Gündem
Şalom’a bile gittin, Akit’in yolunu bilir misin Naci! Mazlumu değil, zalimi koruyor
Filistinli mazlumları görmezden gelen Naci Bostancı, zalimleri koruyor. İsrail destekçisi Linet’i sahiplenmekle yetinmeyen Bostancı, Şalom'a methiyeler dizdi.
Arkasına haydut ABD ile kukla Avrupa'yı alan terör devleti İsrail, abluka altında tuttuğu Filistin'de bebek, çocuk, kadın ve yaşlı ayırmadan ölüm saçıyor.
Vicdan sahiplerinin tepki gösterdiği soykırımı yapan eli kanlı rejimi utanmadan sıkılmadan sahipleler de çıkıyor.
Bunlardan biri de eski AK Parti Grup Başkanvekili ve Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Bostancı oldu.
Bebek katili İsrail'in destekçisi Linet’in konserine gösterilen tepkiyi “kabilecilik” diyerek eleştiren Bostancı'nın Yahudi gazetesi Şalom'a methiyeler dizdiği ortaya çıktı.
26 Ekim 2022 tarihinde Şalom için "Nice 29 Ekimlerde yaş gününü kutlamak dileğiyle…" başlığı attığı yazısında Naci Bostancı şu ifadeleri kullandı:
Şalom Gazetesi yayın hayatına 1947 yılı 29 Ekim’inde başlamış. 75 yıl bir gazete için çok önemli bir süre. Türkiye gibi gazetelerin, dergilerin kısa ömürlü olduğu, üç-beş yıl içinde yolun sonuna gelen çok örneğin bulunduğu bir ülkede 75 yıl aralıksız yayın yapmak takdire şayan bir emeği, sebatı, ona hayat veren destekçilerinin kuşaklara intikal eden bağlılığını ifade ediyor. Bizde yayın hayatının kısa olmasının kurumlaşma kadar toplumsal istikrarla da derin bağları var. Her yayın kendine tekabül eden bir kamuya seslenmek, onu iletişim dünyasında temsil etmek gibi bir işlevle var olur. 1947’den bu yana siyasetten tutun toplumsal ve ekonomik hayata kadar Türkiye’nin yaşadığı dönüşüm olağanüstüdür ve bu dönüşüm hemen hemen bütün grupları, çevreleri, ‘kamu’ları alt üst etmiştir. Böyle bir toplumsal zeminde istikrarlı yayın hayatı son derece zordur ve fırtınalı bir denizde, zaten şartları gereği ‘su alan’ gemilere benzeyen yayın organlarını ‘yüzdürmek’ her bakımdan çok özel çabaları gerektirir.
Şalom Türkiye’deki Yahudi toplumunun gazetesidir. Bir ulus devlette dini ve milliyeti bakımından farklı bir cemaat olmak kolay değildir. Hele 20. yüzyılın en kanlı savaşı II. Dünya Savaşı’nda Nazilerin bir günah keçisi olarak Yahudilere yönelttikleri nefret ve kıyımın, özellikle savaşın ilk yıllarındaki egemen konumları dolayısıyla geniş bir sempati halesi doğurduğu bir dünyada Yahudi olmak fazladan zorluklar doğurur. Türkiye’de Führer bıyıklarının moda olduğu, egemen Nazi söyleminden iktibas edilmiş sözlerin havada uçuştuğu, varlık vergisi üzerinden “kan emen Yahudilere” hadlerinin bildirildiği dönemlerin iklimi hatırlandığında zorlukların bağlamı da daha iyi anlaşılabilir. Ayrıca sadece II. Dünya Savaşı sürecinde değil, yüzyıllara dayanan bir geçmişte farklı ideolojiler, gelenekler, ülkeler içinde Yahudilerin Rene Girard’ın ifadesiyle günah keçisi haline getirildikleri, veba salgınından tutun kuraklığa kadar başa ne gelirse Yahudilerden bilindiği ve zalim bir kıyıcılığın mühimmatına dönüştürüldüğü düşünüldüğünde ‘zorluk’tan ne kastedildiği daha bir açıklık kazanır.
II. Dünya Savaşı’nda Naziler yenilmiştir ancak Yahudi düşmanlığının da artık sona erdiğini söylemek mümkün değildir. Uzun asırların kolektif bilinci yaşamaya devam etmektedir. Böyle bir bağlamda Yahudi toplumu için, fakat aynı zamanda bütün toplum için bir gazete çıkartmak mühim bir teşebbüstür. Böylelikle Türkiye’deki Yahudi toplumu bir topluluk olarak kendini görebileceği bir yazılı ‘iç’e sahip olacak, aynı zamanda tüm topluma da kolektif temsilinin anlatımını yapabilecektir. Nitekim 1947’den bu yana Şalom, yani ‘Selam’, barış ve esenlik dileyen adıyla bu vazifeyi yerine getiriyor.
Demokrasinin egemen olduğu ulus devlet yapılarında toplumsal bütünleşme herkesin bir örnek olması anlamına gelmez; aksine özgür bir zeminde her kim ya da grup nasılsa öylece yaşayabilme hakkına ve şartlarına sahip olması halinde mümkün bir durumdur bu. Zor, baskı, benzeştirme girişimleri sadece fay hatlarını keskinleştirir ve çatışmayı artırır, grupların mahrem senaryosunda kolektif bir husumet duygusunu geliştirir. Türkiye’nin 1950’den itibaren çok partili demokratik hayata geçmesi ve halkın siyasal iktidarın sahibi olarak önem kazanması çeşitli toplulukların özgürlük temelinde toplumsal bütünleşmenin paydaşı olmalarına bir imkân kazandırmıştır. O günden bu yana demokrasi tüm süreçleriyle ülkemizde güç kazanmaktadır. Bu mühimdir. Şalom’un yayın hayatının sürekliliğinde bu demokratik zeminin de muhakkak vurgulanması gereken bir önemi vardır.
75 yıl içinde Şalom Türkiye içindeki Yahudilerin tam da bu ifadeye tekabül eden sesi ve fikri oldu. Şalom ve benzeri yayın organlarının yaşamaları sadece cemaatler değil içinde yer aldıkları toplum bakımından da değerlidir; karşılıklı iletişimi, haberdarlığı sağlarlar. Türkiye’deki Yahudiler dediğinizde burada yer alan insanların hayatları ve fikirlerinden haberdar olmak ancak böyle bir yayın organıyla mümkündür ve yaşadığı topluma karşı az çok sorumluluk taşıyan herkes bu haberdarlığa ihtiyaç duyar. Gazeteci Avram Leyon’un çıkarttığı Şalom’u şimdi dost insan, gönlü zengin İvo Molinas sürdürüyor. Her insanın kendine has durduğu bir yer olur; ancak gazete çıkartmak gibi bir görevi üstlenenler kendi durdukları yerle gazete yazarlarının yerini incelikle dengelemek, adı konmamış, sınırları çizilmemiş bir bağlam ortaklığını nezaketle muhafaza etmek, içinde yer aldıkları toplum ile gazete dünyasının örtüşen ve çelişen yanlarına ilişkin moral yükü çeşitli vesilelerle üstlenmek gibi yorucu fakat bir yanıyla da üretici ve zevkli bir rolü yerine getirirler. Bunun kitaplarda yazılan ‘yöneticilik nitelikleri’nden çok yazılmayan ve her insana içkin sanatkârane bir müktesebatı gerektirdiği açıktır. Molinas doğrusu işini hakkıyla yerine getirmektedir. Türkiye’nin gerçekliği dediğimizde bunda haklı bir yeri ve payı olan Yahudi toplumunun sesi Şalom Gazetesine uzun ömürler diliyorum. Nice 29 Ekimlerde yaş gününü kutlamak dileğiyle…