AKİT MENÜ

Dünya

Suriye bir bütündür, öyle de kalacak!

60 yıllık Baas rejiminin son lideri Beşşar Esad’ı devirerek Suriye’yi özgürleştiren Ahmed eş-Şara, gazetemiz Akit’e konuştu. Büyük bir devrime imza atan 42 yaşındaki genç lider, gazetemiz yazarı Mehmet Koçak’a, Suriye’ye yönelik hedeflerini anlatırken, “Ülkemiz üzerinde hesap yapanların niyetlerinin farkındayız. Buna rağmen Türkiye ve bazı Arap ülkeleri gibi dostlarımızın desteğiyle ve halkımızın katılımıyla ‘Yeni Bir Suriye’ inşa etme konusunda kararlıyız” diye konuştu.

Haber Merkezi
Güncelleme Tarihi:

Mehmet KOÇAK

Kim ne derse desin, 42 yaşındaki Ahmed eş-Şara -takma adıyla Ebu Muhammed el- Colani- bazı farklı mezhep ve etnik köken mensupları tarafından eleştirilse de Suriyelilerin çok önemli bir kesimi tarafından milli bir kahraman olarak tanımlanmakta ve sevilmektedir. Çünkü o, yarım asırdan fazla süren aşırı zalim “Esad Hanedanlığı”nın yanı sıra ırkçı bir zihniyetin ürünü olan, ülkedeki hâkim düşünce yapısı “Baas Rejimi”ni de kökünden söküp atan bir devrim hareketine öncülük etmiş bir liderdir.

İsimleri hepimizce bilinen bazı radikal örgütlerin içine girmiş, ancak yanlışlarını gördüğünde bu yapılardan ayrılmıştır. Bunun ardından “İslam referanslı, Suriye devleti ve halkının özgürlüğünü esas alan” örgütler kurarak, yeni bir milli mücadelenin hem savaşçısı hem de öncüsü olmuştur. Kısa zamanda örgütsel bir yapı anlayışından sıyrılarak devlet adamlığı sorumluluğunun bilincinde bir değişimi de büyük ölçüde gerçekleştirmeyi başarmıştır. Suriyeli muhalif lider Ebu Muhammed el-Colani, diktatör Beşşar Esad’ın devrilmesinden bu yana yayınladığı resmi bildirilerde artık gerçek adı olan Ahmed eş-Şara’yı kullanmaktadır.
Colani’nin dönüşümü yalnızca kamuoyuna yaptığı açıklamalarda ve uluslararası medya kuruluşlarına verdiği röportajlarda değil, aynı zamanda savaşçı kıyafetleri bırakıp takım elbise ve kravatla görünmesinde de şeklen ortaya çıkmıştır. Artık o, bir savaşçı veya örgüt öncüsü değil; bir devlet adamı, yani bir Cumhurbaşkanıdır.

Suriye’nin kuzeybatısındaki en büyük muhalif kalesi olan İdlib, çoğunluğu diğer vilayetlerden yerinden edilmiş yaklaşık dört milyon insana ev sahipliği yapmaktadır. Colani’nin öncülüğündeki HTŞ’nin siyasi ve idari kolu olarak 2017’de kurulan “Suriye Kurtuluş Hükümeti”, bu süreçte devletleşme deneyimini başlatmış ve Ahmed eş-Şara ile yakın kadrosunun değişiminde önemli bir rol oynamıştır.

Esad rejiminin 8 Aralık 2024’te düşmesinin ardından Şam yönetimini devralan Şara, 29 Ocak 2025 tarihinde geçiş döneminin Cumhurbaşkanı ilan edilmiştir. Devlet Başkanı olarak sorumluluğunun bilincinde hareket eden Şara, bir yandan milli birliği ve ülkenin egemenliğini hedef alan iç ve dış ihanet planlarına karşı direnirken; diğer yandan çöken ekonomiyi ayağa kaldırmak, devlet kurumlarını işlevsel hâle getirmek ve halkın güvenliğini sağlamak için çözüm arayışlarını sürdürmektedir.

Şara, her fırsatta Suriye’nin kendi meseleleriyle ilgilenmek istediğini ve tüm komşu ülkelerle sağlam, sağlıklı ilişkiler kurma arzusunu dile getirmektedir.
Ancak şunu da açıkça ifade etmektedir: Suriye, karşı karşıya olduğu devasa sorunları tek başına aşma gücüne sahip değildir.

Türkiye ve Körfez Arap ülkelerinin desteği önemli olmakla birlikte yeterli değildir. Bu nedenle Avrupa ülkeleri ve Rusya ile de yakın ilişkiler kurmaya çalışmaktadır. Ancak en büyük tehlike, ülke içindeki etnik ve mezhebi farklılıkların bahane edilerek Suriye’nin bölünmesidir.

Ahmed eş-Şara başkanlığındaki yeni yönetim, intikam arzusundan uzak durmak gerektiğini vurgulamakta; intikamla ve bitmek bilmeyen savaşlarla meşgul olmak yerine milli bir uzlaşmayı hedeflemektedir.

• Şara ile İlk Karşılaşma

Bir dış politika yazarı olarak Ortadoğu’yu, dolayısıyla Suriye’deki süreci yakından takip ettim. Hatta Ekim 2010’da Halep, Humus, Hama ve Şam’ı kapsayan 12 günlük bir seyahatim oldu. Bu yolculukta Suriye halkının ve Türkmen soydaşlarımızın durumunu yakından gözlemledim, onlarla hasbihal ederek, duygu ve düşüncelerini dinledim. Bana nasıl bir Suriye hayal ettiklerini kendileri anlattılar.

Suriye halkının demokratik hak ve özgürlük taleplerini despot Beşşar Esad’ın güç kullanarak bastırmaya kalkmasıyla başlayan ve 14 yıl boyunca aralıksız süren iç savaş nedeniyle ülkemize göç eden Suriyelilerle yakın ilişkilerim oldu. Bu süreçte hem köşe yazılarımda hem de televizyon programlarımda Suriye konusunu sürekli gündemde tuttum. Muhalif liderlerle dostane ilişkiler kurdum, yaşananları yakından takip ettim.

Türk ve Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği ve Türkiye’yi Ticaret Bakanı’mız Sayın Ömer Bolat’ın heyetiyle temsil ettiği yerli ve yabancı 800 firmanın katılımıyla gerçekleşen 62. Uluslararası Şam Fuarı’nın açılışında Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile karşılaşmak nasip oldu. Çok sayıda yabancı misyon şefi, farklı ülkelerden siyasetçiler ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de yer aldığı büyük bir kalabalık onun gelişini bekliyordu. Gençlerden oluşan koruma ekibi eşliğinde alana giren Ahmed eş-Şara ile selamlaştık, kısa bir tanışma ve ayaküstü sohbet imkânı buldum. Ayrıca kendisine “Direnişten Dirilişe Tarih Yazan Liderler” adlı iki ciltten oluşan kitabımı takdim ettim.

• SAVAŞ İSTEYENE EL-COLANİ, BARIŞ İSTEYENE EŞ-ŞARA HAZIRDIR

Kendisine, “Ülke içindeki Kürt, Alevi (Nusayrî) ve Dürzi gibi etnik ve mezhepsel farklılıklar üzerinden bağımsızlık ya da geniş özerklik talepleri var. İsrail, İran ve Batılı emperyalist ülkelerin kışkırtmalarıyla Suriye’nin toprak bütünlüğü tehdit altında. Devrimi gerçekleştiren ve bugün geçici Cumhurbaşkanı olan siz, Suriye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?” diye sordum.

Şara şu cevabı verdi: “Ülkemizin, hem içeriden hem de dışarıdan kaynaklanan ciddi sorunları olduğu doğrudur. Bunlar bugün ortaya çıkmadı; geçmişten bize kalan ve bugün daha da kışkırtılan sorunlardır. Yeni yönetim olarak çok büyük bir enkaz devraldık. Halkımız, 14 yıllık mücadele sonunda zalim rejimi ve Esad tiranlığını desteğiyle sona erdirdi. Şimdi milli ve manevi ruhla, kimliğimizi ve inanç değerlerimizi yeniden ihya ederek özgürlükçü bir rejim ve hayat nizamı inşa etmeye çalışıyoruz. Ancak bu süreçten rahatsız olan başta İsrail olmak üzere bazı komşularımızın saldırılarıyla karşılaştık. BM Güvenlik Konseyi kararlarına, Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na ve Viyana Sözleşmesi’ne aykırı bu girişimler, bazı güç odakları tarafından da destekleniyor.

Ortadoğu üzerinden ülkemiz üzerinde hesap yapanların niyetlerinin farkındayız. Buna rağmen Türkiye ve bazı Arap ülkeleri gibi dostlarımızın desteğiyle ve halkımızın katılımıyla ülkemizin bölünmez bütünlüğünü, milli birliğini ve güvenliğini sağlama; ekonomik kalkınma hamlelerini gerçekleştirme ve ‘Yeni Bir Suriye’ inşa etme konusunda kararlıyız.

Herkes bilsin ki biz barıştan yanayız, kimseye zarar verecek bir niyetimiz yok. İç meselelerimizi ve komşularımızla sorunlarımızı uzlaşma zemini ve diyalog yoluyla çözmeye hazırız. Ama bu, haksız talepleri kabul edeceğimiz anlamına gelmez. Şunu herkes bilsin: Savaş isteyene Ebu Muhammed el-Colani, barış isteyene Ahmed eş-Şara hazırdır.”

Türkiye ile aramızda sağlam bağlar var

Fuar açılışında kalabalığın coşkusuna ve korumaların sıkı önlemlerine rağmen kendisine şu soruyu yönelttim: “Türkiye ile aranızdaki ilişkilerden memnun musunuz?” Şara da şu cevabı verdi: “Türkiye ile Suriye sadece komşu değil, halkları kardeş iki dost ülkedir. Tarihi, kültürel ve inanç değerlerimizden doğan kardeşlik hukukuna sahibiz. Karma evliliklerden dolayı kan bağımız var. Türkiye bizim yanımızda oldu, biz de Türkiye’ye karşı oluşacak herhangi bir cepheye asla taraf olmayız. Çünkü en zor zamanımızda Türk milleti yanımızda durdu, bugün de desteğini sürdürüyor. Bunun için müteşekkiriz.”

Koçak: Suriye izlenimlerimin özeti...

Ahmed eş-Şara ve kadroları, örgütten “devlete” evrilme kabiliyetine sahip olduklarını göstermiş, kısa zamanda bunu önemli ölçüde başarmışlardır. Eğer “Suriye halkının dostları” olarak tanımlanan ülkeler tarafından desteklenirlerse, yalnızca Suriye’de değil, bölgesel ölçekte de iz bırakacaklardır. Ancak her şeyden önce güvenlik ve istikrar, ancak tüm kesimlerin ve siyasi akımların “Yeni Suriye İnşası” projesine katılımıyla sağlanabilir. Aksi halde, Allah korusun, hem Suriye hem de bölge yeni bir istikrarsızlığın içine sürüklenebilir.

• Şer Güçlerin Karalama Kampanyaları

Suriye’nin hem içerde hem de uluslararası alanda çok ciddi sıkıntıları olduğu bir gerçektir. Ancak tüm zorluklara rağmen Şam’da ve genel anlamda ülkede hayat devam etmektedir. Yeni yönetim, “Birleşik Suriye” idealini güçlendirmek, ülkenin toprak bütünlüğünü sağlamak ve liyakat ile adalete dayalı güçlü devlet kurumları inşa etmek için çabalarını sürdürmektedir. Öncelikli hedeflerden biri yaşam koşullarını iyileştirmek ve temel hizmetleri yeniden sağlamaktır. Fakat en öncelikli mesele, ülkenin bölünmez bütünlüğü, milli birlik ve iç barışa dayalı güvenliğin temin edilmesidir.

Suriye’ye gitmeden önce Dürzi ve Alevilerin toplu katliama uğradıkları, dini azınlıkların baskı altında oldukları iddialarını sıkça duydum. Bu iddialar, hem yabancı basında hem de İslam düşmanı çevrelerin yönlendirdiği sosyal medyada dile getiriliyordu.

Ahmet eş-Şara’nın “Şeriat rejimi kurarak kendileri dışındakilere hayat hakkı tanımayacağı” suçlamaları da bu karalama kampanyalarının parçasıydı. Ancak Şam’da sokaklarda dolaşırken, alışveriş merkezlerinde gezerken ve farklı kesimlerden insanlarla konuşurken bunun doğru olmadığını gördüm. Fuarda karşılaştığım Hristiyan papazlar bana, “Ülkemizi bölmek isteyen karanlık eller var. Ama yeni yönetimden hiçbir baskı görmedik. Papaz kıyafetlerimizle dolaşmamıza rağmen bir saygısızlığa uğramadık” dediler.

Bazı çevrelerin Taliban yönetimi üzerinden Şam’daki yeni yönetimi baskıcı göstermesi, tamamen bir karalama kampanyasıdır. İsrail’in, Suriye’ye daha fazla müdahil olabilmek ve işgallerine meşruiyet kazandırmak için bu tür propagandaları desteklediğini gözlemledim. Dürzi ve Alevilerle yeni hükümet arasında yaşanan bazı sürtüşmeler, dış kışkırtmalarla büyütülerek uluslararası basına servis edilmekte; İsrail ve bazı Batılı ülkelerin istihbarat servisleri tarafından yönlendirilmektedir.

Sonuç:

Savaş ve iç karışıklıklara rağmen bir kısım Suriyelinin Türkiye’den ülkesine dönerek yeniden yapılanma çabalarına katıldığını, geleceğe umutla baktığını gördüm. Bu, zor koşullara rağmen ülkesine bağlılığın ve yeniden bir yaşam kurma arzusunun göstergesidir.
Herkes bilmelidir ki: “Siyonist İsrail” dizginlenmeden, “Filistin Devleti” tanınmadan ve “Yeni Suriye”nin inşa girişimlerine fırsat verilmeden Ortadoğu’da barış ve istikrardan söz etmek mümkün olmayacaktır.

Yorumlara Git

Ukrayna’nın üst düzey bir yetkiliye suikast planı engellendi! Moskava Kiev'i suçladı, gündem oldu!

İsrail'in ABD Büyükelçisi: 'Erdoğan İsrail'e karşı tavrı düşmanca ve kavgacı'! Siyonist köpeği İsrail’den havladı

‘Yuvamız Kastamonu’ dediler belediyeye yuvalandılar!

Konut seferberliği hız kesmiyor! Bakan Kurum’dan dev açıklama

TOKİ 500 bin konut projesinde kritik değişiklik! Başvuru artık caiz olacak