Gündem
Her şey bir gecede oldu! Akşam yatıp, sabah “Anayasa değiştirmek” ten bugüne!
Cumhuriyet’in 102’nci yılına girilen bu günlerde Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, “dün yapılanla bugün yapılamayanın” çarpıcı çelişkisini kaleme aldı. 1923’te bir gecede yapılan anayasa değişikliğini “devrim” diye alkışlayanların, bugün milletin iradesiyle yapılmak istenen anayasa değişikliğine “olmaz, asla” diye haykırdıklarını hatırlattı. Karahasanoğlu, “Halkın egemenliği”ni dilinden düşürmeyen ama aynı halkın seçtiği vekillerin anayasa yapma hakkını inkâr eden zihniyetin ikiyüzlülüğünü gözler önüne serdi. İşte Ali Karahasanoğlu’nun o yazısı...
ALİ KARAHASANOĞLU
102 yıl önce, Cumhuriyet ilan edildi..
Büyük gurur..
Aynı zamanda, Teşkilat-ı Esasiye yani yeni ismi ile anayasa değiştirildi..
Anayasa da mı, değiştirilmişti..
Ya ne sandınız? Cumhuriyet’e geçiş bu.. Boru değil..
“Ama, biz sadece Mustafa Kemal Paşa’nın çağrısı ile Cumhuriyet ilan edildi zannediyorduk..”
Sizin daha çoook zannettiklerinizin, gerçekle hiç alakası yok..
Anayasa değiştirilerek, Cumhuriyet ilan edildi..
Ne yani, Mustafa Kemal Paşa’nın, akşam söyleyip, “Arkadaşlar, yarın Cumhuriyet’i ilan ediyoruz” deyip, ertesi günü de bu geçişi yapıldığı açıklanıyordu..
Aynı zamanda, bu bir anayasa değişikliği miydi?
Aynen öyle..
Akşam söyledik, ertesi günü anayasayı değiştirdik.
“Değiştirmeseydik” anlamında söylemiyorum..
Olanı söylüyorum..
Bu değişikliği, “Büyük gurur” olarak tanımlıyoruz..
“Devrim” diyoruz..
Diyoruz da..
Bugün benzer şekilde anayasa değiştirilmek istendiğinde, 29 Ekim 1923’ü büyük bir devrim olarak niteleyenler, ne diyorlar: “Olmaz. Olamaz. Nayır. Asla..”
Dün yapılan ile siz gurur duyuyorsunuz.
Bugün niye yapamıyoruz?
Hem “bugün söyleyelim, yarın değiştirelim” diyen de yok..
TBMM’de görüşülsün. Komisyonlardan başlansın. hem de hemen tüm komisyonlarda görüşülsün. Günlerce, aylarsa görüşülsün.
Sonra genel kurula gelsin.. Genel kurulda da, bir defa yetmez. İki defa oylansın.. hem de öyle salt çoğunlukla falan değil.
1923’te yapıldığı gibi.. Bir rivayete göre 334 milletvekili var iken, 158 oy ile değil. Diğer rivayete göre 289 milletvekili var iken, 158 vekilin katıldığı toplantı ile değil.. 158’in üzerindeki milletvekillerinin haberi bile olmadığı, kimisinin ise evinde zorla tutulduğu bir saat diliminde yapılan oylama ile değil..
600 milletvekilinin ya 400’ünün evet demesi ile. Ya da 360’ının evet’i, ama bir de ilaveten halkın evet demesi ile değiştirilmesi isteniyor..
Fakat, 1923 ile gurur duyanlar, akşam söyleyip, ertesi günü anayasanın değiştirilmesini büyük bir kıvanç olduğunu anlatanlar..
“Hayır” diyorlar..
“Toplumsal mutabakat lazım” diye devam ediyorlar.
Toplumsal mutabakatı nasıl sağlayacağız” diyoruz.
“Herkes evet diyecek” diyorlar..
“Cumhuriyet ilan edilirken, herkes evet demiş miydi” diye soruyoruz..
“Tıss” sesi ile cevap veriyorlar..
Garabet bununla bitmesi yine iyi..
29 Ekim 1923 anayasa değişikliğinde, bir de ikinci madde var..
Cumhuriyet’in ilanı ile gurur duyuluyorsa..
Aynı değişiklik ile anayasaya konulan ikinci madde ile de gurur duymaları lazım.
Ne yazıyor, ikinci maddede..
“Türkiye devletinin dini, din-i İslam’dır.”
Eeee?
Bu madde ne oldu?
Ne zaman, nasıl buharlaştı?
Cumhuriyet’in ilanı vesilesi ile gurur duyduğunuz o değişiklik içindeki bir maddenin, nasıl buharlaştığını, hiç merak etmiyor mu, kemalistler?
Yoksa, “Çaktırmayın.. biz buharlaştırdık” mı diyorlar..
Neresinden tutsanız, elinizde kalıyor..