Aktüel
Asrımızın Necip Fazıl’a Muhtaçlığı
Büyük Doğu Akıncıları Genel Merkezi, 27 Eylül 2025’te önemli bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. Dr. Ali Osman Dağlı, “Asrımızın Necip Fazıl’a Muhtaçlığı” başlıklı sohbetinde Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in fikrî mirasını, İslâm düşüncesindeki yerini ve çağımız insanına teklif ettiği büyük davayı anlattı.
Büyük Doğu Akıncıları Genel Merkezi, 27 Eylül 2025’te önemli bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. Dr. Ali Osman Dağlı, “Asrımızın Necip Fazıl’a Muhtaçlığı” başlıklı sohbetinde Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in fikrî mirasını, İslâm düşüncesindeki yerini ve çağımız insanına teklif ettiği büyük davayı anlattı.
“Üstad, bu millete Rabbimizin büyük hediyesidir”
Sohbetine, Necip Fazıl’ın Türk milletine verilmiş büyük bir nimet olduğunu vurgulayarak başlayan Dağlı, Osmanlı’nın çözülme döneminden Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan kültürel kırılmayı hatırlattı:
“Osmanlı’nın zayıfladığı, Tanzimat ve Meşrutiyetle beraber kültürel yozlaşmanın arttığı bir dönemde Allah bize Necip Fazıl gibi bir ihsan lütfetti.”
Dağlı, çocukluk yıllarından bu yana Üstad’ın ismini duyduğunu, ancak onun gerçek büyüklüğünü fikrî çalışmalara yöneldikten sonra anladığını söyledi.
Fikir Arayışından Büyük Doğu’ya Uzanan Yol
İlmiye kökenli bir ailede yetiştiğini belirten Dağlı, medrese eğitiminden sonra Türkçe fikrî eserlerle geç tanıştığını anlattı. Master çalışmaları sırasında sosyoloji, psikoloji ve antropoloji alanlarına yönlendirildiğini aktaran Dağlı, bu süreçte Batı ve Doğu klasiklerini okumaya başladığını ifade etti.
Bu okumaların ardından Büyük Doğu Külliyatı ile tanıştığını belirten Dağlı, o an yaşadığı idrakı şöyle özetledi:
“Yıllardır aradığım, fakat farkında olmadığım bir fikrî bütünlüğü büyük bir açlıkla Büyük Doğu’da buldum.”
“Necip Fazıl, incinin sedefte olgunlaştığı gibi olgunlaştı”
Dağlı, Necip Fazıl’ın klasik medrese veya ilahiyat eğitimi almamış olmasına rağmen, eserlerinde büyük bir fikir sistemi kurmasının “ilahî bir lütuf” olduğunu belirterek Üstad’ın kişiliğini şu metaforla açıkladı:
“Sıradan bir kum tanesi, sedefin içinde inciye dönüşür. Necip Fazıl da Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri’nin sohbetlerinde incileşti. Aynı kumdan olan nice insan sedefe giremediği için kum kaldı.”
“Bergson gübre oldu, Necip Fazıl meyve”
Üstad’ın Batı düşüncesinden etkilenmesi konusuna değinen Dağlı, bu etkileşimin yanlış yorumlandığını belirterek Bergson metaforunu kullandı:
“Bir meyve, ağacın dibindeki gübreden faydalanır ama kokusunu almaz. Bergson’un etkisi de böyledir. Necip Fazıl, Batı’nın kirini değil faydasını aldı.”
“Büyük Doğu, Kur’an ve Sünnet’in işlenmiş halidir”
Dağlı’ya göre Büyük Doğu’nun özü, İslam’ın temel kaynaklarının modern çağda yeniden derlenmiş hâli:
“Büyük Doğu, Ehl-i Sünnet itikadı, tasavvuf neşvesi, ilmin vakarı ve bin yıllık kültürümüzün nektarının bir araya getirildiği yeni bir tefekkür atmosferidir.”
“Üstad’ın mahviyeti, ona Allah’ın kapılarını açtı”
Dağlı, Necip Fazıl’ın iç dünyasındaki tevazunun onun yükselişinde temel rol oynadığını vurguladı:
“Küfre karşı sıradağlar gibi dik duran Üstad, kendi iç aleminde ‘Yapamadım ya Rabbi’ diyen büyük bir mahviyet sahibiydi. İşte onu yücelten buydu.”
“Büyük Doğu, roman veya hikâye değil; bir tefekkür okulu”
Dağlı, Üstad’ın eserlerinin sadece sanat eseri değil, aynı zamanda bir düşünce sistemi olduğunu vurguladı:
Çöle İnen Nur: Peygamber tasavvuru
Ulu Hakan: Kahramanın portresi
Sahte Kahramanlar: Batılın teşhiri
Son Devrin Din Mazlumları: Fedakârlığın kitabı
Ayrıca İdeolocya Örgüsü için “Dünya çapında bir fikrî kuramdır” ifadelerini kullandı.
“Fikir ithal etmeye mahkûm değiliz”
Konuşmasının sonunda Dağlı, Müslümanların başka coğrafyaların fikir akımlarına bağımlı hale gelmesini eleştirerek, Necip Fazıl’ın yerli ve İslâmî fikrin temsilcisi olduğunu vurguladı:
“Benim bin yıllık devlet geleneğim, kültürüm, medeniyetim var. Niye Pakistan’dan, Mısır’dan ya da İngiliz eğitiminden çıkan fikirleri ithal edeyim?”
Yetiştirilen bazı “yabancı fikirli” Müslümanlara dair çarpıcı bir benzetme yapan Dağlı, manevi bağımlılığın tehlikesine dikkat çekti.