AKİT MENÜ

Gündem

HÜDA-PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu Akit’e konuştu: İsrail terör rejimidir

Akit’in bu haftaki konuğu, Hür Dava Partisi Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, önemli açıklamalarda bulundu. Sumud Filosu’na yönelik İsrail’in uluslararası sularda yaptığı saldırılara tepki gösteren Yapıcıoğlu, İsrail’in bir terör rejimi olduğunu dile getirdi. CHP’nin kendi gündemini ülke gündemi gibi sunmasının doğru olmadığının altını çizen Yapıcıoğlu, Terörsüz Türkiye konusunda ise, Kürt meselesinin PKK sorunu ile karıştırıldığını ifade ederek, “İkisi aynı şeyler değildir. Silah bir çözüm değil” diye konuştu.

Haber Merkezi
Güncelleme Tarihi:

Akit’in bu haftaki konuğu, Hür Dava Partisi (HÜDAPAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, gündeme ilişkin Akit’e önemli açıklamalarda bulundu. Terör devleti İsrail’in Sumud filosuna yönelik saldırısına tepki gösteren Yapıcıoğlu, “Uluslararası sularda bir korsanlık örneğidir. Bütün dünyanın dikkati haydutların yapmış olduğu hukuksuzluklara, katliama ve ablukaya çekilmiş oldu” dedi.

İSRAİL BİR TERÖR REJİMİDİR

Sayın Genel Başkan, İsrail Gazze’ye yardım ulaştırmaya çalışan Sumud filosuna da saldırarak filodaki gemileri alıkoydu, içlerindeki aktivistleri esir aldı. Bu barbarlığa ilişkin görüşleriniz nelerdir?

 

Terör rejimi İsrail uluslararası sularda yeni bir korsanlık örneği ortaya koyarak Sumud filosuna saldırdı. İsrail bir terör rejimidir. Yaptığı meşru bir devletin yaptığı operasyon değildir. Meşru bir devlet olsa bile yaptığı hareket tamamen hukuk dışıdır. Uluslararası sularda bir korsanlık örneğidir. Buna müdahale edeceği, bu korsanlığı yapacağı aslında beklenen bir şeydi. Sumud filosunun amacı gayrimeşru ablukaya dikkat çekmek ve mümkünse bu ablukayı kırmak, oraya yardım ulaştırmaktı. Ama yardımın ulaştırılıp ulaştırılamayacağı meçhuldü. Nitekim bu gemilerde bulunan yardım malzemeleri de sembolik değerdeydi. Yani bütün o küçük teknelerin götürdüğü, oraya ulaştıracağı gıda maddeleri oradaki insanların bir tek öğününe bile yetecek bir miktar değildi. Dolayısıyla haftalar boyunca süren bir yolculukla gidip oradaki insanlara sadece bir öğün yemek götürmek temel amaç değildi. Bunu bir kere ortaya koymak lazım. Bu yönüyle bütün dünyanın dikkati haydutların yapmış olduğu hukuksuzluklara, katliama ve ablukaya çekilmiş oldu. Bütün dünya oraya kulak kesildi. Özellikle kulaklarını, gözlerini kapatmak isteyenler hariç herkes ne olduğunu ve bu vahşetin hangi boyutlara varabileceğini bir kez daha görmüş oldu. Peki bu pervasızlığın sebebi nedir? Onunla ilgili de belki bir iki cümle söylemek gerekir. Birincisi uluslararası sistemin sessizliği... Evet, halklar ayakta fakat Batılı devletler başta olmak üzere yeterli bir tepki yok. Son Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bazı ülkelerin, üstelik Güvenlik Konseyi üyesi olan bazı ülkelerin Filistin’i tanımış olmasına aldanmamak lazım. “Filistin’i devlet olarak tanıyoruz” diyorlar ama Filistin devletinin fiilen gerçekleşmesinin önüne geçecek her türlü yasadışı eylemi de Siyonizm’in her türlü terör faaliyetini de desteklemekten geri durmuyorlar. Ama halklar ayakta. İşte İtalyanlar, oradaki sendikalar, İspanyollular, İspanya halkı ve yine Almanya’da, Fransa’da, Avrupa’nın farklı farklı kentlerinde filoya Siyonist saldırı gerçekleştikten sonra insanlar sokaklara aktılar ve kendi yönetimlerine baskı yapmaya başladılar. Uluslararası sistem sessizdir. Ama bununla da sınırlı değil. Bir de ABD’nin sınırsız desteği var.

 

ANCAK NETANYAHU BÖYLE BİR METİN YAZARDI!

ABD Başkanı Trump’ın Gazze’de barış için sunduğu son planı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sözüm ona Trump’ın hazırlamış olduğu bir plan. Ama sonradan anlaşıldı ki aslında Trump’ın bazı İslam ülkelerinin liderlerine -Türkiye, Pakistan, Katar ve diğer bazı İslam ülkelerine- sunmuş olduğu belge ile Netanyahu denen terörist başının yapmış olduğu basın toplantısında kamuoyuna açıkladığı belge arasında farklar varmış. Yani eğer Netanyahu kendisi Trump’a bir siparişte bulunsa, “bizim adımıza böyle bir belgeyi Hamas’a, Filistinlilere ve diğer İslam ülkelere kabul ettir” diye ricada bulunsa ancak böyle bir metin yazardı. Muhtemelen de böyle olmuştur. Yani bu, bir barış anlaşması falan değil. Anlaşmanın iki tarafı olur. Burada taraflar İsrail ve terör rejimi ile bu terör rejiminin en büyük destekçisi olan Amerika. Onlar kendi aralarında paslaşmışlar. Böyle bir metin ortaya çıkarmışlar. Bu tamamen Filistin’i teslim alma, altın tepside kılçıksız bir balık gibi Siyonistlerin iştahına sunma girişimidir. Başka bir şey değil. Bunun kabul edilebilir hiçbir tarafı yoktur. Bunun normal bir anlaşma olarak görülmesi bile mümkün değildir. Şartlar ne kadar zor olursa olsun. Zira, yani tabiri caizse Siyonist rejim orada Hamas’a diyor ki “Ben sizi yok edeceğim, ama sizi yok etmek için ben yorulmayayım, kurşun da harcamayayım. Siz kendi kendinize intihar edin, kendinizi bitirin. Sadece kendinizi değil, kendinizle beraber Gazze’yi de bitirin. Sadece Gazze’yi de değil, Filistin’in bağımsız bir devlet olma hayalini de kendi ellerinizle öldürün” Bu anlaşmanın başka bir manası yoktur. Yine Trump’ın Gazze planı ile ilgili açıklama yapmasından hemen sonra Türkiye dahil bazı İslam ülkelerinden açıklamalar oldu. Trump’ın çabalarının değerli olduğu ve bu ateşkesin ya da barış anlaşmasının imzalanması gerektiğine ilişkin açıklamalar oldu. Metnin değişmiş olmasının bunda ne kadar etkisi var? O ayrı bir konu ama bu açıklamalar tek başına belki Sumud filosuna yapılan saldırı konusunda terör rejiminin teröristlerini cesaretlendirmiştir. Onların başındaki soykırımcı Netanyahu başta olmak üzere diğer bütün yöneticileri de etkilemiştir. Fakat kimse şu yanılgıya kapılmasın. Siyonizm belki bu hareketiyle dehşet saçarak insanların kalplerine korku salmayı düşünüyordu. Ama saldırı başladıktan sonra pek çok televizyon canlı yayında o teknelerle, o derneğe çatma deniz araçlarıyla Gazze’ye ulaşmaya çalışan o yürekli insanların hiçbirinde korkunun en küçük bir parçası, zerresi bile yoktu. Çok kararlı bir şekilde, yaptıklarının doğru olduğunu bilerek, inanarak ve cesurca hedefe ulaşmak için yol almaya devam ettiler. Her bir gemiye yapılan müdahaleden sonra aradan sıyrılabilenler Gazze’ye doğru yol almaya devam etti. Nitekim onlardan bir tanesi Gazze karasularına kadar girdi. Peki, kalplere ne saldılar? Korku yerine kalplere yerleştirdikleri şey, kendilerine olan nefrettir. Şimdi bütün insanlık, ben insanım diyen ve insan kalabilen herkes bu vahşet karşısında, bu vahşeti sergileyen teröristlere karşı bir nefret besliyor ve bu nefret gittikçe büyüyor. Bu inşallah onların, bu siyonist rejimin sonunu getirecektir. Bununla kendi sonlarını hazırladıklarının farkına ne zaman varırlar bilmiyorum ama öyle bir gözü dönmüşlük, öyle bir gözlerini kan bürümüşlük var ki, bunun farkına varmaları, korkarım ki bütün dünya halklarının, bu işin nereye gittiğini anlamasından sonra olacak. Yani en son onlar bunun farkına varacak ve artık geri dönülmez bir noktaya gelmiş olacaklar. Ben Sumud filosundaki, bütün o yürekli insanları tebrik ediyorum. Yaptıkları büyük bir işti. Ve inşallah öyle ümit ediyorum ki filoların ardı arkası kesilmeyecek. Onlar bu filoyu engellediler. Yeni filolar yola çıkacaktır. Şu anda bile yolda olup oraya doğru giden gemiler var. Belki o kadar büyük çapta olmayabilir. Ama ben inanıyorum ki bunun arkasından daha büyük, daha kalabalık filolar oraya doğru yola çıkacak ve mutlaka bu ahlak dışı, insanlık dışı ve hukuk dışı olan bu ablukayı eninde sonunda kıracaklar.

 

Siyonist çifte vatandaşı cezalandırma teklifimiz Meclis’te sümen altı edildi

Sizin TBMM Başkanlığı’na sunduğunuz soykırım suçuna iştirak eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının cezalandırılmasına yönelik kanun teklifinin akıbeti hakkında bilgi verir misiniz?

Siyonist rejimi cesaretlendiren hususlardan bir diğeri de dokunulmaz olduklarını düşünmeleri. 2023 yılının sonunda Meclis Başkanlığı’na sunmuş olduğumuz bir kanun teklifimiz vardı. Soykırım suçuna iştirak etmiş olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının cezalandırılması, eğer çifte vatandaş iseler bunların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının iptal edilmesi ve yargılanma için çağrıldıklarında ifade vermeye gelmezlerse malvarlıklarına el konulmasına ilişkin birkaç maddelik bir kanun teklifimiz vardı. Maalesef o hâlâ bekliyor. Sümen altı olmuş durumda. Bu da onlarda “kimse bize dokunamaz, biz yargıdan bağışığız, biz ne suç işlersek işleyelim hiç kimse bizi yargılayamaz” düşüncesini besleyen bir hâl almış durumda. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde ve Uluslararası Adalet Divanı’nda hem rejim olarak, devlet olarak hem de şahıslar olarak yargılanmaları sonuçsuz kaldı. Alınan kararların, hiçbirisi uygulanmadı, faaliyete geçmedi. Fakat bu onları sevindirmesin. Eninde sonunda onlar yaptıkları bu zulmün, bu vahşetin hesabını bir şekilde ödeyeceklerdir.

 

SİLAH BİR ÇÖZÜM DEĞİL HERKES BU KONUDA HEMFİKİR

TBMM’de “Terörsüz Türkiye” hedefi doğrultusunda kurulan ve sizin de katıldığınız Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmaları nasıl gidiyor?

Komisyon çalışmaları devam ediyor. 13’üncü toplantımızı yaptık. Şimdiye kadar farklı kesimlerden, farklı dünya görüşlerinden, farklı siyasi görüşlerden pek çok sivil toplum kuruluşları ve akademisyenler dinlendi. Önümüzdeki hafta da bu dinleme süreçleri devam edecek. Hiçbir ümidimiz olmasa komisyonda görev almazdık. Ümidimiz var elbette. Biz şuna inanıyoruz: Türkiye’nin bir meselesi var. Türkiye’nin bir de sorunu var. O sorunla meseleyi birbirine karıştırmamak lazım. Bir tarafta terör sorunumuz var, şiddet sorunu var, PKK sorunu var, bir tarafta da Kürt meselesi var. Çok sefer ikisi birbirine karıştırılıyor. Birbiriyle kesiştikleri noktalar olabilir elbette. Fakat ikisi aynı değildir. Şiddetin varlığı bir sorundur. Ama Kürt kardeşlerimizin, Kürt vatandaşlarımızın bazı meseleleri vardır, çözülmesi gereken meseleler vardır. Birini diğerine mahkûm etmeden bu işi çözmek mümkündür. Bu işin çözüm zemini de Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Şu anda komisyonda, 13 farklı partinin temsilcileri, parlamentodaki temsiliyetin diyebilirim ki, yaklaşık yüzde 95’i, komisyonda görev alıyor. 13 partinin elbette bütün konularda yüzde yüz mutabakat sağlanması düşünülemez. Öyle bir beklenti de yok. Fakat bugüne kadar alınan üç karar var. Üçü de oy birliğiyle alındı. Bundan sonra da ben bu işin çözümü noktasında çok ciddi bir iş yapabileceğimizi düşünüyorum. Hatta başından beri bu sorunu aşmanın ve bu meseleyi çözmenin çok zor olmadığını düşünüyorum. İki şart yeterlidir. Bir tanesi kararlılık, sağlam bir irade. Öbürü de samimiyet. Eğer bu ikisi varsa bu mesele çözülür, çözülebilir. Herkes şu noktada hemfikir: Silah bir çözüm değil. Herkes bu konuda hemfikir. Çatışmalardan herkes zarar görür ve bunlara mutlaka son verilmesi lazım. Bu iyi bir zemindir. Ama çözümün ne olduğu konusunda elbette görüşler farklılaşabilir. Eğer samimiyet varsa, gerçekten samimi bir şekilde biz bu sorunun çözülmesini istiyorsak, çözme yönünde irademiz de sağlamsa çözebiliriz. Dolayısıyla inşallah öyle bir ümidimiz var. Ve inşallah daha güzel günler bizi bekliyor diye temenni ediyoruz. Garantisi var mı? Hayır, garantisi yoktur. Şunu da unutmamamız lazım ki hiçbir şey kendiliğinden olmaz. Buna ciddi bir emek lazım. Buna samimi bir yaklaşım lazım. Kararlı bir şekilde bu yolda, engellere takılmadan yürümeye devam etmek lazım.

 

CHP’NİN KENDİ GÜNDEMİNİ BÜTÜN ÜLKENİN GÜNDEMİYMİŞ GİBİ SUNMASI DOĞRU DEĞİL

Ana muhalefet partisi CHP, bazı belediye başkanlarının tutukluluğunu gerekçe göstererek mitingler düzenliyor. 1 Ekim’deki yeni yasama yılı açılışına da katılmadılar. Bu tavra ilişkin görüşünüzü alabilir miyiz?

Tabii onlar nasıl bir tavır takınacaklarına, nasıl hareket edeceklerine kendileri karar verirler. Partilerinin iç mekanizmaları vardır. Onu işletirler ve bir karar verirler. Ya da belki birileri, üç beş kişi ya da bir kişi karar veriyor. Ben bilemem tabii onların işleyişini. Ama bize, bu karar bize doğru gelmiyor. Yani Meclis Genel Kurulu’nu, Meclisin açıldığı günde protesto etmek, oraya katılmamak, bizce doğru bir davranış değildir. Biz doğru bulmadık. Ama, sadece bu meselede değil pek çok meselede, kendilerine yakın ya da kendilerine ait televizyon kanallarını izlediğimizde şunu net bir şekilde görüyoruz.

İki yıldır Gazze’de kan gövdeyi götürüyor. İki yıldır orada insanlar çok ciddi bir zulüm altında. Fakat son birkaç gün hariç, falanca belediye başkanı, filanca yerdeki operasyon, filanca yerdeki tutuklama ve benzeri şeyler. Filanca yerdeki mitingde verilen mesajlar ama hakkını teslim edelim. Son birkaç gündür haber bültenlerine Gazze de girmeye başladı. Mesela Sumud filosuyla ilgili haberler alt sıralarda.

 

Daha önce altta bir bant olarak akan bir yazıda bile Gazze’ye ilişkin ya da Filistin’e ilişkin, oraya yardım götürmeye çalışanlara ilişkin bir haber bulamazdık. Son birkaç gündür vardı. Bu inşallah hayra alamet olsun, hayra işaret olsun. Onların kendine ait bir gündemi var. Herkesin kendine ait bir önceliği olabilir. Bunu anlamak mümkün ama sadece kendi gündemini bütün ülkenin gündemiymiş gibi ya da partinin iç gündemini, işte kongreleri, kongre süreçlerini bütün Türkiye’nin gündemiymiş gibi, halkın gündemiymiş gibi sunmak, sürekli onunla yatıp, onunla kalkmak doğru bir siyaset tarzı değil. Ama sonuç itibariyle herhalde çok doğru bulmuşlar ki onu bugüne kadar devam ettirdiler. Bunun elbette siyasi sonuçları olacaktır. Onu da hep beraber göreceğiz.

 

Yorumlara Git

Her yağmurda aynı manzara! Ekrem’in icraatları İstanbulluyu çileden çıkardı

Skandal iddia: Erkek lisesi öğrencileri yatakhaneyi bastı! Bu rezillikleri, kız öğrencileri alırken düşünecektiniz

Galatasaray Lisesi’nde skandal pankart! Tutuklu isimler üzerinden provokasyon yapıldı!

İsrail çekilmeden masaya oturmayız! Şeybani resti çekti!

Mustafa Destici rakam vererek çıkış yaptı! "Asgari ücretin bu olması gerekir"