Gündem
Terörsüz Türkiye vurgusu öne çıktı! Bakan Güler kritik sürecin altını çizdi!
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, “Terörsüz Türkiye” sürecinin yalnızca Türkiye için değil, bölgenin barış, huzur ve istikrarı açısından da hayati öneme sahip çok boyutlu bir süreç olduğunu vurguladı. Güler, sürecin ilgili kurumlarla koordineli şekilde, temkinli ve akılcı bir yaklaşımla yürütüldüğünü belirterek, çalışmaların köklü devlet geleneğinden alınan sorumluluk bilinciyle büyük bir hassasiyetle sürdürüldüğünü ifade etti.
Güler, Bakanlık'ta düzenlenen Yıllık Değerlendirme Toplantısı'nda medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle bir araya geldi.
Bakan Güler, toplantıda yaptığı konuşmada, stratejik konumu itibarıyla üç kıtanın kesişim noktasında yer alan Türkiye'nin aynı zamanda çatışmaların, istikrarsızlıkların ve krizlerin çevrelediği hassas bir coğrafyada bulunduğunu ifade etti.
Bölgesel ve küresel düzeyde belirsizliklerin derinleştiği, tehditlerin çeşitlendiği ve güvenlik risklerinin arttığı bu dönemde Türkiye'nin, barış ve istikrarın tesisi için çok boyutlu, kararlı ve etkin bir savunma politikası yürüttüğüne işaret eden Güler, mevcut güvenlik ortamının karmaşıklığının Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) her an harekata hazır, etkin ve caydırıcı bir güç olmasını ve bu gücünü sürekli geliştirmesini zorunlu kıldığını söyledi.
TSK'nın üstün gayretleri ve milletin desteğiyle sürdürülen terörle mücadelede elde edilen başarılar neticesinde 2025'in yeni bir sürecin başladığı tarihi yıl olduğunu vurgulayan Güler, "40 yılı aşkın süre boyunca enerjimizi tüketen ve ülkemizin en büyük sorunu olan terörün çözümü için Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği ve stratejik vizyonunda başlatılan 'Terörsüz Türkiye' süreci, sadece ülkemizin değil, bölgemizin de barış, huzur ve istikrarına katkı sağlayacak çok boyutlu kritik bir süreçtir. Bu noktada Türk Silahlı Kuvvetleri olarak terörü bitirmenin haklı gururunu da yaşıyoruz." diye konuştu.
- "Teslim olan terörist sayısında artış oldu"
Güler, terörle mücadelede elde edilen başarılarda ve ülkenin terörsüz bir geleceğe yürümesinde en büyük payın, şehitler, gaziler ve onların ailelerine ait olduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Halihazırda süreci ilgili kurumlarımızla koordineli olarak temkinli ve akılcı bir yaklaşımla yönetiyor, çalışmalarımızı köklü devlet geleneğimizden aldığımız sorumlulukla tam bir hassasiyetle yürütüyoruz. Terör örgütünün fesih kararı sonrası teslim olan terörist sayısında artış olduğunu da izliyoruz. Yıl başından bugüne kadar 105 PKK'lı, fesih kararından itibaren ise 69 PKK'lı terörist teslim olmuştur. Sınırlarımızda ve ötesinde arazi arama tarama, mağara, sığınak, barınak ile mayın ve el yapımı patlayıcı tespit ve imha çalışmalarımız devam ediyor.
Nihai hedefimiz, 86 milyon vatandaşımızın ortak temennisi olan terörün sona ermesi, terör örgütlerinin tamamen tasfiye edilmesi ve ülkemize yönelik her türlü tehdidin ortadan kaldırılmasıdır. Başta PKK/YPG/SDG olmak üzere hiçbir terör örgütünün bölgede kök salmasına, farklı adlar altında faaliyet göstermesine, kısacası hiçbir terör oluşumuna ve oldubittiye müsaade etmeyeceğimizi bir kez daha hatırlatmak isterim. Terörü ve teröristi kullanarak jeopolitik dizayn girişimlerini, terörü aparat yapmak isteyen ve bölge barışını hedef alanları görüyor ve biliyoruz. Bu süreçte Türk Silahlı Kuvvetleri olarak meydana gelebilecek her türlü gelişme karşısında ülkemizin hak ve menfaatlerini en üst seviyede korumaya devam edeceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır."
Güler, Türkiye'nin Irak ile ilişkilerinin son dönemde heyetler arası karşılıklı ziyaretler ve imzalanan anlaşmalarla olumlu yönde ivme kazandığını anlatarak, bölgenin terörden arındırılmasına ilişkin hem Merkezi Irak Hükümeti hem de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile anlayış birliği sağlandığını söyledi.
Bakan Güler, "Önümüzdeki süreçte iki ülke arasındaki işbirliği ve koordinasyonu sürdürerek, terörsüz bölge hedefi kapsamında terör sorununu bu topraklardan bir daha sorun teşkil etmeyecek şekilde ortadan kaldıracağız." ifadesini kullandı.
- "SDG'nin terör unsurlarından ayrıştırılarak Suriye ordusuna entegrasyonu gerekiyor"
Suriye'de istikrar ve güvenliğin sağlanmasının, terör örgütleriyle mücadele edilmesinin milli güvenlik açısından hayati önemde olduğuna dikkati çeken Güler, uzun süren acıların ardından barış içinde yaşama ve uluslararası toplumla yeniden bütünleşme yolunda önemli bir eşiğe gelen Suriye ile yakın temas, güçlü koordinasyon ve yapıcı işbirliği içerisinde olduklarını dile getirdi.
Bakan Güler, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Suriye'de 'tek devlet ve tek ordu' ilkesi çerçevesinde hazırlanan ve SDG ile Suriye yönetimi arasında 10 Mart'ta imzalanan mutabakat, halihazırda sahada karşılığını bulmamış ve somut adımlarla desteklenmemiştir. Açıkça vurgulamak isteriz ki entegrasyon süreci, belirsiz ve ucu açık ifadelerle değil, net tarihli, bağlayıcı ve uygulanabilir bir yol haritasıyla yürütülmek zorundadır. Bu bağlamda SDG'nin terör unsurlarından ayrıştırılarak Suriye ordusuna entegrasyonu, ayrılıkçı ve adem-i merkeziyetçi söylemi terk etmesi, merkezi otoriteye bağlanması, ayrıca sahada paralel güvenlik yapılarının kesinlikle ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu çerçevede Türkiye olarak süreci en başından itibaren çok yakından ve titizlikle takip ediyoruz."
İsrail'in Suriye hükümeti aleyhine devlet dışı aktörleri kışkırtıcı ve orantısız güç kullanan yaklaşımının bölgede kırılgan olan dengeleri daha da zedelediğini ve istikrarsızlığı derinleştirdiğini belirten Güler, "İsrail'in nefret dili kullanarak Türkiye'yi bölge için tehdit gösteren açıklamalarının aksine Türkiye, uluslararası hukuk çerçevesinde istikrarın korunmasına ve terörle mücadele hedefine odaklanmıştır. Buna karşın İsrail'in sürdürdüğü istikrarsızlaştırıcı askeri tutum ve oluşturmak istediği Suriye, Türkiye'nin de doğrudan milli güvenliğini etkileyen bir tehdit alanı oluşturmaktadır. İsrail, kendi güvenliğine ilişkin hassasiyetlerini Suriye'ye saldırarak, onu istikrarsızlaştırarak çözemeyeceğini idrak etmeli, Suriye'nin yeni yönetimiyle işbirliği temelinde iyi komşuluk ve mütekabiliyet prensiplerine uygun olarak ilişki kurmalıdır." açıklamasında bulundu.
Hudutların mevcut ve muhtemel tehditlere göre alınan tedbirlerin sürekli olarak yenilendiği bir anlayışla ve dünya standartlarında korunduğunu söyleyen Güler, 1 Ocak'tan itibaren 65 bin 350 kişinin geçişinin engellendiğini, yakalanan 9 bin 694 düzensiz göçmen ve 182 terörist ile 1880 kilogram uyuşturucu maddenin kolluk kuvvetlerine teslim edildiğini bildirdi.
Bakan Güler, "Dünya standartlarında bir güvenlik şemsiyesine kavuşan hudut güvenlik sistemimiz, pek çok NATO ve bölge ülkesi tarafından örnek alınan, hatta akademik çalışmalara konu edilen bir model haline de gelmiştir." dedi.
- "Afrika'nın huzur ve istikrarına önem veriyoruz"
TSK'nın barış, istikrar ve güvenliğin sağlanmasına yönelik üstlendiği görevler ile dost ve müttefik ülkelerdeki eğitim ve danışmanlık faaliyetlerine devam ettiğini anlatan Güler, 2026'da TSK'nın savunma ve güvenliği sağlama kararlılığı ile bölgesel ve küresel güvenlikteki ağırlığının daha da artacağını vurguladı.
Türkiye'nin Libya ile köklü tarihi bağlarının olduğunu aktaran Güler, şunları kaydetti:
"Libya'da askeri eğitim, yardım işbirliği ve danışmanlık faaliyetlerimiz, toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamış, barış, huzur ve istikrar içerisinde yaşayan bir Libya amacımız doğrultusunda devam etmektedir. Libya'da tüm taraflarla ilkeli bir politika çerçevesinde sürdürdüğümüz diyalog ve çabalarımız doğrultusunda 'tek Libya' hedefimize yönelik ilerlemeler kaydedildiğini memnuniyetle ifade etmek isterim. Bu çerçevede Birleşmiş Milletler öncülüğündeki siyasi sürece desteğimiz de kararlılıkla devam etmektedir. Afrika'nın huzur ve istikrarına büyük önem veriyor, Afrikalı dostlarımızla ilişkilerimizi saygı ve güven temelinde her geçen gün daha da geliştiriyoruz."