Dünya
Çin ile Avrupa arasında “nadir toprak elementi” krizi mi var?
Çin ve Avrupa Birliği, Brüksel’de “nadir toprak elementleri” gündemiyle masaya oturuyor. Pekin, ihracat kontrollerinin “küresel istikrar adına” yapıldığını savunurken, Avrupa tarafında “ekonomik bağımlılık” endişesi büyüyor.
Perşembe günü Brüksel’de yapılacak Çin-AB görüşmesi, teknik bir toplantıdan çok daha fazlası. Avrupa medyası, Çin’in nadir toprak elementleri üzerindeki ihracat kontrollerini “stratejik baskı aracı” olarak tanımlarken, Pekin bu söylemi “Batı merkezli paranoya” olarak nitelendiriyor.
Avrupa’da son dönemde “arz krizi” söylemi yükselirken, bazı uzmanlar Çin ile Avrupa’nın “hibrit savaşın eşiğinde” olduğu yönünde açıklamalarda bulunuyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in “anti-zorlama aracı”na dikkat çekmesi, bu söylemleri daha da sertleştirdi.
Çin medyasından olan Global Times ise tam tersine, “Çin-AB ilişkileri kriz değil, ekonomik tamamlayıcılıkla tanımlanmalı” diyerek tansiyonu düşürmeye çalışıyor.
PEKİN: “İHRACAT KONTROLÜ, TEHDİT DEĞİL YÖNETİM”
Çin’in resmi çizgisini yansıtan Global Times başyazısında, nadir toprak elementleri ihracatına getirilen kontrollerin “geçici bir baskı unsuru değil, stratejik istikrar politikası” olduğu vurgulandı.
Yazıya göre, bu önlemler:
Uzun vadeli tedarik zinciri güvenliğini sağlamak,
Çevresel sürdürülebilirliği artırmak,
Küresel yeşil kalkınma hedefleriyle uyum sağlamak amacı taşıyor.
Makale, “Dünyada 13 ülke benzer kontroller uyguluyor ama sadece Çin yaptığında bu ‘tehdit’ olarak görülüyor. Bu, Batı’nın çifte standardının göstergesidir.” ifadeleriyle Avrupa’daki “Çin karşıtı” bakış açısını eleştirdi.
“YEŞİL KANAL” DETAYI: PEKİN’İN İŞ BİRLİĞİ MESAJI
Çin Ticaret Bakanlığı’nın açıklamasına göre, AB ülkeleri için oluşturulan özel “yeşil kanal” sayesinde Avrupa şirketlerinin %60’ından fazlası 2025’in ilk yarısında lisans alarak ithalat yapabildi.
Global Times, bu örneği “Pekin’in sözünü tutan bir ticaret ortağı” olduğunun kanıtı olarak sundu.
“Gerçekler ortada: Çin, Avrupa şirketleri için kolaylaştırıcı düzenlemeler yaptı. Kriz yok, diyalog var.”
Bu mesaj, özellikle Almanya’daki sanayi çevrelerinde olumlu yankı buldu. Bavyera eyaletindeki bazı üreticilerin ithalat onayı alması, Çin’le iş birliğini sürdürebilme umudunu güçlendirdi.
AVRUPA CEPHESİNDE ENDİŞE BÜYÜYOR
Buna karşın Avrupa’da tablo farklı. AB Komisyonu’na yakın kaynaklar, Çin’in “yumuşak söyleminin” ardında stratejik bir bağımlılık tuzağı bulunduğunu düşünüyor.
Alman Handelsblatt gazetesi, “Çin nadir toprak pazarını sadece ticaret değil, dış politika aracı olarak kullanıyor” derken, Fransız Le Monde “Yeşil kanal bile bir kontrol mekanizması” yorumunu yaptı.
Avrupalı çevreler özellikle şu konularda endişeli:
Kritik tedarik bağımlılığı: Çin, dünya nadir toprak üretiminin %70’ini kontrol ediyor.
Sanayi güvenliği: Avrupa’nın yeşil dönüşümü Çin ham maddelerine dayalı.
Siyasi risk: Çin’in Tayvan veya ABD ile gerilimi tırmandığında ihracatı kısıtlama riski.
Bu nedenle Brüksel’deki bazı diplomatlar, “AB kendi tedarik zincirini çeşitlendirmeli” görüşünde birleşiyor.
GLOBAL TIMES: “SORUN ELEMENTLERDE DEĞİL, ALGIYDA”
Global Times başyazısında Avrupa’daki krizin “bilişsel bir sorun” olduğu vurgulandı.
“Avrupa, Çin’le ne kadar çok iş birliği yaparsa o kadar tedirgin oluyor. Bu bir kriz değil, psikolojik bir çelişki.”
Gazete, ABD medyasının “Çin tehdidi” söylemini kasıtlı olarak abarttığını ve Avrupalı politikacıların bu dili “siyasi performans” için kullandığını belirtti.
Pekin’e göre asıl çözüm, “Çin ile teknik düzeyde rasyonel iş birliğini sürdürmekten” geçiyor.
AB’NİN ZOR DENGESİ: POLİTİKA MI, EKONOMİ Mİ?
Avrupa, bir yandan Çin’le ekonomik ilişkilerini korumaya çalışırken, diğer yandan ABD’nin yönlendirdiği “stratejik otonomi” baskısıyla karşı karşıya.
Çin ise bu ikilemi ustalıkla kullanıyor. Pekin, “ekonomik tehdit değil, istikrar ortağı” söylemini öne çıkarırken, Brüksel’in iç bölünmüşlüğünden faydalanıyor. Özellikle Fransa ve Almanya, Çin’e karşı tek sesli bir duruş sergileyemiyor.
“DE-RİSKİNG” STRATEJİSİ VE GERÇEKÇİ SINIRLAR
AB’nin Çin’e yönelik “de-risking” yani “bağımlılığı azaltma” stratejisi son aylarda hız kazandı. Ancak Avrupa endüstrisinin enerji, batarya, mıknatıs ve yeşil teknoloji üretimi için Çin nadir topraklarına hâlâ bağımlı olduğu açık.
Global Times bu durumu şu sözlerle özetliyor:
“Bağımlılığı azaltmak, Avrupa’nın kendi rekabet krizini çözmez. Sadece iş birliğine gölge düşürür.”
SONUÇ: GERİLİM VAR, KRİZ YOK
Çin ve Avrupa arasındaki nadir toprak tartışması, ekonomik bir anlaşmazlıktan çok jeopolitik bir güç mücadelesine dönüşmüş durumda.
Pekin, kontrolün kendi elinde kalmasını isterken, Avrupa “stratejik özerklik” adına denge arıyor. Ancak iki tarafın da çıkarı, kopmak değil, istikrarlı bir bağımlılığı yönetebilmekte.
Brüksel’deki görüşmeler, bu kırılgan dengenin sınandığı yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor.