Dünya
Suveyda savaşı ile gündeme gelen Arap aşiretler: Osmanlı’ya ihanet mi etmişlerdi?
Suveyda’da yaşanan çatışmalarla gündemde yer eden Arap Aşiretler Türkiye’de ‘’resmi tarih’’ öğretisi bakımından hep ‘’Osmanlı’ya ihanet eden Arap kabileleri’’ olarak söz edildi. Ezberler bu yönde peki gerçekler ne?
Osmanlı’nın çöküş döneminde Türk olmayan Müslümanlar da zaman zaman isyan ateşine katılmış, İşgal devletlerine yardımlarda bulunmuşlardı. Bunun en büyük sebebi ‘’Osmanlı devleti’nin yıkılacağını’’ öngörmeleri ve o dönem yaşanan Fransız menşeli ‘’Milliyetçilik’’ akımlarıydı.
Resmi tarih bugüne kadar bizlere ‘’Arap kabileler isyan etti’’ dese bile gerçekler ve elde bulunan tarihi belgeler o isyanların tüm Arap yarımadasını kapsamadığı biliniyor. Öyle ki; Araplar söz konusu olduğunda, Osmanlı’ya isyan edenlerin küçük bir azınlık olduğu, buna karşılık Arap kabilelerinin çoğunun Osmanlılık ve Hilafet bağıyla İstanbul’a sadakat gösterdikleri bilinir.
Cengiz Çandar’ın bu konuda yazdıklarına bakalım; “Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in Hicaz’da bazı Arap bedevi kabilelerini ayaklandırarak 1916’da İngilizlerle işbirliği yaptığı doğrudur. Ancak, I. Dünya Savaşı konusunda genel bir bilgisi ve fikri olan herkes, bunun ‘askeri açıdan’ tayin edici bir değer taşımadığını bilir. ‘Asıl cephe’, önce Süveyş Kanalı ve Kanal Harbi’nde Türk-Osmanlı kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra Filistin’de kurulmuştur. Filistin’de tek bir Arap ayaklanmamıştır. Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da Türk kuvvetlerini ‘arkadan vuran’ herhangi bir olay olmamıştır. Arapların ezici çoğunluğu, İstanbul’a yani Türkiye’ye sadık kalmıştır... Arabistan Yarımadası’nın Hicaz bölümünden Akabe’ye kadar olan ‘cephe gerisi’ dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt yoktur.”
American-Israeli Cooperative Enterprise (Amerikan-İsrail İşbirliği Girişimi) adlı düşünce kuruluşunun başkanı, Ortadoğu analisti Mitchell G. Bard’da bu konuda şu yazıyı kaleme aldı;
“O dönemin romantik kurgusunun aksine, Arapların çoğu I. Dünya Savaşı’nda Türklere karşı müttefiklerin yanında savaşmadılar. İngiliz Başbakanı David Lloyd George’un belirttiği gibi, Arapların çoğu, Türk yöneticileri için savaştı. Osmanlı İmparatorluğu’na isyan eden Faysal’ın Arabistan’daki taraftarları, bir istisnaydı.”
Dr. Zekeriya Kurşun’da bu konuda önemli gerçekleri kaleme aldı;
“I. Dünya Savaşı’nda Türk ordusu ile beraber çeşitli cephelerde Türklerle omuz omuza çarpışan Arapların büyük yararlıklar gösterdikleri bir hakikattir.”
Prof. Kemal Karpat, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Arap milliyetçiliğinin, Hristiyan Araplarınki hariç, aslında en son noktaya kadar “ayrılıkçı” olmadığına dikkat çekmişti.
“Görülüyor ki Arapların ‘milli’ hareketi esasında ayrılıkçı bir hareket değildi. Arapların birçoğu Osmanlı hükümdarlarını yabancı bir sömürgeci güç olarak değil, sadece Arap kökeninden olmayan, iktidarda bir hanedan olarak görüyorlardı ve Osmanlı Devleti ve hanedanı Müslüman kaldıkça ve Arapların hayat tarzına saygılı oldukça, özlemlerini yerine getirmeye söz verdikçe ve onları Avrupa işgaline karşı korudukça, itaat etmekten geri kalmıyorlardı. Geçmişte şan ve şereflerini ilk hatırlayan veya hayal edenler ve tarihlerinin modern bir versiyonunu oluşturmaya çalışanlar Müslüman değil Hristiyan Araplardı’’
Konu ile ilgili araştırma yapmak isteyenlerin farklı kaynaklardan Arap kabile ve Arap isyanını incelemesinde fayda olduğu ifade ediliyor. Özellikle yabancı objektif kaynaklar araştırma yapmak isteyenleri bu konuda uyarıyor.