AKİT MENÜ

Dünya

Selanik’te ‘İşgalci Türkler’ adlı skandal kürsü

Rum terör örgütü EOKA’nın yıldönümü vesilesiyle okullarda etkinlikler düzenleyecek kadar ileri giden Yunanistan’da şimdi de Kıbrıs Türklerini sözde “işgalci” olarak göstermek amacıyla kürsü kuruldu.

Haber Merkezi
Güncelleme Tarihi:

Sebahattin Ayan  İstanbul

Selanik Aristoteles Üniversitesi’nde kurulan Kıbrıs Araştırmaları Kürsüsü’nde Kıbrıs Tarihi ve Kıbrıs Sorunu gibi seçmeli dersler okutulduğu konferanslar, kültürel etkinliklerle yıl boyunca Türkiye hakkında kirli bir karalama kampanyası yürütülecek.

Helenizm hülyaları

Palikarya artıklarınca kurulan kürsünün amacıyla ilgili ise “Kıbrıs’ı ve daha geniş anlamda Helenizm’i ilgilendiren konularda bilimsel araştırma merkezi olacağı” itiraf edildi. Konuyla ilgili konuşan eski KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı ve Lefkoşa Milletvekili Zorlu Töre, şunları dile getirdi: “Rum-Yunan ikilisinin sergilediği tutum, yalnızca diplomatik bir ortaklık değil, aynı zamanda Pan-Helenist bir dayanışma örneğidir. Bu dayanışma, tarihsel olarak ‘Büyük Yunanistan’ ideali doğrultusunda şekillenmiştir. Kıbrıs işgal altında değildir; asıl işgal Güney Kıbrıs’tadır. BM ve AB’nin bu yapıyı meşru sayması, büyük bir hukuksuzluk ve adaletsizliktir.

RUMLARIN İDEOLOJİK SAPLANTISI

Dolayısıyla Selanik’teki üniversitede Kıbrıs Rum Eğitim Bakanlığı ile kurulan “Kıbrıs Kürsüsü” ya da Araştırma Kürsüsü yeni bir girişim gibi sunulsa da aslında bu, Rumların uzun süredir sürdürdüğü ideolojik bir söylemin akademik versiyonudur. Bu yüzden KKTC hükümetinin dikkatli, kararlı ve ilkeli bir politika yürütmesi hayati önemdedir.”

GEÇMİŞİN TRAVMALARI

Ulusal Birlik Partisi İskele Milletvekili Yasemin Öztürk de, şunları söyledi: “Bu tür oluşumlar, sadece geçmişin travmalarını canlandırmakla kalmaz, terör riski taşıyan yapılanma olarak görülmelidir. Bu tarz örgütlenmeler ve faşizan söylemler, Kıbrıs’ta yürütülen müzakere sürecine ciddi zararlar vermektedir. Barışa ve ortak geleceğe zarar veren bu girişimlerin arkasında, çoğu zaman dış güçlerin provokatif etkisi bulunmaktadır. Bu etkiler, Kıbrıslı Türkleri ve Rumları birbirine karşı tahrik ederek, gerçek çözümleri gölgede bırakmakta ve bu karmaşadan fayda sağlamak isteyen çıkar gruplarına alan açmaktadır. Bölgemizdeki hassas süreçte her iki tarafın da sağduyulu ve stratejik hareket etmesi, dış müdahalelere karşı uyanık olması gerekmektedir. Siyonist yapılar, bölgesel krizleri fırsata çevirmeye çalışırken, bizim birliğimiz ve diyalog zeminimiz bu oyunları bozacak en güçlü silahtır.”

AKADEMİK ZORBALIK

UDİAD Başkan Yardımcısı Mehmet Gökhan Özçubukçu ise, şunları kaydetti:

1960 yılında kurulan iki toplumlu devletin, Kıbrıs Rum toplumunun tahakküm arayışı nedeniyle işlemediğine şahit olduk. Bugün de bunun devam ettiği de aşikâr. Soğuk Savaş’tan günümüze kadar gelen süreç içerisinde başta ABD ve NATO olmak üzere Batı ülkelerinin Kıbrıs’a bakışının belli bir mantık içerisinde şekillendiğini görüyoruz. Soğuk Savaş döneminde Batılı aktörlerin düşüncesi Kıbrıs’ın Sovyetlerin etkisi altına girmesini önlemekti. Kıbrıs’ın Doğu Bloku’na kaymaması için en iyi yolun Ada’nın Yunanistan’a bağlanması olduğunu değerlendiren NATO’nun, Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye’nin isteklerini dikkate almadığı görüldü. 2004 tarihinden bu yana da Batı’nın Kıbrıs Türklerinin isteklerini göz ardı etmesi daha da artarak devam etti. Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin iki-devletli çözüm politikasındaki arayışları zora koşulmak isteniyor. Kıbrıs, bugün jeopolitik alanda yaşanan yoğun bir rekabete sahne oluyor. Bu rekabet özellikle son yıllarda ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile birlikte ‘‘İkili Savunma İş Birliği Yol Haritası’’ imzalaması, İsrail’in son yıllarda adada toprak satın alması ve Güney Rum kesiminin NATO’ya katılmasının gündeme gelmesi ile daha da artmıştır. Kıbrıs adasının özellikle 1974 tarihinden itibaren barış ve huzur adası olarak anılması gerekirken son yıllarda artan bu gerilim ve jeopolitik dengeler adada huzuru bozmakta ve Kıbrıs Türklerinin de geleceğini tehdit etmektedir. Buna en net örnek vermek gerekirse Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ‘‘sıfır asker sıfır garanti’’ olarak tarif ettiği yaklaşım çerçevesinde adadaki Türk askerlerinin belirli bir zaman diliminde çekilmesinde ısrar ederken bir taraftan da ABD ile yoğun şekilde askeri ittifaklarını geliştirerek adada ABD üssü açmayı planlanıyor.

Kıbrıs konusunu görüşmek üzere Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ev sahipliğinde 17-18 Mart tarihlerinde Cenevre’de 5+1 formatlı gayrı resmî bir Kıbrıs toplantısı yapıldı. Özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafı, egemen eşitlik hususunda ödün vermeyerek karşılıklı müzakerelerin sürmesini istiyor. Fakat Rum tarafı uzlaşmaz bir tavır sergileyerek toplantı da çözüm değil, kazanım elde etme anlayışıyla Federasyon fikrini dayatmaya çalışıyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 2021’de yaptığı açıklamayla bir daha ‘‘Federasyon temelli bir çözümü’’ müzakere etmeyeceğini zaten açıklamıştı. Federasyon temelli çözüm olanakları 1974 yılında bitmiştir. Federasyon ile adada çözüm olsaydı 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı zaten gerçekleşmez idi.Görüşmeler de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafı ticari ve turistik geçişlere imkân tanıyacak önerilerde bulundu. Çok yoğun olan kapılara yakın yerlerde alternatif geçişler oluşturma mantığıyla hareket etti. Rum tarafı ise toplantıya Erenköy bölgesinden açılacak güneyden güneye bir koridor önerisiyle geldi, askeri bölgeden bir transit geçiş talep etti. Bu durum, GKRY’nin askeri bölgeyi delme niyetini gözler önüne seriyor. Türk tarafı, bu halde KKTC ve GKRY arasında kapı açılmış olmayacağından ve bu geçişin konuşulan planın felsefesine aykırı olması nedeniyle öneriyi kesin bir dille reddediyor.Görüşmeler, müzakereleri yeniden başlatmaya doğru atılmış ilk, olumlu adım olarak değerlendiriyor. Taraflar arasındaki bir sonraki görüşme temmuz ayında gerçekleşecek. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da defaatle vurguladığı gibi, Kıbrıs Türklerinin eşit egemenliği ve uluslararası eşit statüsünün kabul edilmediği hiçbir durumda yeni bir müzakere süreçleri tam anlamıyla somut gerçeklik kazanmayacaktır.

Sorunuza daha net yanıt vermem için şunu özellikle belirtmem gerekiyor ki, bugün özellikle Batılı ülkelerin ifade ettiği gibi Kıbrıs Sorunu 1974 tarihinde başlamadı. Güney Kıbrıs Rum kesimi ve Batılı ülkeler bu tarihi özellikle belirtiyor. Halbuki 1974 Kıbrıs Barış Harekâtına giden süreçte neler olduğunu, Kıbrıs Türklerine yapılan katliamları ve bunun akabinde Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanarak müdahale de bulunduğunu özellikle belirtmiyorlar ve göz ardı ediyorlar. İşte tam da burada Kıbrıs Türklerinin haklı mücadelesini daha fazla atlamamız gerekiyor. 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti ile oluşturulan Federasyon’dan sonra Rumların enosis hedefi 21 Aralık 1963 saldırılarından sonra silah zoruyla bir Rum devletine dönüştürülürken, Kıbrıs Türk halkı da bu cumhuriyetten dışlanmıştı. Bu süreçleri atlayarak Kıbrıs Sorununu 1974 tarihinden ele alarak bir nevi tarihi de çarpıtıyorlar. Bugün Rum yönetimi 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönelim çağrısında bulunurken, hedeflerinin Kıbrıs Türklerinin Rum devletine dönüşen bu cumhuriyette yok saymaktan başka bir amaç taşımıyor. Kıbrıs Eğitim, Spor ve Gençlik Bakanı Athena Michailidou ve Selanik Aristoteles Üniversitesi (AÜTH) Rektörü Profesör Kyriakos Anastasiades’in açıklamaları da tarihi gerçekliği inkâr etmekten ve ikili görüşmelerde Kıbrıs Türklerinin iki ayrı devlet ve iki ayrı halk taleplerini çıkmaza itmekten başka bir amaç taşımıyor.

Kıbrıs Türklerinin tarihini adada yok sayarak adanın Rumlara ait olduğu tezini kabul ettirmeye çalışılıyorlar. Bizlere bu süreçte düşen Kıbrıs Türklerinin haklı mücadelesini her türlü platformda anlatmaktır. Kıbrıs Türkleri adada yüzyıllardır var olmuştur. Kıbrıs Türklerinin tarihini daha çok anlatmamız gerekiyor. Adada yaşanan sorunların temelini 1974’den önce ele alarak süreci doğru şekilde anlatmamız gerekiyor. Özellikle Türkiye’de Kıbrıs Türklerinin tarihini derslerde anlatmamız gerekiyor. Bununla ilgili Başkent Üniversitesi Kıbrıs Türk Tarihi Araştırmaları Merkezi de bir çalışma yürütüyor. Kıbrıs Türklerinin tarihini doğru şekilde üniversite ve lise müfredatlarına eklememiz gerekiyor. Kıbrıs Türk toplumunun hem Kıbrıs’ta hem Türkiye’de hem de dünyada hak ettiği yeri anlatmamız gerekiyor. Gençlerin kimlik duygusu güçlü kılınacak politikaların daha da geliştirilmesi Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz’deki varlığı açısından hayati önem taşımaktadır.

Yorumlara Git

Son dakika! Eski milli futbolcu Gökhan Gönül gözaltına alındı

Aile yılı müjdesi: En az 4 çocuğu olan aileler çekilişsiz kurasız ev sahibi olacak!

Durduk yere 3 kişi öldü! Ehliyetsiz sürücü dehşeti

CHP'li baklava kutusu mahkemede!

Türk ekonomisinde işler tıkırında! CDS priminde sert düşüş