Gündem
Tesettürlü kadınlar korosu seküler azgınları kudurttu: Gericilikmiş!
LGBT sapkınlığına karşı milleti tepke göstermeye çağıran açıklamalarıyla takdir toplayan Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür, sadece kadınlardan oluşan Ankara Kadın Orkestrası adlı müzik grubunu, tesettürlüler diye hedef aldı. Aydınlık gazetesinin dünkü nüshasında yer alan haberde tesettürlü kadınların konserlerini samimi bulmadığını belirten Oygür, yalnızca tesettürlü kadınlardan oluşan ve yalnızca kadın izleyicilere çalan orkestrayı gericilik olarak lanse etti.
SEBAHATTİN AYAN/İSTANBUL
Müslüman kadınları erkeklerle sosyalleşmeye mecbur eden bağnaz zihniyet bir kez daha hortladı. İslam’ın kadını eve hapsettiğini, Müslümanların sanat alanında ilerleme göstermediğinden dem vurarak İslami kesimi aşağılayan seküler azınlık bir yandan da bu alanda atılan en ufak adımı bile sindiremiyor.
Bir grup hanımefendinin bir araya gelerek oluşturdukları ve sadece kadınlara yönelik sanatsal faaliyetleri seküler azınlığı kudurttu. Söz konusu grubun Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Ada Ankara Ana Salonu’nda vereceği konser başta CKD Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür olmak üzere seküler azgınları rahatsız etti.
Sadece kadınlardan oluşan Ankara Kadın Orkestrası adlı grubun konserler düzenlemesini suçmuş gibi lanse ederek hedef alan Oygür, Aydınlık gazetesinin dünkü nüshasında yer alan haberde “Yalnızca kadınlardan oluşan ve yalnızca kadın izleyicilere çalan müzik grupları olduğunu görüyoruz. Bu gruplar genelde tesettürlü müzisyenlerden oluşuyor. Erkek çocukların dahi alınmadığı bu dinletiler, toplumumuzda kadın erkek eşitliği mücadelesinin yükselişi yönünden çok geri bir adımdır. Gerçekçi değildir. Samimi değildir” diyerek skandal ifadeler kullandı.
KADINLAR EĞLENCESİ HER ZAMAN VARDI
Konuyla ilgili gazetemize konuşan uzmanlar, Müslüman kadınların kendi aralarında sanatla buluşmasına yönelik bu yersiz eleştirilere tepki gösterirken bu tür açıklamaların kadın dayanışmasına ve sanatsal özgürlüğe haksız bir saldırı olduğunun altını çizdi.
Kadınların kendi arasında eğlenceler düzenlemelerinin tarihsel bir geleneğimiz olduğunu belirten gazeteci yazar Sibel Eraslan, “Anadolu toplumunda kadın kadına eğlence geleneği her zaman vardı. Bunun en belirgin örneği, geleneksel kına geceleridir. Tarihsel arka planına baktığımızda, bu tür kadın buluşmalarının Selçuklu döneminde, Osmanlı’da ve hatta Cumhuriyet Türkiye’sinde de sürdüğünü görürüz. Kadın kadına eğlence bizim sosyal hayatımızın doğal bir unsurudur. Kimisi bu tür toplantılara katılır, kimisi katılmaz. Bu tamamen bireysel tercihtir. Bu durumu yalnızca tesettürlü kadınlara indirgemek çok yanlış. Kadın kadına eğlence, sadece başörtülü kadınların yaptığı bir şey değildir. Bunu ilericilik ya da gericilik tartışmasıyla sınırlamak çok yanlış. Üstelik kadın kadına etkinlikler sadece bizde değil, dünyanın her yerinde vardır. Kadınların birlikte kahvaltı yapması, kahve içmeye komşusuna gitmesi ya da bir araya gelerek sohbet etmesi, her toplumda sosyal bir faaliyettir” ifadelerini kullandı.
“ÖZGÜRLÜK” SADECE KENDİLERİ İÇİN VAR
Konuyla ilgili gazetemize konuşan Milli Strateji Platformu Başkanı Gazeteci Özlem Doğan ise şunları söyledi: “Manifest grubu, Hadise ve Gülşen gibi gençlere teşhirciliği ve edepsizliği özendiren şarkıcılara alkış tutanlar şimdi bu topraklardan çıkmış muhafazakâr, mütedeyyin sanatçıların kadınlara özel düzenlediği bir konsere tahammül edemiyor. Kadınların kendi aralarında gerçekleştirdiği sanatsal bir etkinlikten rahatsızlık duyan bu çevreler, “özgürlük” söylemini yalnızca kendi sapkın anlayışları için kullanıyor. İnançları gereği hareket eden, kendi inisiyatifleriyle sanatsal faaliyet yürüten Müslüman kadınların etkinliklerine dahi müdahale etme küstahlığını gösterebiliyorlar. Kendi özgürlük anlayışlarını muhafazakâr kesime empoze etmeye çalışan bu tavır, çağdışı ve zorba bir Kemalist zihniyetin devamıdır.
Madem burası özgür ve laik bir ülke, o hâlde herkesin kendi inancı ve tercihleri doğrultusunda sanatsal faaliyetlerde bulunması en doğal hakkıdır. Eğer bu dayatmacı tavır sürerse, adalet mekanizmasının da devreye girmesi kaçınılmaz olacaktır.”