AKİT MENÜ

Aktüel

Aile Beka Meselesidir: Sapkın Oluşumlar Terör Örgütü İlan Edilsin!

Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen III. Aile Çalıştayı’nda, aile kurumunu kuşatan dijital bağımlılık, kültürel çözülme, bireyselleşme ve ideolojik yönlendirmeler masaya yatırıldı.

Haber Merkezi

Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen III. Aile Çalıştayı’nda, aile kurumunu kuşatan dijital bağımlılık, kültürel çözülme, bireyselleşme ve ideolojik yönlendirmeler masaya yatırıldı.

Aile Vakfı’nın bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdiği “Aile Çalıştayı: Sosyo-Kültürel Riskler ve Aileye Yönelik Tehditler”, Boğaziçi Üniversitesi Anadolu Hisarı Kampüsü’nde yoğun katılımla düzenlendi. Türkiye’nin aile yapısını etkileyen modern tehditlerin çok yönlü biçimde ele alındığı programda; dijital bağımlılık, kültürel dönüşüm, bireyselleşme, toplumsal dayanışmanın zayıflaması ve ideolojik yapılanmaların aile üzerindeki etkileri akademisyenler, uzmanlar ve devlet temsilcileri tarafından tartışıldı. Çalıştay, hem mevcut risklerin teşhis edilmesi hem de aile kurumunu geleceğe taşımak için politika önerilerinin geliştirilmesi bakımından önemli bir zemin oluşturdu.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, İstanbul Aile Vakfı tarafından Boğaziçi Üniversitesi Anadolu Hisarı Kampüsü’nde gerçekleştirilen "Üçüncü Aile Çalıştayı: Sosyo -Kültürel Riskler ve Aileye Yönelik Tehditler" programına katıldı. Programda, İstanbul Valisi Davut Gül, Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, İstanbul Aile Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Üner Karabıyık ve çok sayıda davetli de yer aldı.

Programda aile kurumunu tehdit eden tüm modern riskler; dijitalleşme, bireyselleşme, kültürel dönüşüm, ideolojik manipülasyonlar ve terör örgütlerinin aile yapısına etkileri çok yönlü bir perspektifle tartışıldı.

 

“Dijital devrim aile yaşamını görünmez biçimde dönüştürüyor”

Açılış konuşmasını yapan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, dijital devrimin aile yaşamını görünmez biçimde dönüştürdüğünü vurguladı.

Bakan Göktaş konuşmasında, “Algoritmaların yönettiği bir dünyada yaşıyoruz. Ekran süresi arttıkça aile içi iletişim azalıyor, yalnızlık artıyor. Bu durum, aile birliğini doğrudan zayıflatıyor.” dedi.

 

“Toplumsal dayanışmanın zayıflaması da aileyi kırıyor”

Bakan Göktaş, risklerin yalnızca dijital alandan gelmediğini vurgulayarak, “Aile üzerindeki riskler sadece teknolojik gelişmelerle sınırlı değil. Toplumsal dayanışmanın zayıflaması, sosyal ilişkilerin zedelenmesi de aileyi tehdit ediyor. Toplumsal bağları ve aile kurumunu güçlendiren her adım toplumun direncini artırır.” diyerek toplumsal dayanışmanın önemine dikkat çekti.

 

“Aile meselesi beka meselesidir”

Konuşmasında “Aile meselesi bir beka meselesidir” vurgusu yapan Göktaş, “Aileyi korumak, geleceği korumak demektir. Ailenin değerini ve dinamiklerini tüm topluma yeniden hatırlatmak en büyük hedefimizdir.” ifadelerini kullandı.

 

15 yaş altına sosyal medya kısıtlaması geliyor

Çocukların dijital dünyadaki risklere karşı korunması için çalıştıklarını belirten Göktaş, bu alandaki düzenlemenin yakında hayata geçirileceğini açıkladı.

Bakan Göktaş, “15 yaş altı çocukların dijital platformlarda kullanımına dair hukuki düzenlemelerimiz sürüyor. Çocuklara sağlıklı ve güvenli bir dijital dünya sunmak istiyoruz. Bu düzenlemeler kısa sürede hayata geçecek.” dedi.

Bakanlık olarak aileyi merkeze alan geniş kapsamlı çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Göktaş, aile eğitim programlarının ülke genelinde yaygınlaştırıldığını, ebeveynlik becerilerini artırmaya yönelik projelerin hayata geçirildiğini ve aile dostu şehirler oluşturulması için yerel yönetimlerle iş birliğinin güçlendirildiğini dile getirdi.

Medya içeriklerinin çocuk gelişimine uygun hale getirilmesi için çalışmalar yapıldığını da belirten Göktaş, bu kapsamda medya ve dijital platformlarla görüşmelerin sürdüğünü ifade etti. Çocukların korunmasına yönelik ulusal ve uluslararası sözleşmelere de değinen Göktaş, katılımcıları ortak bir irade oluşturarak çocuk haklarının korunmasına katkı sunmaya davet etti.

Göktaş, 2026–2035 dönemini kapsayan uzun vadeli aile politikalarıyla, güçlü ve dinamik bir nüfus yapısının hedeflendiğini söyledi.

 

Sosyo-kültürel tehditlerden ‘sosyo-kültürel terör’e

Açılış oturumunda konuşan Prof. Dr. Turgay Şirin, çalıştay sonunda hazırlanacak raporların politika yapıcılara sunulacağını söyledi ve aileyi etkileyen sosyo-kültürel tehditlerin artık “sosyo-kültürel terör” niteliği kazandığını dile getirdi.

 

“LGBT terör örgütü ilan edilmelidir”

Çalıştay koordinatörü Prof. Dr. Adem Palabıyık, aileye yönelen tehditleri değerlendirirken PKK ile LGBT lobilerinin çalışma prensiplerinin benzerlik gösterdiğini savundu. Palabıyık, birbirinden farklı ideolojiler gibi görünseler de yöntem ve amaç açısından ortak bir stratejiyle hareket ettiklerini ileri sürdü.

Palabıyık, PKK’nın çocukları ailelerinden koparmaya yönelik faaliyetlerinin LGBT lobileri tarafından desteklendiğini belirterek, toplumsal kaosun dijitalleşme ile yeni bir boyuta taşındığını söyledi. Palabıyık şu ifadeleri kullandı:

“Artık silahlı saldırıların yerini ideolojik ve kavramsal mücadele aldı. Örgütler toplumsal değerleri aşındırarak varlıklarını sürdürüyorlar. LGBT eylemlerinin ilk kıvılcımını Gezi olaylarında gençlerin anarşiye yönlendirilmesinde gördük. Ardından Saraçhane ve diğer anarşik eylemler geldi.”

Palabıyık, PKK’nın “Aile, erkeğin kalesidir; köleliktir ve yıkılmalıdır” şeklindeki yaklaşımının LGBT lobilerinde de benzer şekilde karşılık bulduğunu söyledi. Palabıyık’a göre göre LGBT aile otoritesine başkaldırıyı teşvik ediyor. Palabıyık ayrıca, LGBT çalışmalarının finansmanında siyonist rejim kaynaklı fonların etkili olduğunu belirtti.

 

Ailenin önündeki yeni tehdit: Dopamin mühendisliği

Çalıştay kapsamında yapılan oturumlarda dijitalleşmenin aile üzerindeki etkileri ayrıntılı biçimde ele alındı. Uzmanlar, dijital platformların kullanıcıların platformda daha fazla zaman geçirmesi için geliştirdiği algoritmaların özellikle çocuk ve gençler üzerinde güçlü etkiler oluşturduğunu vurguladı. Bu mekanizma “dopamin mühendisliği” olarak tanımlandı.

Uzmanlara göre sosyal medya beğeni, takipçi ve izlenme gibi göstergeler yoluyla bireylerin kendilik algısını dönüştürüyor. Görünür olma baskısı gençlerde özgüven sorunları ve kimlik karmaşasına yol açıyor. Dijital platformlara bağımlılık arttıkça gençler gerçek sosyal hayattan uzaklaşıyor.

Oturum notlarında, aile fertlerinin aynı anda ekranlara maruz kalması nedeniyle yüz yüze iletişimin zayıfladığı, aile içi ilişkilerin giderek daha fazla dijital ortam üzerinden yürütüldüğü ve bunun bağları sığlaştırdığı ifade edildi.

 

Bireyselleşme artıyor

Haz merkezli kültürün yükselişinin aile, toplum ve ülkeye duyulan bağlılığı zayıflattığı; bireyselleşmeyi ön plana çıkardığı ve toplumsal bütünlüğü tehdit eden yeni ayrışmalara yol açtığı belirtildi. Uzmanlar, “biz” duygusunun aşınmasının toplumsal kutuplaşmayı büyüttüğüne dikkat çekti.

Çalıştay genelinde dile getirilen ortak öneriler şöyle sıralandı:

Dijital okuryazarlık toplumun tüm kesimlerinde artırılmalı.

Aile içi iletişimi güçlendirecek modeller yaygınlaştırılmalı.

Çocuklara yönelik dijital içeriklerde daha sıkı denetim uygulanmalı.

Aile kurumunu, aidiyet duygusunu ve toplumsal istikrarı korumaya yönelik bütüncül politikalar geliştirilmelidir.

Yorumlara Git

Kemalist isim bile yalanladı: 'Atatürk'ün Papa'ya izin vermediği haberleri yanlış'

Aile Beka Meselesidir: Sapkın Oluşumlar Terör Örgütü İlan Edilsin!

Güney Afrika, Trump'ın soykırım iddialarını yalanladı

Korkutan uyarı: Türkiye'de satacak gıda ürünü bulamayabiliriz

Trump'tan barış açıklaması! Anlaşma şansı yüksek