Okur Postası
Çin’in Uygurlara Karşı Çok Boyutlu Soykırım Politikaları
Gazetemiz okurlarından Abdülhalik Kara 'Çin’in Uygurlara Karşı Çok Boyutlu Soykırım Politikaları' başlıklı yazısını bizimle paylaştı.
Çin, Doğu Türkistan’da Uygurlar ve diğer Türk halklarına yönelik politikaları, uluslararası toplumda soykırım olarak tanınıyor. Londra merkezli Uygur Mahkemesi (Uyghur Tribunal) ve ABD, Kanada, Birleşik Krallık, Hollanda, Belçika ile Litvanya dahil 10’u aşlın ülkenin parlamentoları, bu uygulamaları resmen soykırım olarak niteliyor. Çin, “terörle mücadele” ve “ekonomik kalkınma” söylemleri altında yürüttüğü politikalarla fiziksel imha, kültürel yok etme, biyolojik müdahaleler ve psikolojik baskı gibi çok katmanlı yöntemler kullanıyor; bu durum Birleşmiş Milletler (BM) Soykırım Sözleşmesi’ndeki soykırım tanımının tüm unsurlarını karşılıyor.
1. Çok Boyutlu Soykırımın Unsurları
Çin’in Doğu Türkistan’daki politikaları, Uygur Türklerini etnik, dini ve kültürel bir grup olarak ortadan kaldırmayı hedefleyen sistematik ve çok katmanlı bir stratejiye dayanıyor. BM Soykırım Sözleşmesi’ne göre soykırım, bir grubu fiziksel, biyolojik veya kültürel olarak yok etmeye yönelik kasıtlı eylemleri içeriyor. Bölgedeki uygulamalar bu tanımın tüm unsurlarını barındırıyor:
Fiziksel İmha ve Toplama Kampları: 2017’den itibaren Çin, “mesleki eğitim merkezi” adı altında milyonlarca Uygur’u toplama kamplarında alıkoyuyor. Uluslararası raporları, eski mahkumların tanıklıkları ve sızdırılan belgeler, bu kamplarda işkence, cinsel şiddet, aç bırakma, zorla tıbbi müdahaleler ve hatta organ toplama gibi uygulamaların var olduğunu gösteriyor. Bu, soykırımın “grup üyelerinin öldürülmesi” ve “ciddi fiziksel veya zihinsel zarar verme” unsurlarına karşılık geliyor.
Zorunlu Çalışma ve Ekonomik Sömürü: Uygurlar, kendi topraklarından, kendi mesleklerinden zorla alıkonularak, devlet tekelinde ve Çinli patronların kontrolünde olan pamuk, tekstil, elektronik ve güneş enerjisi gibi sektörlerde zorla çalıştırılıyor. Raporlar, bazı küresel markaların tedarik zincirlerinde Doğu Türkistan kaynaklı zorunlu işçilik olduğunu ortaya koyuyor. Bu uygulamalar, “grubun yok olmasına yol açacak yaşam koşullarını bilerek oluşturma” maddesiyle örtüşüyor.
Kültürel ve Dini Yok Etme: Uygurların dili, dini ve gelenekleri sistematik olarak hedef alınıyor. Eğitim İnceleştiriliyor, okullarda ve resmî kurumlarda Uygurca yasaklanıyor. Camiler yıkılıyor, Kur’an eğitimi yasaklanıyor, dini ritüeller cezalandırılıyor. Çocuklar ailelerinden koparılarak Çince eğitim verilen yatılı okullara gönderiliyor; böylece Uygur kimliği yeni nesillerde silinmeye çalışılıyor. Bu, “grubun çocuklarını başka bir gruba zorla aktarma” unsuru ile doğrudan ilişkilendiriliyor.
Biyolojik Müdahaleler ve Zorunlu Kısırlaştırma: Bağımsız raporlar, Uygur kadınlara yönelik zorla kısırlaştırma, kürtaj ve doğum kontrol uygulamalarını belgeliyor. Associated Press’in 2020 tarihli raporu, bölgede doğum oranlarının keskin biçimde düştüğünü gösteriyor. Bu, “grubun doğumlarını engelleme” unsurunun açık bir örneğini oluşturuyor.
Psikolojik Baskı ve Gözetim: Doğu Türkistan, dünyanın en yoğun gözetim sistemlerinden birine sahip. Yüz tanıma, yapay zekâ tabanlı takip ve sosyal kredi uygulamalarıyla Uygurların her hareketi izleniyor; bir araya toplanmak, namaz kılmak veya akrabayla görüşmek gibi sıradan davranışlar bile cezalandırılıyor. Bu durum, toplumun parçalanmasına ve psikolojik baskının yoğunlaşmasına yol açıyor.
2. Uluslararası Tanıma ve Kanıtlar
Uygurlara yönelik çok boyutlu soykırım, bağımsız kuruluşlar ve bazı devletler tarafından resmen tanınmıştır. Uluslararası bağımsız bir mahkeme olarak Londra merkezli Uygur Mahkemesi (Uyghur Tribunal), 2021’de yaptığı inceleme sonucunda, Çin’in Doğu Türkistan’daki eylemlerinin soykırım ve insanlığa karşı suç teşkil ettiğini ilan etmiştir.
ABD, 2021’de Çin’in Uygurlara karşı tutumunu soykırım olarak sınıflandırmış, ardından Kanada, Birleşik Krallık, Hollanda, Belçika, Litvanya ve 10’u aşkın ülkenin parlamentoları da Çin’in Uygurlara karşı politikalarını soykırım olarak kabul etmiştir. Bu tanımı destekleyen kanıtlar olarak aşağıdakileri sıralayabiliriz:
Sızdırılan Belgeler: “Xinjiang Papers” ve “China Cables” adlı belgeler, Çin Komünist Partisi liderliğinin en üst düzeyinden gelen doğrudan talimatları ortaya koyuyor. Belgelerde, Xi Jinping ve diğer üst düzey yetkililerin “merhamet göstermeme” ve “önleyici güvenlik önlemleri” çağrıları yaptığı görülüyor. Toplama kamplarının kurulması, gözetim teknolojilerinin yaygınlaştırılması ve dini-kültürel pratiklerin bastırılması gibi uygulamaların merkezi düzeyde planlandığı açıkça belirtiliyor.
Uluslararası Raporlar: Birçok uluslararası insan hakları kuruluşları Uygurların durumunu inceleyerek soykırımın devam ettiği sonucuna varmıştır. Ayrıca, 2022’de BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından yayınlanan rapor, bölgede bağımsız bulgulara dayalı ağır ihlallerin yaşandığını ortaya koyuyor. Raporda keyfi tutuklamalar, işkence, zorla kaybetmeler, dini ve kültürel kısıtlamalar, kadınlara yönelik zorunlu doğum kontrol uygulamaları gibi eylemlerin ciddi uluslararası suçlar oluşturabileceği vurgulanıyor.
Tanıklıklar: Sürgündeki Uygurların, eski kamp mahkumlarının ve aile üyelerinin beyanları, bölgede maruz kalınan şiddeti ve baskıyı ayrıntılı biçimde ortaya koyuyor. Bu tanıklıklar, işkence, zorla ideolojik eğitim, cinsel şiddet, zorla çalıştırma ve hatta Uygur gençlerin organlarının zorla alınması gibi uygulamaların sistematik olduğunu ve farklı tanıklar tarafından benzer biçimde aktarıldığını gösteriyor.
Uydu Görüntüleri: Açık kaynak araştırmaları ve ticari uydu görüntüleri, bölgede inşa edilen toplama kamplarının sayısını, konumunu ve büyüklüğünü somut şekilde doğruluyor. Görüntüler, 2017’den itibaren hızla inşa edilen yüksek güvenlikli tesisleri ve çevrelerindeki gözetim önlemlerini net biçimde gösteriyor, resmi inkârları çürütüyor.
3. Çin’in Savunması ve Bilgi Kontrolü
Çin yönetimi, bu politikaları “terörle mücadele” ve “ekonomik kalkınma” gerekçeleriyle savunuyor, kampları “gönüllü eğitim merkezleri” olarak tanımlıyor. Ancak bağımsız raporlar, tanıklıklar ve belgeler, bu savunmaları çürütüyor. Çin’in medya üzerindeki sıkı kontrolü ve dezenformasyon faaliyetleri, uluslararası kamuoyunun doğru bilgiye erişimini zorlaştırıyor.
4. Sonuç ve öneriler
Çin’in Doğu Türkistan’daki uygulamalarında, Uygurların fiziksel, kültürel ve biyolojik varlığı sistematik olarak hedef alınıyor. Bu durum, BM Soykırım Sözleşmesi soykırım tanımının tüm kriterlerini karşılıyor. “Xinjiang Papers” belgeleri, Xi Jinping’in doğrudan talimatlarını ortaya koyuyor. Pekin’in ekonomik gücü ve BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto hakkı, uluslararası yargı süreçlerini zorlaştırıyor olsa da, bu eylemlerin dünya genelinde giderek daha fazla tanındığı görülüyor.
Bu duruma karşı, BM ve diğer uluslararası kuruluşların bağımsız soruşturmalar yürütmesi ve Çin’e yönelik yaptırımların artırılması, Küresel tüketicilerin Uygurların zorla çalıştırılmasıyla bağlantılı ürünlere karşı bilinçlenmesi ve şirketlerin tedarik zincirlerinde şeffaflığa zorlanması,
Sürgündeki Uygur topluluklarının uluslararası platformlarda daha güçlü bir ses bulması gerekiyor.
Doğu Türkistan’daki bu çok boyutlu baskı, insanlığın ortak vicdanını sınayan bir durum olarak duruyor. Çin’in ekonomik ve siyasi gücü gerçeği perdelemeye çalışıyor olsa da, Uygur halkının mücadelesi adalet arayışının sembolü olmaya devam edecektir