyor: Arap ülkelerindeki mevkidaşlarıyla sık sık görüşmeler yapıyor ve onları sık sık ziyaret ediyor. Sadece geçtiğimiz hafta içinde Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni ziyaret etmeyi başardı.

İranlı diplomat ve yazar Abbas Arakçi, 24 Nisan – 3 Mayıs tarihleri arasında Umman’ın başkenti Maskat’ta düzenlenen 29. Uluslararası Kitap Fuarı’na katıldı.

Fuara katılan 649 bin ziyaretçi arasında yer alan Arakçi, burada “Müzakerenin Gücü” adlı kitabının Arapça versiyonunu Umman Dışişleri Bakanı Bedir el-Buseydi ile birlikte tanıttı.

Kitap, Arakçi'nin İran’ın nükleer programına ilişkin sekiz yıl süren müzakerelerde izlediği stratejiyi ve deneyimlerini anlatıyor.

Arakçi, kitap fuarındaki tanıtımın yanı sıra 26 Nisan’da Umman’da gerçekleşen nükleer müzakerelerin üçüncü turunda ABD Başkanı’nın temsilcisi Steve Witkoff ile kritik görüşmelerde bulundu.

Müzakerelerin üçüncü turu, kitap fuarındaki etkinliklerin hemen ardından gerçekleştirildi.

Kitap bir giriş ve müzakerenin siyasi türleri, hedefleri, aşamaları ve yürütülmesi için gereken becerileri ele alan altı bölümden oluşuyor.

Arakçi kitapta müzakerenin sadece diplomatlar arasındaki görüşmelerden ibaret olmadığını, İran kültüründe derin kökleri olan bir sanat olduğunu ve bu sanatın usta tüccarların profesyonelce fiyat pazarlığı yaptığı İran çarşılarında bulunabileceğini savunuyor.

Arakçi'ye göre bir diplomat ahlaki değerlere, özgüvene ve duygularını kontrol edebilme yeteneğine sahip olmalı. Karşı taraf onun duygularını hissetmemeli.

Arakçi kitabında ayrıca müzakerelerden önce her bir katılımcının çıkar, rol ve gücünün değerlendirilmesi, karşı tarafın kırmızı çizgilerinin anlaşılması ve ilan edilen kırmızı çizgiler ile gerçek kırmızı çizgiler arasındaki ayrımın yapılması gerektiğini savunuyor.

Maskat'taki fuarda kitabı imzalayan Arakçi, kitabı Arapçaya çevirenlere teşekkür ederek onu bölgenin önde gelen fuarlarından birinde sunmaktan memnuniyet duyduğunu söyledi:

“Umarım bu kitap uluslararası ilişkiler öğrencileri için faydalı olur. Bu kitap 40 yıllık diplomatik ve dış politika çalışmalarımın ve nükleer anlaşmayla sonuçlanan nükleer müzakerelerdeki kişisel deneyimlerimin bir ürünüdür.”

Yediot Ahronot, Arakçi'nin kitabı ile ABD Başkanı Donald Trump'ın 1987 tarihli kitabı Art Of The Deal (Anlaşma Sanatı) arasında tematik benzerlikler olduğunu öne sürdü.

Her iki siyasetçi de kitabında anlaşma yapmanın “perde arkasına” dair yaklaşımlarını sunuyor.

Devrim Muhafızları’ndan diplomasiye geçiş

Yediot Ahronot, Arakçi’nin uzun bir yol kat ettiğini ve mevcut İran Cumhurbaşkanı Mesud Pizişkiyan tarafından Dışişleri Bakanı olarak atanmadan önce çeşitli üst düzey görevlerde bulunduğunu bildirdi.

1962 yılında doğan Arakçi, ticaret ve ekonomi ile uğraşan bir aileden geliyor.

Pazarlık sanatını çocukken öğrenen diplomatın, el-Cezire'de hayatı hakkında yayınlanan bir makalede, tanınmış bir halı tüccarı olan büyükbabasının ailesini ticaret alanında kariyer yapmaya teşvik ettiği ancak Abbas'ın farklı bir yol seçtiği belirtiliyor.

Evli ve çocuk babası olan Arakçi, gençliğinde İran-Irak Savaşı'nda Devrim Muhafızları'na katıldı ve sahada subay olarak görev yaptı. Daha sonra İran Dışişleri Bakanlığı'nın Uluslararası İlişkiler Koleji'nde eğitim gördü ve 1988 yılında lisans derecesiyle mezun oldu.

Devrim Muhafızları'ndan ayrılarak resmi olarak diplomatik birliğe katıldı ve kariyerine İran Dışişleri Bakanlığı'nın Uluslararası Departmanı'nda uzman olarak başladı.

Tahran'daki İslami Azad Üniversitesi'nden siyaset bilimi alanında yüksek lisans derecesi aldı.

Arakçi ayrıca Birleşik Krallık'taki Kent Üniversitesi'nden siyasi düşünce alanında doktora derecesine sahip.

Geçmişte Dışişleri Bakanlığı'nda hukuk ve uluslararası işlerden sorumlu yardımcılık, bakanlık sözcülüğü, çeşitli ülkelerde büyükelçilik ve Dış Politika Stratejik Konseyi sekreterliği görevlerinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad döneminde İran'ın nükleer programıyla ilgili diplomatik faaliyetlerde yer alan Arakçi, 2013 yılında Hasan Ruhani'nin cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından dönemin Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif tarafından hukuk ve uluslararası işlerden sorumlu yardımcısı olarak atandı ve Dışişleri Bakanlığı'ndaki en etkili ikinci isim haline geldi.

Nisan 2015'te İran ve altı dünya gücü arasında Çerçeve Anlaşması ile sonuçlanan nükleer müzakerelerde İran'ın ekibine liderlik etti. Başkan Joe Biden'ın başkanlığı döneminde de nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmaya yönelik görüşmelerde merkezi bir rol oynadı.

'Sakin ve ikna edici bir tutumu var'

Kudüs Dış ve Güvenlik İşleri Merkezi'nde araştırmacı olan ve Mossad'ın Faha bölümünün eski başkanı Oded Eilam, Arakçi'nin karakteri hakkında şunları söylüyor:

“Arakçi'nin İsfahan'da doğan anne ve babası halı ve başka şeyler satan tüccarlardı. 17 yaşındayken babası ölen Arakçi kardeşleriyle birlikte işin yönetimini devraldı. Arakçi'nin kendisi ateşli bir dini inanca sahip değildi ancak İran-Irak Savaşı'nda Irak'ta savaşan Devrim Muhafızları gücüne katıldı ve hatta yaralandı. O zamanlar onun iyi ve cesur bir asker olduğunu söylüyorlardı. Spor açısından da çok atletikti ve daha sonra vücut geliştirme yapmaya başladı. Arakçi çok eğitimli bir aileden gelmiyor ama bu yönde ilerledi.”

Elam ayrıca şunları söylüyor:

“O bir fanatik değil. İslamcı ideolojiyle dolu, sabit fikirli biri değil; aksine daha pragmatik ve ılımlı bir yaklaşıma sahip: Her zaman orta yolu arayan ve uzlaşan bir figür. Hem çok ılımlı bir lider olan Ruhani'nin hem de aşırı gerici ve muhafazakâr olan Ahmedinecad'ın yönetiminde görev yapmayı başardı. Her ikisiyle de iyi geçinmeyi başardı. Müzakereler sırasında (önceki yıllarda) onu tanıyan insanlar ondan çok olumlu bahsetti. Ondan her zaman bir köprü bulmaya çalışan, kişisel duygulardan yoksun bir kişi olarak bahsettiler. Arapça, İngilizce ve Farsça olmak üzere üç dil biliyor ancak anlaşmazlık durumlarında genellikle Farsça konuşup tercüme ettirmeyi tercih ediyor; bunu bilinçli yapıyor çünkü İngilizceyi çok iyi anlıyor.”

Devamında Elam, Arakçi’nin uluslararası ilişkilerde nasıl bir strateji izlediğini anlatıyor:

“Arakçi 2013-2015 yıllarında müzakere ekibindeyken, İngilizler ve Fransızlar da dahil olmak üzere Batılı unsurlarla epeyce bağlantı kurdu. Bu unsurlarla bugün de temas halinde. Ayrıca Rusya ve Çin'le de yakınlaşmak için çok çaba sarf etti. Onları İran için çok önemli çıpalar olarak görüyor ve küresel hegemonyanın ABD'nin malı olarak kalmayacağına inanıyor ve nihayetinde ona göre yükselen unsurlar olarak gördüğü Rusya ve Çin ile bağlantı kurmak da onun için çok önemli.”

Elam sözlerine şunları ekliyor:

“Abbas Arakçi’nin yoğun diyalog seyahatlerini görüyorsunuz. Adam durmadan koşturuyor. Nerede değil ki? Rusya'da, Umman'da, Birleşik Arap Emirlikleri'nde, Suudi Arabistan'da ve Japonya'da. Konuşma tarzında ve sinirlenmeme biçiminde bir tür güvenilirlik ve rahatlık yaratıyor. Devrim Muhafızları ile çok iyi bağları olmasına ve onların bir parçası olmasına rağmen Devrim Muhafızlarının katı tarafı onda yok. Muhataplarında sözlerinin arkasında durduğu, güvenilir olduğu, yalancı olmadığı ve hikâye anlatan biri olmadığı hissini yaratıyor.”

Elam, müzakere süreciyle ilgili şunları söylüyor:

“Son kararı veren kişi Dini Liderdir, yani Hamenei'dir. Onun hareket alanı ve esnekliği ne kadar büyük bilmiyoruz. Bana kalırsa, Arakçi çoktan bir anlaşmaya varmak isterdi. Hatta İran halkının şu anda sunduğundan çok daha fazla taviz vermeye de hazır olurdu. En nihayetinde, Arakçi de, İslam Cumhuriyeti'nin genel dünya görüşüne göre hareket ediyor. Humeyni’nin zamanında dediği gibi, ‘Şeytanı kelimelerle boğmak’ yani görüşmelerin tamamen bitmesini istemiyorlar, bunun yerine tıpkı 2015 müzakerelerinde olduğu gibi küçük krizler çıkararak süreci idare ediyorlar. Şu anda da yapacakları şey bu. Müzakere stratejileri şu: ‘Amerikalıları, samimi niyetlerimize ikna edecek bir noktaya gelmeye çalışacağız, böylece önce yaptırımları ve saldırı tehditlerini üzerimizden kaldıracaklar.”

Elam’a göre, Arakçi Ayetullah Hamenei'nin kendisi için belirlediği sınırlar içinde hareket etse de Devrim Muhafızları’ndan geldiği için Cumhurbaşkanı Pişizkiyan'dan daha çok etkileniyor.

Eski Mossad başkanı, İran Dışişleri Bakanı ile ilgili son olarak şunu dile getiriyor:

“Karakterleri çok iyi tanıyor, herkesi iyi biliyor ve herkes ona saygı duyuyor. İranlı olsaydım, işlerin yürütmesini istediğim kişinin kesinlikle Arakçi olduğunu söylerdim.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Tahran Diyalog Forumu’nda konuştular.

Pezeşkiyan, ülkesinin dış politikada barış mesajlarının Batı tarafından görmezden gelindiğini söyleyerek, “Amacımız herkese dostluk ve yoldaşlık eli uzatmaktı. Dünyada İran karşıtı bir zihniyet oluşturarak bölge ülkelerini karşı karşıya getirmek istiyorlar” dedi.

Nükleer müzakere sürecine de değinen Pezeşkiyan, “NPT’ye (Nükleer silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması) göre barışçıl nükleer araştırma yapma hakkımız var. Bu bilime sağlıkta, tarımda, sanayide ve diğer alanlarda ihtiyacımız var. Başka ülkelerin kalkınma ve bilgisini engelleme hakkına sahip olduklarını kim söyledi” diye konuştu. Pezeşkiyan ayrıca, “Hiçbir şart altında barışçıl nükleer programdan vazgeçmeyeceğiz. Ne yaparlarsa yapsınlar geri adım atmayacağız. Yurt içinde ve yurt dışında kardeşlik ve barış istiyoruz ancak haklarımızdan da vazgeçmeyeceğiz” diye ekledi.

Aynı forumda konuşan İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi de ülkesinin nükleer programına ilişkin, uluslararası endişeleri gidermeye ve ABD ile “dengeli” bir anlaşmaya hazır olduklarını belirtti. Arakçi, “NPT Anlaşması çerçevesinde oluşturulan, İran’ın nükleer haklarına tam saygı gösteren ve yaptırımların kapsamlı bir şekilde kaldırılmasını objektif olarak garanti eden bir anlaşma” ifadelerini kullandı.

İran Dışişleri Bakanlığına ait Siyaset ve Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü’nde gerçekleştirilen Tahran Diyalog Forumu’na 53 ülkeden bakan, bakan yardımcısı ve diplomatlar katıldı.

Yorumlara Git

Gazze'de yağışlar nedeniyle insani trajedi yaşanıyor!

Trump'tan dikkat çeken Venezuela sözleri! Gazetecileri azarladı

Almanya'da 535 neo-Nazi kayıp: Haklarında 714 tutuklama emri var

Afyonkarahisar’da korkunç çarpışma! Otomobil tırla kafa kafaya geldi!

Yeni Delhi’deki patlamada düğüm çözülüyor! Gözaltı adımı dikkat çekti!