Aktüel
Kostüm değil, kimlik değişimi!
Şeyma Demircan Namazcı Mirat Haber'de yazdı: Bir çocuğun cadılar bayramı kostümü giymesiyle başlayan öykü, aslında bir toplumun kimlik yorgunluğunu anlatıyor. Dinle adetin karıştığı bir çağda, özümüze dönebilecek miyiz?
Şeyma Demircan Namazcı Mirat Haber'de yazdı: Bir çocuğun cadılar bayramı kostümü giymesiyle başlayan öykü, aslında bir toplumun kimlik yorgunluğunu anlatıyor. Dinle adetin karıştığı bir çağda, özümüze dönebilecek miyiz?
Geçtiğimiz yıl Millî Eğitim Bakanlığı, okullarda millî ve kültürel değerlere aykırı günlerin kutlanmasını yasaklamıştı. Oysa bu karar gelmeden önce, yılbaşı kutlamalarından cadılar bayramına kadar pek çok yabancı gelenek neredeyse “bizimmiş” gibi kutlanır olmuştu.
Geçenlerde yerli bir markanın mağazasında cadılar bayramı temalı çocuk kıyafetleri görünce içim burkuldu. Tam o sırada genç bir annenin arkadaşına dönüp şöyle dediğini duydum:
“Ben küçükken okulda hep cadılar bayramı kutlanırdı ama ailem izin vermezdi. Sanki kostüm giyip şeker toplasam dinden çıkacaktım. Bunun neresi kötü Allah aşkına? Ben kızıma alıp giydiriyorum, çok eğleniyor. Ama duaları da öğretiyorum.”
İşte tam da sorun burada.
O annenin sözleri bana şunu düşündürdü: Ülkemizde din ile adet birbirine karışmış durumda. Din adına yapılan açıklamalar çoğu zaman ruhu ikna etmekten uzak, sadece “yasak” kelimesine sıkışmış. Bir çocuğa “bizim dinimizde bu yok” demek din eğitimi sanılmış. Oysa çoğu zaman akılcı bir temeli olmayan adetler, din diye anlatılmış.
Din, kalpten değil kalıptan anlatılınca; gençler ruhunu doyurmayan bir inançtan uzaklaşıyor. Çünkü anlamını bilmediği yasaklar, zamanla anlamsızlaşıyor.
Durum böyle olunca gençler arasında yaygınlaşan dinden uzaklaşma eğilimine şaşırmamak gerek. Bugünün gençleri bir önceki kuşak gibi ezberci ve itaatkâr değil. Onlara sorgulamayı, düşünmeyi öğretiyoruz; sonra da ruhunu anlatamadığımız bir dinin, kulaktan dolma kurallarını sunuyoruz.
Geçenlerde 1935 yılında Kudüs’te yapılan bir misyonerlik konferansında Rahip Samuel Zwemer’in konuşmasına rastladım. Uzun metnin en çarpıcı kısmı şuydu:
“Amacımız Müslümanların Hristiyan olmasını sağlamak değil, Hristiyanlar gibi yaşamasını sağlamaktır.”
Bugün yaşadığımız tablo tam olarak bu. Görünüşte sadece bir eğlence gibi duran bu kutlamalar, aslında yaşam biçimimizi sessizce dönüştürüyor.
Yani mesele “Cadılar Bayramı kutlamasında ne var ki?” meselesi değil; mesele, yaşam biçimimizin Batılı Hristiyan kültürünün kalıplarına bürünmesidir.
Kültürel benzerlik adı altında özümüzden uzaklaşmak…
Özel günlerden giyim kuşama, müzikten sanata kadar hayatın her alanında farkında olmadan başkalarına benzemek…
Tıpkı internette bir ürün ararken farkında olmadan neleri tıklayıp, sonunda “Ben bunu neden aldım?” dememiz gibi.
Bugün hâlâ Avrupa’ya öykünme, onlara benzeme çabası sürüyor. Bu sadece gençleri değil, “Elhamdulillah Müslümanım” diyen yetişkinleri de etkiliyor.
O yüzden artık dinin özünü anlamamız gerek.
Mesele, şeker toplamak ya da “Hoş geldin bebek” partisi yapmak değil. Mesele, her şeyimizle onlara benzediğimiz, bunu da modernlik zannettiğimiz bir çağda, kendi inancımızın ruhunu kaybetmemek.
Çünkü mesele sadece bir kutlama değil;
ruhunu kaybeden bir medeniyetin çocuklarına ne bıraktığımız meselesidir.
İSLAMİ HABER “MİRAT”