Gündem
'CHP cesur değil' Ahmet Hakan'dan gerçeği yüzlerine çarptı
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, bugünkü köşe yazısında CHP'nin siyasi duruşunu "cesaret" kavramı üzerinden analiz etti. Hakan, partinin DEM Parti ile ilişkileri ve terörle mücadele vizyonu konusundaki tavırlarını karşılaştırdığı yazısında dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, bugünkü köşe yazısında CHP’nin siyasi duruşunu “cesaret” ekseninde değerlendirdi.
Hakan, partinin DEM Parti ile ilişkileri ve terörle mücadele konusundaki tavrını karşılaştırarak, CHP’nin bu alanlarda izlediği politikaların kamuoyunda nasıl algılandığını yorumladı.
İşte Ahmet Hakan'ın "Cesaret Açısından CHP" başlıklı yazısından öne çıkan başlıklar:
"CHP, İmralı Konusunda Cesur Değil"
Hakan, CHP'nin terör örgütünün silah bırakmadığı bir ortamda DEM Parti ile seçim iş birlikleri yapabilecek kadar "cesur" olduğunu, ancak örgütün lağvedilmesi ve "Terörsüz Türkiye" vizyonunun konuşulduğu mevcut ortamda İmralı'ya gitme kararı alacak kadar "cesur olmadığını" savundu.
Hakan, terörün bitmesine veya Türkiye'nin Suriye'deki çıkarlarına en ufak bir katkı sağlayacaksa İmralı'ya da, Kandil'e de gidilebileceğini belirtti.
Bülent Arınç’a "Nezaket" Eleştirisi
Köşe yazısında Bülent Arınç'ın, cezaevinde Selahattin Demirtaş'ı ziyaret edip görüşmenin detaylarını kamuoyuyla paylaşmasını da eleştiren Hakan, bu durumu "nezaketsizlik" olarak nitelendirdi.
Arınç'ın gazeteci olmadığını hatırlatan Hakan, "Özel bir görüşmede konuşulanlar kamuoyu önünde anlatılmaz" ifadelerini kullandı.
İşte Ahmet Hakan'ın yazısı...
DÜŞÜNÜN:
Ortada terör örgütünün kendini lağvetmesi, silahları bırakması, “Terörsüz Türkiye” vizyonu yok.
Ve CHP, işte böyle bir ortamda...
DEM’le bazen örtük, bazen açık seçim işbirlikleri falan yapacak kadar CESUR.
*
BURADA CESUR DEĞİL
Düşünün:
Ortada terör örgütünün kendini lağvetmesi, silahları bırakması, “Terörsüz Türkiye” vizyonu var.
Ve CHP, işte böyle bir ortamda...
İmralı’ya gidebilme kararı alacak kadar CESUR DEĞİL.
*
Keşke tersi olabilseydi.
GİDİLİR KARDEŞİM GİDİLİR
- Eğer terör belasından kurtuluşa milim katkı sağlayacaksa.
- Eğer PKK’nın bitişini sağlamaya azıcık bir ivme kazandıracaksa.
- Eğer Suriye’de Türkiye’nin istediği gelişmelere minicik de olsa etkisi olacaksa.
Bırakın İmralı’yı, Kandil’e bile gidilir.
BÜLENT ARINÇ’IN NEZAKETSİZLİĞİ
BÜLENT Arınç, cezaevinde Selahattin Demirtaş’ı ziyaret edip görüşmüş.
Sonra da çıkmış bir televizyon kanalına...
“Demirtaş böyle dedi, Demirtaş şöyle dedi” diye anlatmış da anlatmış.
*
Bülent Arınç, Selahattin Demirtaş’ın söylediklerini anlatırken gerçeğe sadakat gösterdi mi, göstermedi mi?
Bilmiyorum. Ben zaten işin bu kısmında değilim.
Ben işin esas şu kısmındayım:
*
Bülent Arınç, gazeteci değil. Gazeteci olmadığı için de Selahattin Demirtaş kendisine, “Bülent Bey, lütfen bu konuştuklarımızı sağda solda anlatmayın” demeye gerek duymamış.
Çünkü özel bir görüşmede konuşulanlar, kamuoyu önünde anlatılmaz.
Bu çok basit bir nezaket kuralıdır.
Demirtaş, Bülent Arınç’ın bu en basit nezaket kuralına uyacağını, adap ihlali yapmayacağını varsaymış.
*
Keşke varsaymasaymış.
Çünkü Bülent Arınç söz konusu olduğunda varsaymaması daha münasip kaçardı.