Dünya
İşgalcinin şahı katil İsrail’den küstahlık
Kurulduğu günden beri kendi güvenliğini sağlamak için türlü iftiralarla coğrafyamızda kan akıtan siyonistler, okları Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne çevirdi. Geçtiğimiz hafta İsrail Hayom Gazetesi’nde Türkiye’ye nükleer silah iftirası atan siyonist yazar Shay Gal, son makalesinde Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ı hedef aldı.
SEBAHATTİN AYAN İSTANBUL
Kurulduğu günden beri kendi güvenliğini sağlamak için Gazze başta olmak üzere türlü iftiralarla coğrafyamızda kan akıtan ve nükleer silah bahanesiyle İran’a saldırarak eli boş dönen ve geçtiğimiz günlerde aynı senaryoyu ülkemiz içinde dillendirmeye başlayan Siyonist alçaklar, okları Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne çevirdi. Geçtiğimiz hafta İsrail Hayom Gazetesi’nde Türkiye’ye nükleer silah iftirası atan Siyonist yazar Shay Gal, kaleme aldığı son makalesinde Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ı hedef alan skandal iddialarda bulundu. Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’taki varlığını “terörizme açık bir operasyon üssü” olarak tanımlayan Gal, bölgenin yalnızca Kıbrıslı Rumlar için değil, İsrail için de bir tehdit hâline geldiğini öne sürdü. 1974 Barış Harekâtı’nı “işgal” olarak nitelendiren yazar, bu olayın 51. yıl dönümünde Kıbrıslı Rumların yaşadığı travmayı merkeze alarak, Kuzey Kıbrıs’ın artık uluslararası düzlemde İsrail’in de “sorunu” hâline geldiğini savundu. Gal’ın yazısında yer verdiği bazı iddialar ise uluslararası diplomatik krizi tetikleyebilecek nitelikte.
KUZEY KIBRIS’I TERÖR ÜSSÜ OLARAK GÖSTERDİ
Shay Gal, Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’ta Hamas ve İran’ın Kudüs Gücü’ne sınırsız operasyonel alan sağladığını iddia etti. Bölgeyi “polis ve yargı denetiminden yoksun, istihbarat operasyonlarının merkezi” olarak tanımlayan yazar, Türkiye’nin burada SIGINT (sinyal istihbaratı) altyapıları, balistik füze sistemleri ve casusluk merkezleri konuşlandırdığını öne sürdü. Bu sistemlerin, İsrail’in doğalgaz platformlarını ve stratejik tesislerini doğrudan tehdit ettiği ileri sürüldü. Ayrıca Gal, Geçitkale Hava Üssü’nden kalkış yapan Bayraktar TB2 ve Akıncı tipi SİHA’ların, İsrail hedeflerine kısa sürede ulaşabileceğini, ATMACA ve Typhoon gibi gelişmiş Türk füzelerinin ise Tel Aviv ve Hayfa Körfezi’ni vurabilecek kapasitede olduğunu iddia etti. Shay Gal’ın bu skandal yazısı, Türkiye ve KKTC’ye yönelik doğrudan bir karalama kampanyası ve müdahale çağrısı niteliği taşırken konuyla ilgili gazetemize konuşan KKTC yöneticileri, İsrail’in Güney Kıbrıs’ı kışkırttığı ve bölgede şovenist bir şekilde davrandığını vurguladı.
GÜNEY KIBRIS’I KARARGAH olarak KULLANACAKLAR
Konuyla ilgili gazetemize konuşan Yeniden Doğuş Partisi (YDP) Genel Başkanı, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, “Bu bir taktiksel açıklama. İlgili şahıs, İsrail derin devletinin adamı. Asıl amaçları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni hedef göstererek Güney Kıbrıs’ı biraz daha kendi saflarına çekmek. Çünkü Güney Kıbrıs, Türkiye karşıtı olan herkese kucak açıyor ve adeta her devlete üsler tahsis ederek, Türkiye’ye karşı kışkırtmayı bir marifet sayıyor. Dolayısıyla Güney Kıbrıs’ın Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti korkusunu kullanarak ondan daha fazla taviz koparma derdindeler. Özellikle Güney Kıbrıs’ta sol eğilimli AKEL partisi, Yahudi yerleşimine ve ülkenin Yahudilere üs hâline gelmesine karşı ciddi bir tepki göstermeye başladı. Halk da bu yönde büyük endişe taşıyor. Yahudi yerleşimci sayısı 15 bini geçmiş durumda. Özellikle İsrail-İran savaşı sırasında Güney Kıbrıs’a gelen Yahudilerin sayısı 30 binin çok üzerindeydi. Belli ki Yahudiler, İsrail’de bir sıkıntı çıktığında Güney Kıbrıs’ı bir karargâh gibi kullanmayı planlıyor. Güney’de artan bu tepkileri azaltmak için, güya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye karşıtlığı yaparak halka şirin gözükmeye çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.
İSRAİL GÖRÜŞMELERİ SABOTE DERDİNDE
İsrail’in KKTC ve Güney Kıbrıs arasındaki görüşmeleri sabote etmek için girişim içinde olduğunu aktaran Arıklı, “Geçtiğimiz günlerde eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat bir açıklama yaptı. 2017 yılında Cenevre’de, Grand Montana’da gerçekleştirilen görüşmelerde Kuzey Kıbrıs’ı Mustafa Akıncı, Güney Kıbrıs’ı ise Anastasiadis temsil ediyordu. Türk tarafı, yoğun eleştirilerimize rağmen çok sayıda taviz verdi. Buna rağmen Anastasiadis ve dönemin lideri, şimdiki Cumhurbaşkanı Hristodulidis, bir gece içinde masayı terk etti ve adaya geri döndü. Mehmet Ali Talat o sürece ilişkin açıklamasında, Anastasiadis’e “Sen Türklere devleti mi, egemenliği mi paylaşacaksın? Buna ne gerek var?” diyen kişinin Netanyahu olduğunu belirtti. Bu oldukça dikkat çekici bir ayrıntı. Yani Netanyahu’nun bir telefonuyla Cenevre terk edilmiş ve Türk tarafının tüm tavizlerine rağmen anlaşma imzalanmamıştı. Bu da gösteriyor ki İsrail’in Güney Kıbrıs üzerinde çok ciddi bir etkisi var. Statükonun değişmesini istemiyor. Çünkü bir anlaşma olması hâlinde adadaki yabancı üslerin tartışılması gündeme gelebilir ve bu da İsrail’in pozisyonunu tehlikeye atar” şeklinde konuştu.
İSRAİL’İN ŞOVENİST TAVRININ SONUÇLARI
KKTC Cumhuriyet Meclisi eski Başkanı ve Lefkoşa Milletvekili Zorlu Töre ise, “Bu açıklama, tam anlamıyla ‘Yavuz hırsız ev sahibini bastırır’ misali bir durumdur. İsrail’in şoven yaklaşımının bir devamıdır. Evet, İsrail lanetlenmiş bir ülke hâline gelmiştir. Siyonizm ise lanetlenmiş bir düşünce tarzıdır. Ancak Türk milletiyle baş edemezler. Türkiye ile baş edemezler. Ben Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de Türkiye ile birlikte değerlendiriyorum. Doğu Akdeniz’de, hatta genel olarak Orta Doğu’da, İsrail’in oyunlarını Türkiye’nin güçlü pozisyonunu bozuyor. Bu nedenle İsrail, Türk milletini büyük bir düşman olarak göstermeye çalışıyor. Bu tutum, Yahudi lobisinin bir tezahürüdür. Türkiye ile baş edemezler. Kıbrıs bizim milli vatanımızdır” dedi.
İSRAİL KENDİ SONUNU GETİRİYOR
Katil İsrail’in bir gün döktüğü kanda boğulacağını ve sonunun yaklaştığını aktaran Töre, “İsrail, kendi yaptığı soykırımda ve döktüğü kanda eninde sonunda boğulacaktır. Allah’ın lanetlediği bir millettir İsrail. Ne kadar çok kan akıtırlarsa, sonunda o kan onları boğacaktır. Kıbrıs’ta bizi sadece Türkiye tanıyor. Ama burada kan akmıyor. Burası bir Gazze’ye, bir Filistin’e çevrilemedi. Zulüm yerde kalmayacaktır. Eninde sonunda Gazzelilerin muzaffer olacağına ve topraklarını terk etmeyeceklerine inanıyorum” açıklamasını yaptı.
Gelecek nesillerin Rumların, Yunanlıların ve Yahudilerin ideolojilerini iyi kavraması ve dikkatli davranmaları gerektiğini belirten Töre, “Yahudilerin bu tür bakış açıları, bizim daha da uyanık olmamızı sağlamalıdır. Hem Rumların ve Yunanlıların, hem de Yahudilerin tutumlarını birlikte değerlendirerek çok daha dikkatli hareket etmeliyiz. Emperyalist güçler de ne yazık ki Rum ve Yahudi yanlısı bir tutum içindedir. Bu gerçeği unutmamamız ve daima dikkatli olmamız gerekir. Doğu Akdeniz’de, özellikle Kıbrıs’ta Rumlar ve Yahudiler hâlâ büyük hedefler peşindedir. Rumların Megali İdea anlayışı, Yunanistan’la birlikte hareket ederek hâlâ varlığını sürdürmektedir. İsrail ise dini inançları doğrultusunda vadedilmiş topraklar üzerinde egemenlik kurma çabası içindedir. Ancak buna asla geçit vermememiz gerekir. Megali İdea’yı da, Siyonizmi de çok iyi tanımamız gerekiyor” dedi.