Sebahattin Ayan  İstanbul

Berlin’de ‘Kürt-Yahudi Kongresi’ adı altında ihanet toplantıları düzenledi. Skandal etkinliğe bir dönem Sur Belediye Başkanlığı yapan Abdullah Demirbaş ve İbrahim Halil Baran ile Alman hükümeti ve İsrail Büyükelçiliği’nden temsilciler de katıldı. Etkinliğin kabul edilmez olduğunu belirten uzmanlar, bölgemizde Siyonist israil’in vadedilmiş topraklar safsatasının bir devamı olduğunu Suriye’yi bölmek üzere bir hazırlık olduğunu belirtti.

MESAJ VERME ÇABASINDALAR

Kongrenin, Almanya’daki iki topluluğun yakınlaşmasının ötesinde, Orta Doğu siyasetine doğrudan bir meydan okuma niteliği taşıdığı belirtildi. Özellikle Türkiye, İran ve Arap dünyasına yönelik açık eleştiriler yapılması ve Kürtlerin “kendi kaderini tayin hakkı” vurgusu öne çıkarıldı. Etkinliğin organizatörlerinden Almanya Kürt Topluluğu Başkanı Ali Ertan Toprak, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırımın sorumluluğunu Hamas’a yükleyerek, kendini şu sözlerle ele verdi: “İsrail bu savaşı başlatmadı; İsrail saldırıya uğradı. 7 Ekim 2023’te, Holokost’tan sonra Yahudilere karşı gerçekleşen en büyük katliamlardan biri yaşandı. Sadece birgün içinde 1250 kişi öldürüldü, yüzlerce insan rehin alındı. Bu saldırı son derece korkunç bir biçimde gerçekleştirildi. Geçen yıl İsrail’e gittiğimde, saldırıya uğrayan bölgeleri ziyaret ettim, olay yerlerini gördüm ve tanıkların aktardıklarını dinledim. Orada yaşananlar gerçekten bir korku filminin ötesindeydi derinden etkilendim. İsrail, çeşitli nedenlerden dolayı o katliamın görüntülerini bugüne kadar dünya kamuoyu ile paylaşmadı. Hamas, bu saldırıyı bilinçli olarak planladı ve İsrail’in nasıl bir tepki vereceğini öngörüyordu. Yaşanan süreç de bunun bir sonucu olarak ortaya çıktı.”

 

HEDEF TÜRKİYE VE SURİYE

Konuyla ilgili gazetemize konuşan Güvenlik ve Dış Politika Uzmanı Dr. Ayhan Sarı ise, şunları söyledi: “Şara yönetimi Esed rejimini devirdiği andan itibaren açıkça ve üst düzey yetkililer aracılığıyla Türkiye’nin artan nüfuzuna karşı oradaki PKK-PYD yanlısı Kürtlerle iş birliği yapılması gerektiğini dile getirmeye başladılar. Siyonistler, Türkiye’ye karşı PKK ve PYD’yi bir koz olarak kullanmak istiyor. Almanya’daki etkinlik de bu tabloyla bağlantılı. Hem Siyonistlere hem de PKK’ya yakın bir ülke olarak Almanya, bu iş birliği için uygun bir zemin görüldü. Bu buluşmanın ilk hedefi Suriye ve Türkiye’dir. Artık göstere göstere PKK ile İsrail’in iş birliği yaptığını görüyoruz. Özellikle Süveyda olaylarından sonra, İsrail’in oradaki Dürzileri kullanması ve desteklemesi, ardından YPG-SDG’nin Türkiye’ye karşı açıkça tavır alması dikkat çekici oldu. 10 Mart Mutabakatı’nı reddetmeleri ve ademi merkeziyetçi bir yapıya yönelmeleri, fırsat bulmaları halinde bağımsızlık ilanına kadar gidebileceklerini ortaya koyuyor. Eğer Türkiye’den çekinmez, ABD ve İsrail’den daha fazla destek bulurlarsa, bu yönde adım atabilecekleri anlaşılıyor. Suriye’de Kuzey Irak’a benzer bağımsız bir yapı kurmak istiyorlar. İsrail bu yapıyla hem Şara yönetimini hem de Türkiye’yi zayıflatmayı hedefliyor.

İSRAİL SINIR TANIMIYOR

Bu, İsrail’in Orta Doğu’yu bölme ve kontrol etme politikasının yeni adımlarından biridir. İsrail, uluslararası hukuku açıkça çiğniyor. Devletlerarası ilişkilerin temelini oluşturan 1648 Vestfalya Anlaşması’na göre her devlet, sınırları içerisinde egemen kabul edilir ve dış müdahaleye kapalıdır. Ancak İsrail, Suriye’nin üniter yapısını tanımadığını ve ülkenin parçalanması gerektiğini söyleyerek uluslararası hukuku hiçe sayıyor. Aynı Gazze’deki soykırımda olduğu gibi, Suriye’de de PKK ve Dürzi meselesi üzerinden göstere göstere uluslararası hukuk çiğneniyor. BM’den uluslararası insan hakları kuruluşlarına kadar pek çok saygın kurum Gazze’deki katliamı soykırım olarak tanımlamışken İsrail bunu sürdürmeye devam ediyor. Şimdi de Suriye’de aynı pervasızlığı görüyoruz. İsrail bir devlet gibi değil, uluslararası hukuku hiçe sayan bir terör entitesi gibi davranıyor. Bu gerçeği her platformda dile getirmek gerekir.”