Okur Postası
Doğru olmak bir meziyet değil; aileden gelen bir eğitim ve yaşam kültürüdür...
Bilindiği üzere bitirmeye birkaç gün kalan 2025 yılı “Aile Yılı” olarak ilan edilmiştir. Aile ne demektir? Ayrı ayrı her bir bireyin aynı zamanda da bir bütün olan toplumun aynası niteliğindedir, tek cümle ile bir bireyin aile içindeki rolü aynı zamanda onun toplum içindeki rolünü de belirler.
PROF. DR. BEYHAN ASMA
Toplumun eğitimli olması, düzenin sağlanmasına ve toplumsal refah ile beraberliğin gelişmesine zemin hazırlar. Son dönemlerde toplumsal ilerleme için yapılan çalışmalarda aile içi eğitiminin göz önünde bulundurulması gerçeğini öne çıkarıyor. Aile üyelerinin sosyal ilişkilerinde ve kültürel aktarım süreçlerinde merkezi bir konumda bulunan aile aslında çok kritik bir etkiye sahiptir.
Anne-baba eğitiminin amacını; ebeveynlerin çocuk gelişimi ve eğitimi konusunda bilinçlendirmek, her yaş döneminin özelliklerine göre çocuklarını tanımalarına yardımcı olmak, sağlıklı iletişim yollarını öğretmek ve çocukların davranışlarını şekillendirecek becerileri kazandırmaktır. Ülkemizde Cumhurbaşkanlığı himayesinde 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edilmesi, aile konusundaki akademik ve toplumsal farkındalığın artırılmasına yönelik önemli bir adım olarak görülmekte, Türkiye’deki aile eğitimi alanında gerçekleştirilen eğitim çalışmaların sistematik bir şekilde analiz edilmesi ihtiyacını da açık ve net ortaya çıkarmıştır. Ailenin bir de anlam ve işlev olarak , nesilleri yetiştiren, milli ve manevi değerlerle yoğuran, yeni kuşaklara kültürel kimliğin, tarihsel ve toplumsal bilincin aktarılmasında köprü vazifesi gören, yerine ikamesi olmayan en önemli müessesedir aynı zamanda. Kadın ve erkeğin evlilik bağıyla kurulan, milli ve manevi değerlerin taşıyıcısı olan ailenin her türlü zararlı eğilimden korunması, sağlıklı nesillerin yetişmesi, dinamik nüfus yapısının ve kalkınmanın istikrarlı bir biçimde sürdürülmesini teminen aile kurumunun güçlendirilmesidir önemli olan. Aile yapısının güçlendirilmesi ve ekonomik- sosyal iyileştirmelerin yanı sıra, günümüzde derinleşen toplumsal dönüşümle beraber toplumsal değerlerin yeniden inşasını da içeren bir süreçtir. Olumlu bir aile ortamı, çocukların sağlıklı bir şekilde büyüyebilmesi için kritik öneme sahiptir. Aile üyeleri arasında sevgi, saygı ve iletişim temellerinin atılması, çocukların güvenli bir ortamda büyümesini destekler. Bu tür bir ortam, çocukların özsaygılarını geliştirmelerine ve sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı olur. Unutmayın ki, aileniz bir bahçe gibidir; iyi suladıkça, meyvelerini de o kadar bol alırsınız! Çocuk ilk dünyaya geldiğinde önce anne babasıyla tanışır. Daha sonra aile yakınları dâhil olur çemberin içine. Çocuk büyüdükçe çember genişler, çevre ve arkadaşları eklenir bu halkaya. Okul çağına gelindiğinde öğretmenler ve yeni arkadaşlar çemberin genişlemesini sağlar. Durum ne olursa olsun eğitim ailede başlar. Aile eğitimi, çocuk için eğitimin temelini oluşturur. Her çocuk ailesinde gördüğü davranışlara göre şekillenir ve dışarıda da bunu uygular. Yavru kuş yuvada gördüğünü yapar, atasözü aile eğitiminin önemini kanıtlamaktadır.
Anne babanın her davranışını dikkatle izleyen ve belleklerinde saklayan çocuklar ileride velilerinin davranışlarını tekrarlarlar. Onun için veliler her sözüne, her davranışına dikkat etmek zorundadır. Ailenin çocuk eğitimindeki yeri atasözleri ve deyimlere de yansımıştır. Çocukların, özellikle kız çocuklarının ilk öğretmeni annesidir. Çocuklara istenilen davranışlar anneleri tarafından kazandırılır. Kız çocuğunun kişiliği hakkında en sağlam kaynak annesinin ahlakıdır. Bir kızın dili annesinin dilidir; tavrı annesinin tavrıdır. Onun için atalarımız “Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al”, “Kız anasından görmeden sofra kaldırmaz”, demişlerdir. Çocuklar ilk tanıdıklarına, anne ve babasına göre davranış ve tepki gösterir. Yeni davranış ve yorumlarla karşılaşıncaya kadar çocuğun kişiliği şekillenir. Büyükleri gibi düşünüp davranmaya başlar. Çocuklar anne babanın söz ve davranışlarını önemser, her yaptığını doğru sayar. Anne baba çocuklar için rol modeldir. Onun için veliler tutarlı ve bilinçli tavırlarıyla çocuklarına örnek olmalıdır. “Aile insanın aynasıdır” sözü bir kez daha bütün netliği ile ortaya konuyor. Eğer bir çocuk, evde tutarlılığı görüyorsa; anne ve babasının söyledikleri ile yaptıkları uyumluysa, eğer hata yaptığında azarlanmak yerine dürüstlük teşvik ediliyorsa. Eğer yalan söylemek bir çıkış yolu değil, bir kusur sonrasında cezalandırılmak olarak görülüyorsa. O çocuk büyüdüğünde sözünün arkasında duran bir yetişkin olur. Elbette istisnalar vardır. Kötü bir ortamda büyüyüp çok ahlaklı, doğru bir birey olan insanlar da var. Fakat bu yol zordur ve kişinin kendi çabasıyla olur. Doğruluk kültürü ailede verilmezse, sonradan kazanılması mümkün olsa bile bir mücadele gerektirir. Bir üniversite dersinde “doğru insan olma” konusu okutulmaz. Doğruluk bir müfredat değil, bir vicdan bilgisidir. Kültürün doldurduğu boşluğu hiçbir eğitim kurumu tamamen kapatamaz. Çünkü dürüstlük bir davranış refleksi, hayat ilkesi, iç disiplin meselesidir. Durumu özetlersek; “Doğru olmak bir meziyet değil; aileden gelen bir eğitim ve yaşam kültürüdür.