Gündem
Bunlar Atatürk’ün yüzünü de çaldılar! Sevgi mi rant mı? Yücel Kaya yazdı
Yücel Kaya bu yazısında, Atatürk’ün adının yıllarca bir maskeye, bir kalkan ve rant aracına dönüştürülmesini; siyasetçilerden sanatçılara kadar birçok kişinin bu maskenin ardına saklanarak hem toplumu hem de Atatürk’ün gerçek mirasını nasıl gölgelediğini ortaya koydu. Kaya yazısını, “Sadece Atatürk’ün yüzünü değil, Bir ülkenin geleceğini de çalıyorlar.” diye bitirdi. İşte Kaya’nın o yazısı…
YÜCEL KAYA
Uğur Mumcu bir gün, “Bu ülkede banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi takılır” dedi;
Ve çok geçmeden, sanki o sözün yankısı karanlık dehlizlerde birilerini uyandırmış gibi, sessiz bir patlama ile hayattan koparıldı.
Cumhuriyet savcıları failini yakalamak için her nereye adım atsa, yüzü görünmeyen bir suret ile karşılaştı.
Kimliği sır gibi saklanmış, yüzünde Atatürk’ün donuk bir maskesi, her taraftaydı.
Mumcu’nun katilleri bulunamadı;
Ama o söz…
O söz hâlâ bu ülkenin nabzı gibi atıyor:
Banka soyanlar kar maskesi, ülke soyanlar Atatürk maskesi taktı.
Bunu herkes biliyordu, herkes hissediyordu; çünkü Mustafa Kemal’in ölümünden sonra, onun adıyla süslenen maskeler bir bir yüzlere yapıştırılmıştı.
Baskıcı uygulamalar “modernleşme” diye sunulmuş, birtakım toplumsal mühendislikler müfredata “Atatürk’ün ilkeleri” adıyla nakşedilmiş,
Etnik kimliklerin dili, kültürü “Atatürk istemişti” bahanesiyle susturulmuştu.
“Eleştirmeyin” diyorlardı, “Atatürk’ün izindeyiz.”
Yanlış politikalar “Atatürk böyle isterdi” perdesinin ardında saklanıyor, tarihî gerçekler onun adına eğilip bükülüyordu.
Bu maskeli tören en çok da CHP’nin koridorlarında görkemli bir gölgeye dönüştü.
Edirne Milletvekili Ediz Ün’ün aracından çıkan kaçak elektronik sigaraların dumanı bile
“Ben Atatürk’ün hedefleri doğrultusunda çalışıyorum” sözüyle tütsülenmişti.
Sahneye çıkıp edebin sınırlarını rüzgârda savuran kimi sanatçılar da bu maskenin ardına sığınıyor, eleştiri getirenleri “gerici” ve “yobaz” diye yaftalıyordu.
Ve öyle bir an geldi ki, hakkındaki usulsüzlükleri kâğıda döksen 3700 sayfa tutacak o zat bile,
“Bana bakan ülkeyi, bayrağı ve Atatürk’ü görür” diyebiliyordu.
Evet, belki bir yönüyle doğruydu;
Çünkü ona bakan yalnızca yüzüne taktığı maskeyi görüyordu çaresizce.
Biz “Hayır, siz Atatürkçü değil; yalnızca onun yüzünü kendi çıkarlarınıza perde edenlersiniz” dediğimizde bir anda gerici ilan edilmemiz bundandı.
Maskeyi elinden almak istediğiniz kişi sizi karanlığa itmeye her zaman hazırdı.
O maskeyi takarak makamlara oturup kirlettiler.
Kirlenen sadece makamlar da değildi;
Sosyal medyada dahi profil yüzler Atatürk’ün fotoğraflarını koymuştu yüzlerinin yerine, ülkeye yapılan her hizmet o maskeli kalabalık tarafından gölgelenmişti.
Cumhuriyetin değerleri kirlettiler.
Atatürkçülük artık bir inanç değil bir ticaret alanına dönüştü.
Zübeyde Hanım heykelinin önünde secde edenleri,
Atatürk’ü putlaştırıp önünde ibadet edenleri saymıyorum bile;
Magazin vitrinindeki kimi sanatçılar! ise,
CHP’li belediyelerden alacakları konserlerin uğruna sosyal medya hesaplarını Atatürk posterleriyle donatıp rant yağmurlarının altında ıslanıyordu.
Ve gerçekten de yağmur başladı:
Birkaç saatlik sahne şovlarında 44 milyonlar, 41 milyonlar, 78 milyonlar, 94 milyonlar…
Sahi, onlar Atatürk’ü mü seviyordu, yoksa akan paranın sıcaklığını mı?
Bir de psikolojik bir soru vardı zihni kemiren:
Bunca “Atatürkçü” ünlünün çocuğunun adı niçin Mustafa değildi?
Niçin Kemal, niçin Ali Rıza, niçin Zübeyde, Makbule ya da Latife değildi?
Sevgi dedikleri şeyin, en azından bir isimde bile yankısı yok muydu?
Mesela Atatürkçü olduğu söylenen Pelin Batu’nun çocuğunun adı Rafael’di; Bir Yahudi ismiydi bu.
Tarkan’ınki Liya,
Gülben Ergen’inki Ares ve Atlas…
Kimi Arya, kimi Lila, kimi Sasha Mia, kimi Rodin…
Bir diğeri Azur Benan…
Liste uzuyor da uzuyordu: Luna, Mylan, Kayra, Edvan, Yade, Yeda, Mire, Milena…
Bu kadar “Atatürkçü” insanın içinde bir tek isim bile Atatürk’ün hatırasını çağırmıyordu.
Sevdikleri şey Atatürk değil, yüzlerine taktıkları maskenin sağladığı ışıktı belki de.
Çağdaşlığın sembolü olarak gösterilen Atatürkçü Müge Boz’un oğlunun adı bile Rika idi;
Ne anlama geldiğini soran yoktu, her şey görüntüden ibaretti zaten.
Gerçek şu ki:
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKAYIN>>>