AKİT MENÜ

Dünya

BAE işin içinde! Sudan Büyükelçisi: Askerlerle takviye yaptılar dedi! Skandal sözler bomba gibi düştü

Sudan Ankara Büyükelçisi Nadir Yousif Eltayeb Babiker, 3000 masum vatandaşın adı geçen o katliamla ilgili yaptığı açıklamada BAE'nin Paralı bu işin içinde vurguladı. askerlerle takviye yaptılar ve bu BAE'nin yaptığı bir iş dedi. Bu iddialar kamuoyunda tartışmalara neden olurken skandal açıklaması gündeme bomba gibi düştü!

Haber Merkezi
Güncelleme Tarihi:

Sudan Ankara Büyükelçisi Nadir Yousif Eltayeb Babiker, Fokus+ röportajında Sudan'daki trajik durumu anlattı.

Büyükelçi, El Faşir'de yaşanan katliamdan bahsetti ve 3000 masum vatandaşın etnik gerekçelerle öldürüldüğünü ifade etti. Hastanelerin hedef alındığını ve 460 hasta ile sağlık personelinin istisnasız katledildiğini vurguladı. Büyükelçi, BAE'nin milislere verdiği desteğin savaşın devam etmesindeki temel neden olduğuna değindi. Sudan Silahlı Kuvvetleri'nin 265'ten fazla saldırıya karşı direniş gösterdiğini anlattı. Türkiye'nin Sudan'a olan dostluğundan ve ülkelerin iç işlerine karışmama prensibinden övgüyle söz etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2017 Sudan ziyaretinin ilişkilerde dönüm noktası olduğunu belirtti. Türkiye'nin insani yardımlarının 10 bin tona ulaştığını ve bu desteğin devam ettiğini ifade etti. Sudan'daki gıda krizinin özellikle çatışma bölgelerinde yoğunlaştığını, Kuzey ve Doğu Sudan'da durumun daha iyi olduğunu açıkladı. BAE'nin İsrail ile koordineli hareket ettiğini ve vekalet savaşı yürüttüğünü savundu. Büyükelçi, uluslararası topluma ve Türkiye'ye El Faşir'deki vatandaşların korunması için çağrıda bulundu. Siyasi çözüm için BAE'nin desteğini durdurması gerektiğini vurguladı. Hükümetin demokratik geçiş için mantıklı bir yol haritası koyduğunu belirtti. Türkiye'nin bölgesel ve uluslararası bir aktör olarak Sudan krizinde büyük rol oynayabileceğini ifade etti.

Sudan’ın Ankara Büyükelçisi Nadir Yousif Eltayeb Babiker, Fokus+’a yaptığı özel açıklamalarda Sudan’daki son gelişmeleri değerlendirdi. Babiker, El Faşir’de yaşanan saldırıların “benzeri görülmemiş boyutta katliamlar” içerdiğini belirterek uluslararası topluma çağrıda bulundu.

Sudan’da süren çatışmalar, özellikle El Faşir’de gerçekleşen son saldırılarla birlikte kritik bir eşik aşmış durumda. Sudan’ın Ankara Büyükelçisi Nadir Yusuf El Tayeb Babiker, Focus+ için yaptığı değerlendirmede, kentte yaşananların sıradan bir çatışma değil, sistematik bir etnik temizliğe dönüştüğünü vurguladı. İlk olarak El Faşir’deki saldırıların kapsamına ve sivillerin maruz bırakıldığı vahşete dikkat çekerek şunları söyledi:

Gerçekten Sudan’daki durumun neredeyse tamamını El Faşir olayları oluşturuyor. El Faşir olayları bildiğiniz üzere geçen hafta meydana geldi. Terör milisleri El Faşir şehrine saldırdıp daha önce görülmemiş korkunç suçlar işledi. Tamamen benzeri görülmemiş olaylar bunlar. Ve etnik temizlik suçları düzeyine ulaşan olaylardı.

Binlerce masum sivili katlettiler. Hastanede yaklaşık 460 hasta, doktor ve refakatçi vardı, istisnasız hepsini öldürdüler. Yaklaşık 3000 masum, savunmasız vatandaşı tamamen etnik gerekçeyle öldürdüler. Yani belirli etnik grupları veya kabileleri hedef alıyorlar ve mümkün olan en fazla sayıda insanı öldürmeye odaklandılar.

Geri kalanlar şu anda El Faşir'de kuşatma altında. Bazıları El Faşir'den kaçmayı ya da çıkmayı başardı. Vatandaşlar Tavile bölgesine göç etti, ancak yaklaşık 177 bin vatandaş hala orada, El Faşir içinde kuşatılmış durumda. Onların El Faşir'den çıkmasını engelliyorlar ve üzerlerinde benzeri görülmemiş bir terör uyguluyorlar.

Bu nedenle şu anki durum, insani durum endişe verici. Büyük bir kaygı var çünkü bilgi yok. Şehirden iletişimi bile kestiler ve bu yüzden uluslararası topluma sesleniyoruz. Kardeş ülke Türkiye'ye sesleniyoruz, en azından El Faşir içindeki vatandaşların korunması ve güvenliklerinin garanti altına alınması için. Çünkü bazı bilgiler sızdı, umarız doğru değildir, sadece bu aşamada ölü sayısının 20 bin olduğu yönünde. Kan göllerini gösteren uydu fotoğrafları var ve bu son derece endişe verici ve rahatsız edici bir durum.

“İki yıllık kuşatma ve yaygın ihlaller”

El Faşir’deki ağır tabloya değinen Büyükelçi, çatışmanın yalnızca son haftalarda yaşanan saldırılarla sınırlı olmadığını; uzun süredir planlı, sistematik bir kuşatma sürecinin parçası olduğunu belirtti. Saldırıların geçmişine ve savaşın ülke genelinde yayılan boyutuna ilişkin şu ifadeleri kullandı:

El Faşir'i yaklaşık iki yıl boyunca kuşatmış durumdaydılar ve Sudan Silahlı Kuvvetleri El Faşir'de direndi. Yaklaşık 265'ten fazla sürekli saldırıya karşı Silahlı Kuvvetler ve Ortak Kuvvetler direndi. Maalesef son saldırıda yabancı taraflardan yardım aldılar. Silahlı Kuvvetler'in iletişimini kesmeyi başardılar ve Silahlı Kuvvetler geri çekilmeye karar verdi, sivilleri korumak için. Çünkü savaşlarda ve çatışmalarda siviller her zaman zarar görür.

Ancak karşı tarafın komutanı El Faşir'e giderken veya şehre girerken onlara talimat vermişti: "Esir istemiyorum, herkesi öldürün." Savaşın başından beri Sudan'da yaklaşık 107 katliam tespit ettik. En sonuncusu El Faşir katliamı, ama tabii aslında El Cezire'de ve Hartum'da başladı, Darfur'da, savaşın başında işgal ettikleri Sudan'ın her yerinde. Sivillere karşı aynı düzeyde katliamlar oldu ve bu milislerin yaklaşımı bu. Sivilleri hedef alma, zorla yerinden etme ve etnik temelde terör uygulamak.

Dolayısıyla bu milis her ölçüte göre terörist sayılıyor ve etnik temizlik uyguluyor ve savaş suçları işliyor. Sudan'da olanları hep 2016'da Türkiye'de olanlara benzetirim. Hızlı bir darbe girişimiydi. 5 saat içinde iktidarı ele geçireceklerini düşünüyorlardı. Cumhurbaşkanı Burhan'a suikast ve Hemedti'yi başkan yapma girişimiydi.

“Dış müdahale iddiaları ve BAE vurgusu”

El Faşir’de yaşanan katliamların tesadüfi olmadığını vurgulayan Babiker, Sudan’daki savaşın arkasında yalnızca iç dinamiklerin değil, dış müdahalelerin de bulunduğunu ifade etti. Çatışmaların seyrini değiştiren bu etkenlere ilişkin değerlendirmesinde şu görüşleri paylaştı:

Gerçekten dış güçler var, özellikle BAE'nin rolünden şüphe yok. Bu milisleri tam bir koordinasyonla destekliyordu. Bunu başaramayınca, bu milisler, 100 yıllık Sudan Silahlı Kuvvetleri'ne karşı en fazla bir veya iki aydan fazla dayanamayacaktı ve yok edileceklerdi. Ancak BAE'den sürekli her türlü silahla destek gördü.

Bu milisler, Hızlı Destek Güçleri'nin bir parçası olarak orduyla birlikteyken İHA'ları yoktu ve İHA, modern silahlar ve modern parazit sistemleri konusunda eğitimli bile değillerdi. Bunların hepsi savaş sırasında yapıldı. Aynı zamanda birçok savaşçılarını kaybettiler. Sudan Silahlı Kuvvetleri onların yaklaşık %60 insan gücünü yok etmeyi başardı.

Ancak onlar paralı askerlerle takviye yaptılar ve bu BAE'nin yaptığı bir iş. Kolombiya'dan bile paralı askerler getirdiler, Latin Amerika'dan, ayrıca komşu ülkelerden. Güney Sudan'dan paralı askerler var, Çad ve Nijer'den. Bu da savaşın devam etmesine sebep oldu. BAE'nin sürekli desteği olmasaydı bu savaş devam etmezdi.

Bu nedenle dünyaya ve uluslararası topluma sesleniyoruz: BAE'yi durdurmalı, Sudan'ın iç işlerine müdahalesini durdurmalı. Eğer BAE ve onun desteği durursa, savaş duracak.

“Türkiye ile ilişkiler, insani destek ve iş birliği”

Sudan’daki çatışmaların yalnızca iç aktörlerin mücadelesi olmadığını, dış destekle ivme kazandığını vurgulayan Babiker, bu noktada değerlendirmesini bölgedeki diplomatik tutumlara taşıdı. Özellikle bazı ülkelerin müdahalelerinin savaşın seyrini ağırlaştırdığını söylerken, Sudan’ın yanında ilkeli bir duruş sergileyen aktörleri de ayrı bir yere koydu. Sözü, Türkiye’nin tavrına getirerek iki ülke arasındaki ilişkilerin kriz dönemlerinde nasıl şekillendiğini şu ifadelerle aktardı:

Türkiye her zaman Sudan'ın dostuydu. Ayırt edici bir yaklaşımı var: Ülkelerin iç işlerine karışmamak ve devletlerin egemenliğine saygı duymak. Bu onun tüm Afrika ülkeleriyle olan tutumu. Bu nedenle Türkiye ile dostluk sürekli ve istikrarlı bir şekilde devam etti, ekonomik ve siyasi işbirliği şeklinde, ayrıca kalkınma desteği ve TİKA aracılığıyla insani destek yoluyla.

Ayrıca Sudan'da bir Türk bankasının ilk şubesi olarak Ziraat Bankası açıldı. Ayrıca Türk okulları Sudan'daki öğrencilere büyük hizmet sundu. Burslar hala devam ediyor, ayrıca sağlık işbirliği için bir program var. Her yıl yaklaşık 100 vakanın Türkiye'de tedavi olması için fırsat veriliyor. Bu ilişki istikrarlı ve sürekli olarak uzun süredir devam ediyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2017'de Sudan ziyareti ilişkilerde bir dönüm noktası sayılır. Önemli ölçüde bir dizi anlaşma imzalandı. Son dönemde bir tarım projesi üzerinde anlaşıldı. Yaklaşık bir milyon hektarlık projede yatırım için bir mutabakat anlaşması taslağı imzalandı. Bu proje inşallah Sudan ve Türkiye için hayır getirecek, çünkü bu iki ülkenin halklarının çıkarını düşünüyor. Şimdi göreceğiz, savaş sona erdikten sonra umarım hayata geçecektir.

Ve daha savaşın başlangıcında Türkiye Sudan'da neler olduğunu tam olarak anladığını kanıtladı ve Sudan'ın güvenliğine, emniyetine ve istikrarına zarar veren her türlü eylemi başından beri güçlü bir şekilde reddetti. Ayrıca Silahlı Kuvvetler'e Sudan halkının temsilcisi olarak saygı duyuyor ve aksi bir şeye izin vermiyor. Sudan'ın istikrarına ve ulusal kurum olan Silahlı Kuvvetler'e zarar verilmesini kırmızı çizgi olarak görüyor.

Türkiye Sudan'a insani destek sunmaya özen göstermeye devam etti. Savaş sırasında insani yardım yaklaşık 10 bin tona ulaştı ve Türkiye Sudan'a çok büyük insani ve siyasi destek sunmaya devam ediyor.

Açıkçası Türk hükümeti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın inisiyatifiyle geçen yıl Sudan ve BAE arasında arabuluculuk yapmayı teklif etti. BAE'nin maalesef inkarcı bir rolü var, ancak bu bir gerçek ve bu savaşı durduramıyor. Bu da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın güzel bir girişimiydi, Sudan'daki savaşı durdurmak ve kan dökülmesini önlemek için.

Sanırım ilk adım BAE'nin bunu kabul etmesi ve sonra geri adım atmaya çalışması, çünkü şu anda kabul etmiyor ve destek veriyor. O savaşın bir tarafı ve parçası; arabulucu değil. Bu nedenle ilk adımın kabul etmesi ve tamamen bu desteği durdurması olduğunu görüyoruz. Bu destek Sudan'da on binlerce insanın kanının dökülmesine neden oldu.

“Sağlık altyapısı hedefte; gıda durumu bölgesel farklılık gösteriyor”

Babiker, Türkiye’nin tutumuna ilişkin değerlendirmelerinin ardından, savaşın sebep olduğu insani koşullara dikkat çekti. Sağlık altyapısının hedef alınması, gıda sıkıntısı ve çatışma bölgelerindeki yaşam koşullarına dair şunları aktardı:

Gerçekten durumu tanımlamada biraz abartı olduğunu düşünüyorum, özellikle gıda konusunda. Doğru, sağlık durumu açısından büyük bir zorluk var, çünkü hastaneler kasıtlı olarak yok edildi. Bu suçlu milisler başkentteki yaklaşık 50'den fazla hastaneyi yok etti. İlaç depolarını hedef aldılar, hatta tıbbi personel bile hedef alındı.

Mesela iki gün önce Bara şehrinde hastaneye girdiler ve hastane içindeki tüm tıbbi personeli öldürdüler. Sağlık hizmetleri gerçekten çok büyük sıkıntıda, ancak gıda durumu... Doğru, gıda kıtlığı var, ama Sudan'ın büyük bir bölümünde şu anda insanlar normal şekilde tarım yapıyor. Tarım şu anda Kuzey Sudan'da, Doğu Sudan'da mevcut ve tarımsal üretim Allah'a şükür iyi.

Sonbaharda yağmur bu yıl iyiydi. Sudanlı vatandaşların büyük bir kısmı, Kuzey ve Doğu Sudan bölgelerinde normal hayatlarını yaşıyorlar. Gerçekten operasyon bölgelerinde, şu anda Darfur ve Kurdufan'daki bölgelerde gıda krizi var. Gıda ulaştırmada bile zorluk var, Hatta El Faşir iki yıldır kuşatma altındaydı, bundan dolayı gıda ulaştırma imkanı yoktu.

Bu nedenle gıda durumu Kuzey, Orta ve Doğu Sudan'da kabul edilebilir düzeyde, ancak gerçek açlık çatışma bölgeleri dediğimiz yerlerde, askeri operasyonların yürütüldüğü savaş bölgelerinde.

Ayrıca Türkiye'ye teşekkür ediyoruz çünkü bahsettiğim gibi Sudan'ı gıda, giysi ve ilaç konusunda bu iki yıl boyunca sürekli destekliyor.

Sanırım BAE tek başına değil, BAE diğer taraflar için rol oynuyor, özellikle İsrail, dediğim gibi. İsrail malzemelerinin kullanıldığı teyit edildi aslında. Şu anda milislere sürekli olarak silah tedarik edilen bölgelerin bir kısmı Somali'de Bosaso'da, Puntland'da. Maalesef BAE'nin orada milislere silah tedarik etmek için kullandığı bir üssü var. Neredeyse günlük kargo uçuşları var ve orada İsrail radarı var ve kesinlikle İsrail ile koordinasyon var.

Bahsettiğiniz gibi biz buna vekalet savaşı diyoruz, kendisi başka taraflar için rol oynuyor. Bu durumu tamamen karmaşıklaştırıyor.

“Cidde süreci ve hükümetin yol haritası”

Sahadaki koşulları aktaran Babiker, ardından krizin siyasi çözümüne yönelik süreçlere geçti. Cidde görüşmeleri, uluslararası girişimler ve Sudan hükümetinin çözüm planına dair şunları söyledi:

Siyasi sürecin değerlendirilmesi Cidde'de 2023'te başladı. Savaşın başında hükümet isyancılarla oturdu ve insani ateşkes üzerinde anlaştılar, ancak uygulanmadı. İsyancılar ateşkesi ihlal etti, başından beri bile buna uymadı ve direndi. BAE'nin isyancıları direnmeye iten taraf olduğuna dair birçok kanıt var.

Bu nedenle siyasi sürecin uluslararası toplum önünde şeffaflık ve adaletle ilerlemesi gerektiğine inanıyoruz. Biz adalet istiyoruz. BAE'nin arabuluculukta bir rolü olamaz. Dünya bilmeli ki BAE öncelikle desteği durdurmalı.

Ve bir de hükümetin koyduğu çok mantıklı ve objektif bir yol haritası var. Krizi çözebilir ve hatta seçimlere kadar gidebilir. Savaşçılar konusunda bile, suç işlemeyenler Sudan ordusuna yeniden entegre edilebilir. Suç işleyenler bunun cezalandırılır tabii.

Hükümetin koyduğu tam bir tasavvur var çünkü hükümet demokratik sürecin istikrarını sürdürmeye çok özen gösteriyor, geçiş döneminin sorunsuz bir şekilde sona ermesi için. Bu nedenle şimdi uluslararası toplumdan insani durumu gözetmesini istiyoruz.

Türkiye'ye teşekkür ediyoruz, Türk halkı Sudan halkına dayanışmasını ve bu suçlara karşı kınamasını ifade etti. Birçok münasebette onurlu duruşlar sergilendi, hatta Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son dönemde sürekli ve tekrarlı bir şekilde bu konuyu dile getiriyor ve uluslararası toplumu uyarıyor.

Dünya doğrudan Sudan'a yönelmeli ve kan dökülmesini önleme ve bu savaşı durdurma girişiminde bulunmalı. Türkiye'nin çok büyük bir rol oynamaya tamamen uygun olduğunu görüyoruz. Türkiye bölgesel ve uluslararası bir aktör, ağırlığı, saygınlığı ve güvenilirliği var. Ayrıca bu konuyla da ilgileniyor.

Gerçekten Sayın Cumhurbaşkanı, tarihi ilişkiler nedeniyle, coğrafi yakınlık nedeniyle Sudan'ın Türkiye'yi ilgilendirdiğini vurguluyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde büyük bir rol oynamasını bekliyoruz.

Babiker, uluslararası toplumun acilen sorumluluk alması ve dış desteğin kesilmesi çağrısını yineleyerek, Türkiye’nin barış ve istikrar yönündeki rolünü vurguladı. Değerlendirmesini, “önümüzdeki dönemde Türkiye’nin daha büyük bir rol üstlenmesini bekliyoruz” sözleriyle tamamladı.(Fokus+)

Yorumlara Git

Diyarbakır'dan acı haber: Ölü ve yaralılar var

Başkan Erdoğan ve Zelenski'den önemli açıklamalar

Böcek ailesinin ölümü sonrası flaş karar! İstanbul'daki tüm işletmelerde artık zorunlu oldu

Dünyanın gözü Ankara'da! Erdoğan Zelenski'yi kabul etti

Yine oyunbozanlık yaptılar! İsrail saldırıya geçti