AKİT MENÜ

İSLAM

Çocuk sahip olunacak bir “mal” değil emanettir

Şeyma Demircan Namazcı Mirat Haber'de yazdı: Oğlum küçükken, insanların ona baktığında yüzlerinde beliren gülümsemeleri izlemek beni hep duygulandırırdı. Bir anne için çocuğunun tatlılığının, masumiyetinin fark edilmesi ne güzeldir. Ama o gün bir teyzenin gülümseyerek sorduğu o cümle beni bambaşka bir düşünceye sürükledi:

Haber Merkezi
Güncelleme Tarihi:

Şeyma Demircan Namazcı Mirat Haber'de yazdı: Oğlum küçükken, insanların ona baktığında yüzlerinde beliren gülümsemeleri izlemek beni hep duygulandırırdı. Bir anne için çocuğunun tatlılığının, masumiyetinin fark edilmesi ne güzeldir. Ama o gün bir teyzenin gülümseyerek sorduğu o cümle beni bambaşka bir düşünceye sürükledi:

“Ne kadar yakışıklı… Senin mi?”

Bir an duraksadım.

Cümleye değil… Cümlenin altında yatan kültürel bir bakışa takıldım.

Nice sonra “Annesiyim” diyebildim ama içimde başka bir cümle dönüp durdu. Biz çocukları kendimize ait sanıyoruz. Sanki bize verilmiş bir mülk gibi… Sanki varlıkları bizim için varmış gibi…

Ne yazık ki çoğu anne-baba, farkında olmadan çocuğunu kendi egosunun, beklentisinin, geleceğinin bir parçası olarak görüyor.

“Benim çocuğum”, “Benim oğlum”, “Benim kızım”…

Kelime doğru olsa da, anlamı kaymış durumda. Çocuk bizim değil; Rabbimizin bize bıraktığı tertemiz bir emanettir. Emanet olanın kıymeti, ona sahip olmaktan değil, onu doğru taşımaktan gelir. Görevimiz; karşılık beklemeden, menfaat gözetmeden, evladın başarısıyla övünmeyi hayatın merkezine koymadan yetiştirmeye çalışmaktır. Zorlandığımızda sabırla, yorulduğumuzda merhametle, hayal kırıklığı yaşadığımızda dua ile devam etmek… Eğer bu görevi hakkıyla yapabilirsek, dönüşü zaten dünyada da ahirette de hayır olarak gelir. Çünkü Efendimiz’in (sav) şu hadisi bize şunu öğütler:

“Bir kimse öldüğünde amel defteri kapanır. Ancak üç şey hariç:

Sadaka-i cariye, faydalanılan ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat.” (Müslim, Vasiyye 14) Bu hadis, evlat yetiştirmenin ne kadar büyük bir ahiret sermayesi olduğunu bize yeniden hatırlatır.

Bir çocuğun yaptığı her iyilik, anne-babasının hanesine yazılan bir sadaka gibidir.

Ama aynı şekilde onların imtihan oluşu da mümkündür… Evlat verilen emeğe layık olmayabilir, yanlış yollara sapabilir, kendine ve başkasına faydasız bir hayat sürebilir. Yine de anne-baba elinden geleni yaptıysa, Rabbim katında bu çabanın karşılığı asla zayi olmaz. Ancak ana baba çocuğu dünyalık bir yatırım olarak görmeye başlarsa o zaman hem dünyası hem ahireti zarar görür.

“Şirketlerin başına geçecek bir oğlan…”

“Yaşlılığımda bana bakacak bir kız…” “Abisi yalnız kalmasın diye bir kardeş…”

“Övünülecek bir evlat…”

“Evimize süs, gurur, neşe olacak biri…”

Liste uzar ama kök aynı: Beklentiler ve beklentilerin yükü. Beklenti arttıkça çocuğa yüklenen sorumluluk ağırlaşır. Ağırlaştıkça sevgi koşula döner, ilişki baskıya dönüşür, anne-babalık rolü bir projeye…İşte o zaman ne çocuk özgürdür, ne anne-baba huzurlu. Belki de ebeveynlikte en kurtarıcı cümle; “Bu çocuk benim değil; ben bu çocuğun yolculuğunda sadece bir rehberim.” diyebilmektir. Çünkü rehber olmak sahiplik değildir. Dayatmak değil, yön vermektir. Baskı kurmak değil, dua etmektir. Kontrol değil, eşliktir. Gurur değil, tevazudur. Ve bize verilen görev tam olarak da budur.

Şeyma Demircan Namazci

İSLAMİ HABER “MİRAT”

Yorumlara Git

Esad’ın güvenlik merkezi toplu mezar çıktı: Giren çıkmamış!

Fransa’nın ‘Ekrem’i görevden alındı: Türkiye’ye dil uzatan Avrupalı sosyalistler ötün şimdi

Hepsini yerlere saçıp israf etmişti! CHP'nin patates şovmeni bu kez hakaret saçtı

İBB’nin harabeye çevirdiği tarihe devlet sahip çıktı

Huzurevindeki yaşlıya saldırmıştı! Bakanlıktan flaş açıklama