“Dünya, son yüzyılda askeri, siyasi ve ekonomik vesayet dönemlerini yaşadı.. İki kollu ahtapotun kollarında geçen yüz yılda ağır bedeller ödedik... Türkiye, küresel vesayete ancak asrın son çeyreğinde baş kaldırabildi... Bağımsız, rasyonel, milli çıkarları önceleyen bir küresel siyaset vizyonu ile hareket ediyoruz.. İklim politikaları üzerinden yeni bir küresel vesayet sistemi kurulmaya çalışıldığını görüyoruz... Dünya yine iki kutuplu, yine iki kollu bir ahtapotun kollarından birine tutunmaya zorlanıyor... Türkiye yine küresel vesayet düzeninin dayatmalarını reddediyor... Yine bağımsız, yine özgün ve yine milli çıkarlarına dayalı bir yol inşa ediyor ....

Bir tarafta iklim felaketi senaryoları ile yeni bir küresel ekonomik vesayet dayatan Çin.. Diğer tarafta, Çin tarafından dayatılan ve Avrupa tarafından desteklenen yeni ekonomik düzene savaş açan ve her şeyi reddederek kendi vesayet düzenini dayatan ABD.. Küresel iklim politikaları bağlamında ve günün bu denkleminde, her şeyi reddetmek, vesayetin bir koluna tutunmak anlamına geliyor... Çünkü bu sefer, vesayet düzeninin bir kolu her şeyi reddederek başlıyor... Her şeyi kabul etmek vesayetin bir koluna (ÇİN) , her şeyi reddetmek ise vesayetin öbür koluna (ABD) tutunmak demek.. Türkiye, ahtapotun iki kolundan birime tutunmayı reddediyor... Askeri siyasi ve ekonomik vesayet düzeninde Amerika Birleşik Devletleri ile aynı çizgiye sıralanan Avrupa, iklim vesayetinde Amerika ile ayrılıyor ve Çin ile aynı çizgide sıralanıyor... Çin merkezli yeni iklim ekonomisi düzenine karşı ABD gümrük duvarlarını yükselterek karşılık veriyor... ABD tarafından, Çin'e uygulanan gümrük tarifelerinin benzerlerinin Avrupa'ya karşı da uygulanmasının ana nedeni budur.. Bu yeni vesayet düzeninde Çin ile rekabet etme şansını kaybeden ABD, son derece radikal bir şekilde küresel iklim siyaseti ve bu siyaset ekseninde oluşturulan yeni ekonomik düzene savaş açtı... Ancak burada ABD yapayalnız... Yanına yeni ortaklar arıyor... Türkiye'yi küresel vesayet düzeninin kollarından birine sarılmaya zorlayan görüşler Türkiye'nin yararına değil.... Bazıları kötü niyetli, bazıları egemen algıların etkisi ile samimi olsa da.... Sonuç şuraya çıkıyor... Küresel iklim dayatmalarına hiç bir çekince koymadan uymamız lazım diyenler, Çin ve Avrupa ile aynı eksende sıralanmamız lazım diyor.. Küresel iklim siyasetine ne pahasına olursa olsun karşı çıkalım diyenler de ABD ile aynı torbada olmamızı istiyor.. Türkiye, bu küresel ayrışmanın herhangi bir kolunda olmayı kabul etmiyor... Küresel siyaset vizyonuna paralel bir şekilde, bu vesayet merkezleri ile bağımsız, rasyonel ve milli çıkarlarımıza dayalı ilişki kurmanın kapısını açıyor ama her türlü dayatmayı reddediyor... İklim Kanunu, Türkiye'nin milli çıkarlara dayalı, bağımsız ve rasyonel küresel siyasetinin bir devamıdır Yine iki kutuplu bir dünya kuruluyor.. Biz yine bu kutupların dışında bir yerde, bağımsız, makul, rasyonel ve milli çıkarlarımıza uygun bir ilişki düzenini savunuyoruz.. Türkiye küresel kirliliğin faili değil.. Sorumlu olmadığımız bir kirlenmenin bedelini ödemeyi reddediyoruz... Bir küresel iklim muhasebesi düzeni kuruluyor... Kendi muhasebe düzenini kuramayanların muhasebesini küresel egemenler tutacak... İklim Kanunu, milli iklim muhasebesinin nasıl tutulacağına dair bir kılavuz... Bu kanunla diyoruz ki; Muhasebeyi biz tutacağız.. Başkalarının bizim muhasebemizi tutmasını da, bizi borçlu çıkarmasını da kabul etmeyeceğiz.. Çünkü biz küresel iklim düzeninden alacaklıyız... 300 trilyon dolarlık küresel iklim ekonomisinden payımızı istiyoruz.. Bedelini peşin almadığımız hiç bir fedakarlığı kabul etmeyeceğiz.. İklim Kanunu, küresel iklim vesayetine karşı bir bağımsızlık bildirisidir. İklim Kanunu ile biz, son 25 yılda yaptığımızı yine yapıyoruz ve göbeğimizi başkalarının kesmesini reddediyoruz...”