AKİT MENÜ

Aktüel

'Osmanlı'yı beğenmeyen laik cumhuriyetin tosuncuklarının hırsız nesli'

Musab SEYİTHAN Mirat Haber'de yazdı: Yeni kurulan sistem, kendi meşruiyetini topluma kabul ettirebilmek için önceki sistemi elinden geldiğince karalar. Bu konuda iftira atmaktan da çekinmez. Bizim cumhuriyetin tosuncukları da laik ve seküler rejimlerini, saf Müslümanlara sevdirebilmek için Osmanlıyı iftiralar yaparak karalamışlardır.

Haber Merkezi

Musab SEYİTHAN Mirat Haber'de yazdı: Yeni kurulan sistem, kendi meşruiyetini topluma kabul ettirebilmek için önceki sistemi elinden geldiğince karalar. Bu konuda iftira atmaktan da çekinmez. Bizim cumhuriyetin tosuncukları da laik ve seküler rejimlerini, saf Müslümanlara sevdirebilmek için Osmanlıyı iftiralar yaparak karalamışlardır.

Okullarda okuttukları resmi tarih derslerinde bu karalamalarla şartlanmış nesiller yetiştirmişlerdir. Hatta insaflı ve izanlı bazı tarih öğretmenleri de çıkıp; “Ben otuz sene yalan söyledim. Çocuklara yalan söyleyen tarih anlattım” diye itirafta da bulunmuşlardır.

“Soyumuz Selanik’ten geliyor” diyen ve Osmanlıyı yıkan İttihat ve Terakkinin siyasi uzantısı ve Türkiye’nin güvenlik ve itikat sorunu olan CHP’nin, zihni tutsak ama adı Özgür olan ve hırsız Ekrem İbanoğlu’na canhıraş bir şekilde sahip çıkan genel başkanı, Osmanlıyı iftiralarla karalaması ile de meşhurdur.

 

Karaladığı Osmanlı dönemindeki sosyal güven ve sosyal yardımlaşma ile cumhuriyetin onuncu yılında “On yılda on beş milyon insan yarattık” diye yetiştirdikleri nesille övünmeye başlayan ve bugün üniversite gençliğinin yüzde yetmiş beşinin laik-seküler bir dünya görüşü yanlısı olan laik cumhuriyet neslini karşılaştırdığımızda, öğünülecek değil utanılacak bir tablo ile karşılaşmaktayız.

Nurettin Sözen’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı zamanındaki İSKİ yolsuzluğu ve Ekrem İbanoğlu’nun asrın soygunun yanında, laik cumhuriyetin eğitim tezgâhından geçmiş olan kişilerin yaptıkları hırsızlıkları yan yana koyunca Osmanlı dönemindeki güven ve sosyal ahlakı mumla arıyoruz.

Bilindiği gibi geçtiğimiz hafta İstanbul Büyükçekmece Adliyesi Adli Emanet Deposu’nda yapılan sayımda devasa bir vurgun ortaya çıktı. Depodan sorumlu memur ile bir hizmetlinin, adli emanetteki kasalarda bulunan yaklaşık 25 kilo altın ile 50–55 kilo gümüşü gizlice çaldığı belirlendi. Vurgunun toplam 150 milyon TL’ye yakın olduğu belirtiliyor. Adalar Cumhuriyet Başsavcılığı’na ait emanet deposunda yapılan denetimde de 12 silahın kaybolduğu tespit edildi. Soruşturma kapsamında, silahları usulsüz şekilde dışarı çıkardığı ve sattığı belirlenen zabıt kâtibi tutuklanırken, kayıp 9 silaha henüz ulaşılamadı.

2008 yılında da Bakırköy Adliyesi’nde görevli bir zabıt kâtibinin, adli emanetten çok sayıda eşya çaldığı, emanette kayıtlı 100 cep telefonu, 12 tabanca, 2 kilo eroin ve dizüstü bilgisayarları gizlice dışarı çıkardığı tespit edilmiş ve hırsızlık, polis ekiplerinin memurun sevgilisinin evine yaptığı baskında eşyaların ele geçirilmesiyle ortaya çıkmıştı.

2016 yılında Kayseri Adliyesi’nde geçici olarak adli emanet memurluğu yapan bir zabıt kâtibinin, emanette kayıtlı 21 kilo eroin ve 7 tabancayı gizlice alarak piyasaya sürdüğü tespit edilmişti. Soruşturma kapsamında şüphelinin, depo anahtarlarının yedeklerini elde ederek gece saatlerinde depoya girdiği belirlenmişti. Mahkeme, sanığı uyuşturucu ticareti ve silah hırsızlığı dâhil birçok suçtan 46 yılın üzerinde hapis cezasına çarptırmıştı.

 

2019 yılında Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’ndaki veznelerden sorumlu müdürün değişiminden sonra büyük bir hırsızlık olayı ortaya çıkmıştı. Adliyeye yeni gelen müdürün kasada sayım yapmak istemesinin ardından, memur Göksenin Sezgin’in kasasından 390 bin TL açık çıkmış ve gözaltına alınan ve savcı karşısına çıkan Sezgin, suçunu itiraf ederek, “Bir hata yaptım. Zararı karşılamaya hazırım” demişti.

Benzer suçlar 2013 yılında Tekirdağ adliyesinde; 2022 yılında Adana adliyesinde; 2023 yılında Antalya adliyesinde; 2025 yılında Kocaeli adliyesinde de işlenmiştir.

“Muhammedü’l Emin” olan Peygamberin güvenilen ümmeti, soyu Selanik’ten gelenlerin yetiştirdiği güvenilmez nesil haline gelmiştir. Bunlardan meydana gelen toplum da birbirinin kurdu olmuştur. Kendilerine kasa ve kese güvenilmez hale gelmiştir.

Bakın İngiliz casusu Hemper, yaptığı itiraflarında şunları söylüyor: “On sene İstanbul medreselerinde Arapça okudum, hafızlık yaptım. Gâvurluğum ortaya çıkmasın diye evlenme tekliflerini kabul etmedim. Beni devletim casusluk yapmak üzere görevlendirdi. Osmanlı’da gördüğüm üç güzel ahlak yüzünden casusluk yapmayacağımı söyledim:

1-Edirne’den Kars’a giden bir Osmanlı vatandaşı elindeki kıymetli eşyalarını mahalle camisinin arka mahfiline koyar, üç ay sonra gelir ve emanetlerini aynı yerden alır.

2- İstanbul’un belirli semtlerinde hayır dibek taşları (sadaka taşları) konulur. Buralara zenginler hayır hasenatını bırakır. Fakir, akşam evine dönerken bir ekmek parası alır diğerlerine dokunmaz.

3- Satın aldığı tarladan çift sürerken bir küp altın çıkar, satan adama bir küp altını vermeye kalkar. Fakat satan kişi, ben tarlanın altını üstünü sana sattım deyip kabul etmez.”

 

Ne gariptir ki, Osmanlı döneminin bu dürüstlükleri bir casusu, casusluktan vaz geçirir ama maalesef CHP zihniyetini Osmanlıya sövmekten vaz geçirmez.

Evet, Osmanlı döneminde yaygın olarak görülen bu sadaka taşları vasıtasıyla nakdî ve aynî vardım yapılmaktaydı. Fakir ve muhtaç kimseler, sadaka taşlarında biriken bağışlardan sadece ihtiyacı kadar alır, diğer fakirlere de bir şeyler bırakmaya özen gösterirlerdi. Böylece veren el alan eli görmez, yardım alan da incinmezdi. Bu uygulama, toplumda saygı ve dayanışmanın ne kadar güçlü olup, gizli iyiliğin de ne kadar güzel bir örnek teşkil ettiğini gösterir.

Bu bağışlar, genellikle gece karanlığında veya kimsenin olmadığı bir zamanda, sadaka taşına bırakılırdı. İhtiyaç sahipleri gecenin geç saatlerinde taşın yanına para almaya gelir ve kendisi için gerekli olan miktarı buradan temin ederdi. Şeriat ikliminde yetişen o günün nesli, sadaka taşlarından ihtiyacı kadarını alırken, bu günün, Osmanlıya sövenlerin yetiştirdiği laik nesli, bankamatikleri patlatmaktadır. Sizce hangi nesil övgüye ve tercihe layıktır?

Kur’an’daki infak ayetleri ve Rasûlullah (sav)’den nakledilen hadisler dolayısıyla Osmanlı kültüründe sadakaya önem verilmiş, ideal İslâm toplumlarında sadaka, sosyal dengenin en önemli unsuru görülmüştür. Sadaka, sürekli olarak uygulanabilen bir fiil olması sebebiyle yardıma ihtiyacı olan kimselerin devamlı surette gözetilmesini, açlığın, fakirliğin ve bundan doğacak hırsızlık ve isyan gibi kötülüklerin önlenmesini ve böylece toplumsal bir huzur ortamının oluşmasını temin eden bir ibadet olarak kabul edilmiştir. Sadakanın riyaya düşmeden ve verilen kişiyi incitmeden verilmesi gerektiği, şehir kültüründe sadaka taşlarıyla gerçekleştirilmiştir.

 

Öte yandan İslam’ın sadaka konusunda insanlar arasında bir ayrım gözetmeden, ihtiyacı olan herkese yardım edilmesini öngören yaklaşımı da evrensel bir tavır olarak karşımızda durmaktadır. “Onları doğru yola götürmek sana ait değil. Fakat Allah, dileyene doğru yolu gösterir. Hayra ait bir şey verirseniz bunun faydası size. Zaten yoksullara vermeniz de ancak Allah rızası içindir. Hayır yapmak için verdiğiniz şey, size fazlalaştırılır ve siz zulüm görmezsiniz.” (2/Bakara:272) ayetinin nüzulünden sonra Hz. Peygamberin sadaka uygulamasını değiştirmesi önemlidir. Bu ayet gelene kadar Hz. Peygamber (sav)’in, Müslümanlardan başkasına sadaka verilmemesini emrettiği bilinmektedir. Fakat bu ayetin nüzulünden sonra Hz. Peygamber (sav), ihtiyacı olan herkese, inancını sorgulamaksızın sadaka verilebileceğini bildirmiş ve bizzat kendisi de bunu uygulamıştır. Kısacası İslam’ın yardımlaşma anlayışında evrensel bir kriterinin olduğu sabittir. Rasûlullah (sav) bu konuda şöyle buyurur:

“Ey Âdemoğlu! İhtiyacından fazla olan malını sadaka olarak vermen, senin için iyi, vermemen ise kötüdür. İhtiyacına yetecek kadarını elinde tutmandan dolayı ayıplanmazsın. İyiliğe, geçimini üstlendiklerinden başla. Veren el, alan elden daha üstündür.” (Müslim, Zekât, 97; Tirmizî, Zühd, 32).

Hamuru İslamî değerlerle yoğrulmuş toplumla, hamuru laiklikle yoğrulmuş toplum fertlerinin ortaya koyduğu manzara işte böyledir. Sizce hangisiyle iftihar edilmeli? Teemmül oluna!!!

Yorumlara Git

Böyle mizah yerin dibine batsın! Alman devlet kanalında ırkçılık skandalı

Muhalefetten hayali kriz simsarlığı

Okulda akran zorbalığı vahşeti: ‘Öğretmene şikayet etti’ diye arkadaşının kolunu kırdı

Layık olana değil ‘laik’ olana burs

Abdulkadir Selvi partilerin güncel oy oranlarını yazdı: CHP birinciyiz diyor ama anketler öyle demiyor!