Gündem
Ak Parti Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta: Sadece CHP’yi değil siyaseti de kirletiyorlar
AK Parti Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta gazetemize özel röportaj verdi. Usta, CHP’lilerin kendi ihbarlarıyla ortaya çıkan yolsuzluk, rüşvet iddiaları ve bu işin sadece belediyelerde değil, bir siyasi dizayn olarak da yapıldığının kongrelere ilişkin ihbarlarla açılan soruşturmalar vesilesiyle ortaya çıkmasıyla, CHP’nin aslında bir ana muhalefet partisi olarak, siyasi bir merkez, bir odak olmak dışında kişisel menfaat ve çıkarların bir odağı haline geldiğinin çok açık bir göstergesi oldu” dedi.
Terör devleti İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırım saldırılarına ilişkin ise Usta; “Soykırımcı İsrail bunu tek başına yapmıyor. Amerika’nın, Almanya’nın, Fransa’nın yani Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde söz sahibi olan beş ülkenin destek vermesiyle yapıyor. O yüzden sadece soykırımcı İsrail değil, artık soykırımcı Birleşmiş Milletler de diyebiliriz. Nazilerin yaptıklarının kat kat fazlasını yapar durumdalar şu anda ve dünya bunu izliyor. Tabii İslam dünyasının da bu konuda çok büyük bir vebali var. İslam dünyasındaki pek çok liderin de sessiz kalması ve bu zulme çanak tutması da içimizi en çok acıtan noktalardan birisi” görüşünü ifade etti.
SORUŞTURMALAR, CHP’NİN KİŞİSEL MENFAAT VE ÇIKARLARIN BİR ODAĞI HÂLİNE GELDİĞİNİN GÖSTERGESİ OLDU
Türkiye neredeyse iki yıldır CHP’nin odağında olduğu sorunlarla yatıp kalkıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP’deki son dönemde yaşanan gelişmeleri biz de hayretle izliyoruz açıkçası. Özellikle İstanbul’daki Büyükşehir Belediye Başkanının aday olması, seçilmesi, ikinci dönem tekrar aday olması, seçilmesiyle ilgili süreçleri hep yakından takip ettik zaten. Bunların hepsi bizim için siyasi birtakım gelişmelerdi. Ama sonrasında CHP’lilerin kendi ihbarlarıyla ortaya çıkan yolsuzluk, rüşvet iddiaları ve bu işin sadece belediyelerde değil, bir siyasi dizayn olarak da yapıldığının kongrelere ilişkin ihbarlarla açılan soruşturmalar vesilesiyle ortaya çıkmasıyla, CHP’nin aslında bir ana muhalefet partisi olarak, siyasi bir merkez, bir odak olmak dışında kişisel menfaat ve çıkarların bir odağı hâline geldiğinin çok açık bir göstergesi oldu. CHP dediğimiz, işte 100 yılı aşmış bir partinin, kendi ilkeleri ve bu ilkeleri doğrultusunda, Türkiye’nin kurucu aklı olarak kendilerini iddia ettikleri her şeyi silip bitirdiler. Bunun maalesef sadece CHP’ye zararı yok. Bunun, Türkiye’deki siyaset anlayışına da çok ciddi zararı var.
SADECE CHP’Yİ KİRLETMİYOR, SİYASETİ DE KİRLETİYORLAR
CHP’deki sorunların siyasete zararlarını biraz daha açar mısınız?
Yani insanlar, bu CHP’nin yaptıklarıyla, yani elbette işte yönetim anlayışlarındaki yolsuzluk, usulsüzlükle beraber belediyelerdeki yani milletin hakkıyla, hukukuyla çok rahat oynayabilir bir yapıda olmaları siyasetin de kirlenmesine sebep oluyor. Bu, bütün Türkiye’nin bir kaybı. İnsanların zihninde siyasetin kirlenmesine, siyasetin, kötüleşmesine sebep oluyor. Aslında buradan CHP’nin, bir menfaatinin olduğunu da düşünmüyor değilim. Nedir derseniz, yani özgür iradenin, milletin iradesinin dışında, yani siyaseti kötüleyerek onu yani daha böyle bir aşağı çekerek yine kendi kafalarındaki vesayetçi odakları devreye sokma çabaları da var burada. Yani siyasetin, rafa kaldırılması veya siyasetin insanların nezdinde, bu derece kötüleşmesi çok büyük bir tehlike, çok büyük bir hata. Evet, kişilerin yaptığı hatalardır. Bunları siyasete mal etmemek gerekir. Ama kamuoyundaki yansımasına baktığınızda, yani CHP’de yaşananlara baktığınızda sadece CHP’yi kirletmiyor, siyaseti de kirletiyorlar. Ben bu açıdan, yani bu yaşananların hepsinin ülkemiz için çok ciddi bir kayıp olduğunu düşünüyorum. Yani bir siyasi partinin kongresinde delegelerin oyları birtakım, çıkarlar, menfaatler karşılığında satın alınabiliyor. Bu nasıl olabilir yani? Niçin yaparlar bunu? Tamamen dizayn etmek amacıyla. Partiyi kendi hedefleri açısından dizayn etmek için bunu yapıyorlar. Bunu yapıyorlar, yakalanıyorlar, ihbarlar geliyor, soruşturma başlatılıyor.
YAPACAK ŞEYLERİ KALMAYINCA İLLEGALİTEYİ ÇAĞIRIYORLAR
Peki delege oylarını usulsüz şekilde yönlendirdiklerine dair gelen ihbarlarla açılan soruşturmaları, mahkeme kararlarını nasıl tanımıyorlar?
Her yaptıkları şey ellerinde kaldığı için, her şeyin ortaya dökülmesiyle birlikte kendilerini, aklamak için yapabilecekleri tek bir şey kalmış durumda. İllegaliteyi çağırmak, illegalite noktasına bütün herkesi çekmek. Ama yeri geldiğinde, konuştuklarında işte, hukukun herkese lazım olduğunu, mahkeme kararlarının herkes tarafından kabul edilmesi gerektiğini söyleyen CHP’liler, şimdi işlerine gelmeyince mahkemenin kararını kabul etmiyoruz diye ortaya çıkıyorlar.
SAVCILAR İHBARLARI GÖRMEZDEN Mİ GELECEKTİ?
Yargı süreçlerinde Cumhurbaşkanımızı, Adalet Bakanlığını sürekli hedef göstererek aslında yargıyı siyasallaştırmıyorlar mı?
Evet. Yani bakın bu soruşturmaların başlamasının ilk noktası CHP’nin kendi belediye başkan yardımcılarının, meclis üyelerinin ve parti üyelerinin bizzat savcılıklara yaptığı suç duyuruları. Sonra ne olacaktı yani? Türkiye bir hukuk devleti. Bir savcılığa çok, çok önemli bir ihbar gelmişse ne yapacaktı savcı? “Ya, ben bunu araştırmayayım. Bunun sonucunda benim araştırmalarımda bu insanlar suçlu çıkarsa bu işler, yani siyasi malzeme olarak kullanılır” deyip de hukuken bunları görmezden gelip üstünü mü örteceklerdi? O suçları yok mu sayacaklardı? Hukuka saygı duymak zorundalar. Mahkeme kararlarına da saygı duymak zorundalar. Tanımıyoruz demekle hiçbir şekilde bunlardan kurtulamazlar. Hele hele yani hükümeti veya Sayın Cumhurbaşkanımızı bu işin içine çekmeye çalışarak kendilerini kurtaramazlar. Bizim bunlara ihtiyacımız yok. Sayın Cumhurbaşkanımızın da bunlara ihtiyacı yok. Hükümetimizin de bunlara ihtiyacı yok. Yönetememezlik, beceriksizlik, her şeyleri ortada. Bu kadar her şey ortadayken, bir kere bile şunu duymadık bakın. “Varsa suçu biz o suçlunun yanında olmayız. Sonuna kadar da yargılanması için gerekeni yaparız” demiyorlar farkındaysanız. Çünkü işin ucunun kendilerine kadar geleceğinin çok iyi farkındalar.
KENDİLERİNİ KURTARMAYA ÇALIŞIYORLAR. PARTİ FALAN UMURLARINDA DEĞİL
Son dönemde Silivri Cezaevi’nin Türk siyasetinde öne çıkmaya başlamasına nasıl bakıyorsunuz?
Yani bir partinin genel merkezi neresi bunu sorguluyorum ben şu anda. Silivri mi yoksa Ankara’da CHP Genel Merkezi mi? Bu durumu bir kişinin hırsına bağlamaya da pek katılmıyorum. Onlar bir organize bir yapılar. Yani İmamoğlu’nu destekleyen, “arkasında duruyoruz” diyenlerin hepsi bu hırsın içerisindeler. Maalesef bu yolsuzlukların içerisindeler ve onun için bu kadar yani canhıraş şekilde kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. Parti falan umurlarında değil. Bunu çok net görüyoruz. Ülke de öyle. CHP’nin ilkeleri de umurlarında değil. Muhalefet partisi olarak Türkiye’ye yapabilecekleri katkı veya hizmetler, hiçbir şey umurlarında değil. Tek dertleri var. Kendi kurdukları o yapıyı kurtarma çabasındalar. Haftada bazen bir kez, bazen iki kez bir partinin genel başkanı tutuklu bir belediye başkanının yanına gidip ne yapar yani? Talimat alıyor herhâlde. Gidip rapor veriyor. Ne yapılacağı konusunda ondan talimatlarını alıp gelip partiyi yönetmeye çalışıyorlar. Ya bunu ben böyle okuyorum açıkçası. Partiyi bir yapının vesayeti içerisine sokmuş durumdalar. Tabii bundan CHP’nin içerisindeki gerçekten yani CHP’nin bu düştüğü durumu anlayıp rahatsız olan büyük bir kitle de var. Onlar da bu artık tek kişinin vesayeti veya o tek kişiyle birlikte oluşan yapının vesayetinden bir an önce kurtulma çabası içerisindeler. CHP’nin kendi içerisindeki rahatsızlıkları, bu bölünmüş hâli, bu sürekli iç çekişmeler, kavgalar, CHP’ye de zarar veriyor, siyasetimize de zarar veriyor.
Gazze’de katliamlarını sürdüren soykırımcı İsrail’e yönelik neler söylersiniz?
Evet, maalesef. Yani soykırımcı İsrail bunu tek başına yapmıyor. Amerika’nın, Almanya’nın, Fransa’nın yani Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde söz sahibi olan beş ülkenin destek vermesiyle bunları yapıyor. O yüzden sadece soykırımcı İsrail değil, artık soykırımcı Birleşmiş Milletler de diyebiliriz. Nazilerin yaptıklarının kat kat fazlasını yapar durumdalar şu anda ve dünya bunu izliyor. En acısı da bu zaten. Yani Nazilerin yaptığı zulümleri, eski filmleri getirip getirip insanlara o acıları izlettirirken şu anda biz bunları canlı yaşıyoruz. Neden dünya bu kadar eylemsiz? Bunları anlamak mümkün değil. Ama hiç kimse zulümle abat olamaz. Bunun bir soykırım olduğunu ve artık durdurulması gerektiğini en güçlü söyleyen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye. Her türlü platformda bunu dile getiriyoruz. Tabii ki bundan rahatsız olanlar var açıkçası. Ve bu gücümüzden de rahatsızlar. Bunu söylememizden de rahatsızlar. Ama dünyanın diğer liderleri suskunken dünyadaki milletler bu suskunluktan da rahatsız. Aslında bu dünyadaki bir değişimin de başlangıcı olabilir diye düşünüyoruz. Birleşmiş Milletler’in yapısının değişmesine sebep olabilir. Ülkelerdeki sessiz kalan liderlerin de değişmesine sebep olabilir. İnsanlar bunun bir soykırım olduğunu, bunun bir zulüm olduğunu, bunun bir insanlık suçu olduğunu her yerde haykırıyor. Bu ses susturulamayacak. Elbette ki buna kulak tıkanmayacak. Yani artık kahrolsun İsrail demekten başka çaremiz yok. Çünkü böyle bir devlet olamaz. Bu bir devlet değil. İsrail bir devlet değil, artık bir terör örgütü hâline gelmiştir. O yüzden bir an önce durdurulmalı ve sonlandırılmalı. Yaptığı terörizm de bitirilmeli. Biz bunu söylemeye devam edeceğiz. Tabii ki Allah’ın da bir planı var. Buna inanıyoruz. Biz inanan insanlarız. İnşallah Gazze’deki direnen Müslümanlarla hep birlikte kurtuluşu da göreceğiz. Tabii İslam dünyasının da bu konuda çok büyük bir vebali var. İslam dünyasındaki pek çok liderin de sessiz kalması ve bu zulme çanak tutması da içimizi en çok acıtan noktalardan birisi.
BAĞIRIP ÇAĞIRARAK KENDİLERİNİ KURTARACAKLARINI ZANNETMESİNLER
CHP yönetimi sürekli bağırıp çağırarak yargı sürecini etkileyebilir mi sizce?
Yani öyle bağırıp çağırarak, sokaklarda miting yapıyoruz diyerek meydanları, insanları kışkırtmaya çalışarak veya işte “toplanırız dağılmayız” şeklindeki birtakım illegal yollarla, ülkeyi bir karışıklığa sürükleme çabalarıyla kendilerini kurtaracaklarını düşünmesinler. Yaptıklarının hesabını mutlaka verecekler. Bizim milletimiz çok akıllı, çok da basiret sahibi. Elbette ki buna inanan ve kendilerince oluşturdukları bir kitle var. O kalabalıkmış gibi göstermeye çalıştıklarını, mitinglere getirdikleri, zorla getirdikleri bazı belediye çalışanları, illerden taşıdıkları birtakım örgütlerinin kendi elemanlarını vesairelerini kullanarak kendilerini bir güç gibi ortada tutmaya çalışıyorlar. Ama her şey görünüyor. Ben şundan da eminim. Yani yargımız bağımsız ve tarafsız olarak ortaya çıkan her türlü delili de her türlü ihbarı da değerlendiriyor. Biz de o yüzden sabırla ve büyük bir özenle, sessiz sedasız yargının kararlarını dinliyoruz, izliyoruz ve bekliyoruz. Onların da böyle yapması gerekir.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİ BAŞARIYA ULAŞACAK
l Büyük ümitlerle başlatılan Terörsüz Türkiye süreci başarıya ulaşacak mı?
Terörsüz Türkiye süreci çok önemli. Tabii ki çok da kıymetli. Bakın Türkiye’nin aslında bölgede başarıya ulaşması için yapılmış bir şey. Türkiye’nin içerisinde zaten bir terörle ilgili sorunumuz kalmamış. Bizim Kürtlerle ilgili de bir sorunumuz yok. Biz bunları yıllar öncesinden beri AK Parti iktidarıyla yapılan reformlarla hepsini çözdük. Ama Türkiye’nin coğrafyasında, bölgesinde, işte Suriye’de, yani bir terör devletinin kurulma çabasının olduğu dönemde biz Terörsüz Türkiye ile birlikte aslında bölgemizi terörsüzleştirme çabası içerisindeyiz. Bunu bozmak isteyenler var. Özellikle Suriye’de yaşanan son dönemdeki bu SDG’nin yaptıkları. Ve tabii İsrail orayı da bırakmak istemiyor. İsrail orada bir güç olarak kendisini bir terör örgütünü, PKK’yı ve uzantılarını tutmaya çalışıyor. Bunların hepsi İsrail’in çabaları. Bunu da çok iyi görüyoruz. Ama ben inanıyorum ki bu Terörsüz Türkiye sürecini başlatan güçlü bir irade var. Bu iradeyle, bunun çözüme ulaşması için, sonuçlanması için aynı kararlılığı sürdürüyoruz şu anda. Ben süreç biraz uzasa da, yani sorunlar önümüze çıksa da başarıya ulaşacağına inanıyorum.
GENÇLER ÇOK DİKKATLİ VE UYANIK OLSUNLAR
Bölgede siyonist İsrail’in saldırganlığı yayılırken CHP’nin durumu iç cepheyi zayıflatır mı sizce?
Siyaseti zayıflatmak açısından insanların kafasında çok ciddi soru işaretleri oluşturabiliyorlar. Ama hani güvenlik açısından bir tehdit oluşturabilecek bir güçlerinin olduğunu düşünmüyorum. Çünkü kendi içlerinde de, bu yaşadıkları sürecin kötü yönetimden, yapılan usulsüzlük ve hırsızlıklardan kaynaklandığını bilen, aklıselim insanlar var. O yüzden o boyuta gelebilecek güçlerinin olduğunu düşünmüyorum. Ama tabii ki tedbirli olmalıyız. Tabii ki uyanık olmalıyız. Yani bunların bu çağrıları, bu bağırtılarına kimsenin itibar etmemesi lazım. Umarım bir an önce gerek İmamoğlu ile ilgili gerekse diğer belediyelerle ilgili iddianameler hazırlanır, yargılamalar başlar, sonuçlar alınır ve herkes neyin doğru olduğunu ortada çok açık ve net görür. Ama bundan korktukları için bu kadar bağırıp çağırdıklarını ve karıştırma çabasında olduklarının hepimiz farkındayız. Ve bu uyanıklıkta olmalıyız. Özellikle bunu gençler üzerinden yapmaya çalışıyorlar, manipüle etmeye çalışıyorlar. Lütfen çok dikkatli ve uyanık olsunlar diyorum. Biliyorsunuz ilk İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin önüne Saraçhane’ye çağırdılar gençleri. Sonra kendileri ortadan kayboldular. O gençler ortada kaldılar. Bunu da çok çok rahat yaptılar. Hiçbir vicdani sorumluluk dahi hissetmediler. Tek dertleri kendi paçalarını kurtarmak olan insanların peşine gitmeyecek akıllılıkta ve basirette gençlerimizin olduğunu düşünüyorum. Lütfen bu algılara ve operasyonlara kanmasınlar. Aklıselim sükunet içerisinde olan biteni tahlil edip, izleyip eleştirel bakarak, doğru yerde durmayı, doğru noktada durmayı da hepimizin bir vatandaşlık görevi olarak görüyorum.