AKİT MENÜ

Dünya

Emperyalist ABD’nin Yeni Hedefi Nijerya!

ABD Başkanı Donald Trump’ın Nijerya’ya yönelik askeri tehditleri, Afrika kıtasında enerji zenginliklerini denetim altına alma ve Batı yanlısı yeni bir güç merkezi inşa etme çabasının parçası olarak değerlendiriliyor. “Hristiyanlara yönelik katliam” iddialarıyla gerekçelendirilen bu çıkışların ardında ise, aslında etnik, ekonomik ve çevresel dinamiklerin iç içe geçtiği derin çatışmalar bulunuyor.

Haber Merkezi
Güncelleme Tarihi:

ABD Başkanı Donald Trump’ın Nijerya’ya yönelik askeri tehditleri, Afrika kıtasında enerji zenginliklerini denetim altına alma ve Batı yanlısı yeni bir güç merkezi inşa etme çabasının parçası olarak değerlendiriliyor. “Hristiyanlara yönelik katliam” iddialarıyla gerekçelendirilen bu çıkışların ardında ise, aslında etnik, ekonomik ve çevresel dinamiklerin iç içe geçtiği derin çatışmalar bulunuyor.

Afrika’nın kalbinde yeni bir emperyal gerilim tırmanıyor. ABD Başkanı Donald Trump, Nijerya’ya askeri müdahale sinyali vererek hem Washington’un Afrika stratejisinde yeni bir sayfa açtı hem de Batı’nın kadim “dini meşruiyet dili”ni yeniden sahneye taşıdı.

ABD Başkanı Donald Trump, son günlerde Afrika’nın en büyük ülkesi Nijerya’ya ardı ardına tehditler savuruyor. Trump, “Hristiyanlara yönelik saldırılar” bahanesiyle ABD ordusunun Nijerya’ya askeri müdahalede bulunabileceğini açıkladı

Başkan Trump, sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada Nijerya’da Hristiyanların “soykırım tehdidi altında” olduğunu iddia etti ve ülkesinin bu duruma “seyirci kalmayacağını” söyledi. “ABD ordusunu göndermeyi değerlendiriyoruz. Bu zulüm devam ederse yardımlar derhal kesilecek,” ifadelerini kullanan Trump, gerektiğinde “hızlı ve sert bir müdahalede” bulunacaklarını belirtti.

Nijerya’dan Sert Yanıt: “Egemenliğimize Müdahaleye İzin Vermeyiz”

Nijerya hükümeti ise Trump’ın açıklamalarına sert tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Bola Ahmed Tinubu, ülkesinin “dini özgürlükler konusunda örnek bir toplum” olduğunu vurgulayarak, “ABD’den yardım alabiliriz ama kimsenin egemenliğimize müdahale etmesine izin vermeyiz” dedi.

Hükümet sözcüsü de, Trump’ın açıklamalarını “provokatif ve hukuksuz” olarak tanımladı:

“ABD, Afrika’da yeniden sömürgeci reflekslerle hareket ediyor. Uyuşturucu, terör veya din bahanesiyle yapılan her müdahale, bizim için bir saldırı anlamına gelir.”

ABD’nin Yeni “Afrika kartı”: Dini söylem, Askeri Plan

Trump’ın sözleri, ABD’nin Afrika’daki nüfuz mücadelesinde yeni bir aşamaya geçtiği şeklinde değerlendiriliyor. Uzmanlara göre Washington, Çin ve Rusya’nın kıtadaki artan etkisini kırmak için “insan hakları” ve “dini özgürlük” gibi kavramları jeopolitik araçlara dönüştürüyor.

Bu çerçevede Nijerya, enerji kaynakları ve stratejik konumu nedeniyle potansiyel bir hedef haline geldi.

“Trump dönemi, yeni bir Haçlı dili mi başlatıyor?”

Trump’ın açıklamalarının tonunun “dini bir savaş” söylemine benzediğini belirten Ortadoğu ve Afrika uzmanları, “Bu, sadece Nijerya’ya değil, tüm Müslüman dünyasına verilmiş bir gözdağı” değerlendirmesinde bulunuyor.

Washington yönetiminin son dönemde Karayipler ve Latin Amerika’da da askerî hareketliliğini artırması, “ABD’nin çok cepheli bir emperyal yeniden konumlanma sürecine” girdiğini gösteriyor.

Çoban-Çiftçi Çatışmaları ‘Hristiyanlara Saldırı’ Gibi Sunuluyor: Gerçek Ne?

Batı medyası ve bazı Batılı siyasetçiler, Nijerya’daki güvenlik krizini “Hristiyanlara yönelik soykırım” olarak sunarken, sahadaki gerçek tablo bundan çok daha karmaşık. Uzmanlara göre ‘dini çatışma’ söylemlerinin Nijerya’da yaşanan şiddetin büyük kısmı etnik, ekonomik ve çevresel nedenlerle patlak veren çoban-çiftçi çatışmalarından kaynaklanıyor. Ancak bu çatışmalar, uluslararası basında sıklıkla dinî eksene indirgenerek “Hristiyanlara yönelik saldırılar” şeklinde aktarılıyor.

Nijerya’nın orta ve kuzey bölgelerinde onlarca yıldır süren gerilim, göçebe Fulani çobanları ile yerleşik tarım toplulukları (çoğunlukla Tiv, Berom, Jukun ve diğer etnik gruplar) arasında yaşanıyor.

Çobanlar hayvanlarını otlatmak için geniş otlaklara ihtiyaç duyuyor; iklim değişikliğiyle kuraklık arttıkça kuzeye ait otlaklar daralıyor. Çiftçiler ise aynı topraklarda tarım yapıyor. Bu durum hem ekonomik hem de ekolojik bir çatışma alanı yaratıyor.

Çobanların büyük bölümü Müslüman, çiftçilerin çoğu ise Hristiyan kökenli topluluklardan oluşuyor. Bu da ekonomik gerilimi dinî bir görüntüye büründürüyor. Uluslararası haber ajansları, özellikle ABD merkezli medya kuruluşları, Nijerya’daki her köy baskınını veya şiddet olayını “Hristiyanlara yönelik katliam” olarak manşetleştiriyor.

Örneğin; The Guardian, 27 Mayıs 2025’teki Benue Eyaleti saldırısında 42 kişinin ölmesini “Hristiyan köylülerin katledilmesi” olarak verdi.

Oysa yerel güvenlik raporları, saldırının toprak anlaşmazlığından kaynaklandığını ve ölenler arasında Müslüman Fulani sivillerin de bulunduğunu açıkladı. Aynı şekilde ACLED verilerine göre 2025’in ilk 10 ayında Nijerya genelinde 1.900’ü aşkın sivil saldırısının sadece %3’ünde “dini motivasyon” tespit edilebildi.

Batı medyasında olaylar bu bağlamdan koparılarak sunuluyor; böylece karmaşık etnik-ekonomik bir çatışma, tek yönlü bir “Hristiyan soykırımı” anlatısına dönüştürülüyor.

Ekonomik İlişkiler

ABD Başkanı Donald Trump’ın “Hristiyanlara yönelik saldırılar” bahanesiyle yaptığı askeri tehdit açıklamaları, aslında Washington’un Afrika kıtasındaki jeopolitik, enerji ve güvenlik çıkarlarını yeniden şekillendirme hamlesi olarak değerlendiriliyor.

ABD’nin Nijerya ile ilişkisi uzun süredir “insani yardım” görüntüsü altında ekonomik çıkarlarla örülü. ABD Kongre kayıtlarına göre, iki ülke arasındaki yıllık ticaret hacmi 10 milyar doları aşıyor.

Nijerya, Sahra Altı Afrika’da ABD’nin en büyük ikinci ticaret ortağı ve üçüncü büyük yatırım alanı. Bu ticaretin yaklaşık %90’ı petrol ve doğal gaz ürünlerinden oluşuyor.

Uzmanlara göre Washington’un asıl derdi, Nijerya’nın enerji kaynakları ve Afrika iç pazarında Çin ile rekabet etmek. Trump’ın “yardımı keseriz” tehdidi, ekonomik bağımlılığı siyasi baskı aracına dönüştürmenin açık göstergesi olarak yorumlanıyor.

Nijerya, Afrika’nın en büyük petrol üreticisi.

ABD, küresel enerji denkleminde Nijerya’yı stratejik bir “yedek kaynak” olarak görüyor.

Küresel arz krizlerinin arttığı dönemde Washington, hem Çin’in Afrika’daki enerji yatırımlarını sınırlamak hem de Avrupa’ya yönelen enerji akışını denetim altında tutmak istiyor.

Nijerya, ABD’nin Afrika’daki askeri yapılanması olan AFRICOM’un kilit ülkeleri arasında.

Pentagon, “terörle mücadele” gerekçesiyle Nijerya’da istihbarat, eğitim ve silah desteği sağlıyor. 2021–2025 dönemine ait ABD Dışişleri Bakanlığı strateji belgesinde Nijerya, Sahra Altı Afrika’da “tek başına en önemli stratejik ortak” olarak tanımlanıyor.

Uzmanlara göre bu ifade, ABD’nin bölgede kalıcı askeri nüfuz kurma niyetinin açık işareti. Trump’ın son açıklaması ise bu stratejiyi yeniden hızlandırma mesajı olarak görülüyor.

Enerji Devlerinin Yeni Üssü: Nijerya

ABD merkezli petrol devleri Nijerya’nın açık deniz sahalarında milyarlarca dolarlık yatırımlara imza atıyor.

Enerji rezervleri bakımından Afrika’nın lideri konumundaki Nijerya, ExxonMobil ve Chevron gibi devlerin yeni yatırım merkezine dönüştü.

Açık deniz petrol sahalarına yönelik projelerin toplam yatırım hacmi 1,5 milyar doların üzerinde. Bu yatırımlar, yalnızca enerji üretimini değil, aynı zamanda ABD’nin bölgedeki jeopolitik nüfuzunu da güçlendiriyor.

ABD’nin Nijerya’daki varlığı enerjiyle sınırlı değil.

Teknoloji sektöründe, Amerikan firmaları ülkenin büyüyen dijital ekonomisine yatırım yapıyor. “Afrika’nın Silikon Vadisi” olarak anılan Lagos merkezli girişimlere ABD’den ciddi fon akışı sağlanıyor.

Finans sektöründe, J.P. Morgan ve Citibank gibi Amerikan bankaları Nijerya’da aktif olarak faaliyet gösteriyor, dolar bazlı işlemlerde piyasanın büyük kısmını kontrol ediyor.

Tarım ve imalat alanında, ABD merkezli şirketler 18 binden fazla yerel işletmeyle ortaklık kurdu; tarımsal üretimi ve ihracatı “modernleştirme” adı altında yeniden yapılandırıyor.

Yardım Görünümlü Bağımlılık Politikası

ABD, Nijerya’ya yılda ortalama 740 milyon dolar dış yardım sağlıyor. Bu yardım; sağlık, eğitim ve “yönetişim” adı altında fonlanıyor.

Ancak Nijerya’daki sivil toplum kuruluşları, bu yardımların önemli kısmının politik nüfuz oluşturmak ve iç siyasete yön vermek için kullanıldığını belirtiyor. Önceki Trump yönetimi döneminde de bu yardımlar, ülkenin iç politikasını “Batı değerleri” eksenine çekme baskısına dönüştürülmüştü.

En Çok Bedel Ödeyenler Müslümanlar

Batı medyası son dönemde Nijerya’daki şiddeti yalnızca “Hristiyanlara yönelik katliam” olarak yansıtsa da sahadaki gerçek bundan çok daha karmaşık. Ülkedeki iç çatışmalar, etnik gerilimler ve güvenlik boşlukları Müslüman toplulukları da hedef alıyor.

Sadece 2024 yılında ülkenin kuzey bölgelerinde yaklaşık 2.000 Müslüman sivil, örgütler veya yerel milislerin saldırılarında yaşamını yitirdi.

Bölgedeki en etkili örgütlerden olan Boko Haram örgütü eylemlerinin çoğunda Müslüman sivilleri hedef aldı.

Camilerde, pazar yerlerinde ve okullarda gerçekleşen yüzlerce bombalı saldırı, binlerce Müslüman’ın ölümüne yol açtı.

Birleşmiş Milletler verilerine göre 2009’dan bu yana Boko Haram saldırılarında 35.000’den fazla kişi öldü; bunların büyük kısmı Müslüman sivillerdi.

Hedef: Çin’in Altyapı Hâkimiyetini Kırmak

ABD’nin Nijerya’yı hedefine koymasının en önemli nedenlerinden biri Çin.

Çin, 2010’lardan itibaren Nijerya’nın en büyük altyapı finansörü haline geldi. Lagos demiryolu, Abuja-Kaduna tren hattı, liman ve enerji santrali projelerinin çoğu Çin sermayesiyle inşa edildi. ABD şimdi bu tabloyu tersine çevirmek istiyor.

Washington, Nijerya ile 13 milyar dolarlık ticaret hacmini genişletmek için Amerikan şirketlerini devreye soktu. ExxonMobil, Chevron, General Electric ve Bechtel gibi devler, enerji ve altyapı yatırımlarına yönlendirildi. ABD Ticaret Bakanlığı, Nijerya’ya “altyapı ve dijital ekonomi işbirliği çerçevesi” sunarak Çinli müteahhitlerin yerini Amerikan firmalarına bırakmayı hedefliyor. Amaç Çin’in “Kuşak ve Yol” (BRI) girişimiyle kurduğu finansal bağımlılığı parçalamak; Nijerya’nın altyapı borçlarını ABD merkezli finans kurumları üzerinden yeniden yapılandırmak.

Rusya’nın Silah Pazarı

Rusya, 2015–2022 arasında Nijerya’nın en büyük silah tedarikçisiydi. Moskova’dan helikopterler, tanklar ve eğitim desteği sağlanıyordu. Ancak 2023 sonrası ABD, “terörle mücadele” bahanesiyle bu pazara hızla girdi:

ABD, Nijerya’ya 346 milyon dolarlık silah satışına onay verdi. AFRICOM aracılığıyla istihbarat paylaşımı, askeri eğitim ve drone desteği başlatıldı.

Rus yapımı mühimmatların yerini Amerikan üretimi sistemler almaya başladı. Şimdi tamamen Nijerya ordusunun tedarik zincirini Rusya’dan koparmak; savunma teknolojisini Amerikan standardına bağlayarak kalıcı askerî bağımlılık oluşturmayı amaçlıyor.

Afrika’nın Merkezinde Batı’ya Bağlı Bir Güç

Nijerya; nüfusu, doğal kaynakları ve Batı Afrika’daki etkisiyle kıtanın lider ülkesi. ABD’nin uzun vadeli planı, bu ülkeyi Afrika’da Batı yanlısı bir eksenin merkezi haline getirmek.

Böylece Nijerya üzerinden Sahel bölgesine askerî ve istihbarî erişim sağlanacak. Çin’in Batı Afrika liman zinciri (Lagos-Cotonou-Dakar hattı) kırılacak. Rusya’nın Mali, Nijer ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki milis ağlarına karşı Nijerya “Batı’nın ön karakolu” işlevi görecek.

Yani Nijerya üzerinden Batı Afrika’daki “yeni Mısır” haline getirip, kıtanın kuzey-güney jeopolitiğini ABD çıkarları etrafında yeniden dizayn edilecek.

Trump’ın Hristiyan Vurgusunun Nedeni

Trump’ın Nijerya çıkışında kullandığı “Hristiyanlara yönelik saldırılar” vurgusu, öncelikle ABD iç siyasetinde muhafazakar seçmene mesaj verme amacı taşıyor. Trump, Evangelist tabanın desteğini yeniden konsolide etmek için dış politikayı din temelli sembollerle şekillendiriyor. Nijerya, Afrika’da Hristiyan nüfusun en yoğun olduğu ülkelerden biri olduğu için bu söylem, Amerikan kamuoyunda duygusal yankı oluşturmak açısından son derece elverişli bir örnek. Trump, böylece “Hristiyanların koruyucusu” imajını pekiştirerek iç politikada moral üstünlük ve kimlik dayanışması üretmeyi hedefliyor.

İkinci olarak, bu vurgu ABD’nin Afrika’daki stratejik rekabetine ideolojik meşruiyet kazandırma aracı. Çin ve Rusya’nın kıtadaki ekonomik ve askeri etkisi hızla büyürken, Trump yönetimi bu etkileri dengelemek için Nijerya gibi kilit ülkelerde Batı yanlısı bir blok oluşturmak istiyor. Ancak doğrudan “jeopolitik çıkar” söylemi kamuoyunda destek bulamayacağı için, “Hristiyanlara yönelik zulüm” gibi insani bir tema öne çıkarılıyor.

Ayrıca “Hristiyanları koruma” dili Trump açısından diplomatik baskıyı ahlaki üstünlükle harmanlama aracı. Bu söylemle Washington hem Nijerya hükümetini politik baskı altına alıyor hem de Afrika’daki askeri varlığını “insani görev” olarak sunabiliyor. Böylece Trump’ın söylemi, görünürde dini duyarlılıktan doğmuş gibi olsa da özünde ABD’nin enerji, güvenlik ve nüfuz çıkarlarını koruma stratejisinin ideolojik örtüsü oluyor. Yani Nijerya örneğinde Hristiyan vurgusu, inançtan değil güç siyasetinden beslenen modern bir haçlı dili olarak kullanılıyor.

Yorumlara Git

Selvi: Cumhurbaşkanı Erdoğan da İmralı ziyaretine yeşil ışık yaktı!

Tüketici hakem heyetlerinde yeni dönem: Artık çok daha hızlı

Gürsel Tekin’den il başkanlığı açıklaması: Mühür kimdeyse Süleyman odur

Yılmaz Özdil, CHP'lileri fena şamarladı

Çocukları suça karıştırana ağır ceza: 11. Yargı paketi hazır! Bilişim ve silahlı eylemlere göz açtırılmayacak