Gündem
Terörsüz Türkiye sürecini baltalamak için taşeronlar sahaya sürüldü! Tasmayı tutan eli iyi biliyoruz
Bölgede istikrarın hakim olmaya, bölücü yapılanma SDG/PYD/YPG’nin miadının dolmaya başladığını gören şer güçlerden sinsi adımlar peş peşe geliyor. ABD ve İsrail’in tasmasını tuttuğu DEAŞ’a yönelik operasyonda, 3 polisimiz şehit olurken, uzmanlar, Terörsüz Türkiye sürecinden rahatsız olan odakların terör örgütü PKK’nın uzantısı SDG-YPG’yi korumak için DEAŞ hücrelerini uyandırdıklarına dikkat çektiler.
Buğra Kardan İstanbul
Suriye’nin sulh ve sükûna kavuşması, bölücü yapılanma SDG/PYD/YPG’nin ömrünü tamamlaması şer güçleri korkutuyor. Gözüne uyku girmeyen ABD ve İsrail, tükenmiş terör örgütü DEAŞ’ı da kullanmaktan kaçınmıyor. Öyle ki bu iki ülke barışın hamisi Türkiye’ye eli kanlı örgütü yeniden musallat etmeye kalktı. Örgütün dün Yalova’da 3 polisi şehit etmesi öfkeye yol açtı. Hem emniyetin hem istihbaratın takibinde olan DEAŞ’ı hedef alan operasyon esnasında şehadet şerbetini içen polisler milyonları üzerken Amerika ve İsrail’in hain bir planı daha deşifre oldu. Türkiye’nin odağını dışarıdan içeriye kaydırmanın, devletin elini kolunu bağlamanın amaçlandığı görünür hâle geldi. Suriye’de bölücü yapılanmalara bırakılmamasından tedirgin olan emperyalistlerin ve siyonistlerin Türkiye’ye “SDG’ye dokunma aksi takdirde DEAŞ’ın uyuyan hücreleri uyandırılır” tehdidinde bulunması terörle mücadelenin kararlılıkla devam etmesinin kaçınılmazlığını tescilledi.
TERÖRİSTİN HAMİSİ ABD VE İSRAİL
Hain saldırıyı Akit’e değerlendiren emekli Albay Ersan Ergür, şunları söyledi: “Türkiye’nin SDG’yi ortadan kaldırmasından korkan ABD ve İsrail, sinsi bir adım attı. DEAŞ kartına sarıldılar. Gaye de SDG’nin varlığını korumak, Suriye’yi karıştırmada kullanmaktı. DEAŞ’ın kime bağlı olduğu biliniyor. Örgütün hamisi Washington yönetimi. Trump, temeli atanın Obama ve Clinton olduğunu itiraf etmedi mi? Hedef Suriye’yi daha istikrarsız, bölünmüş hâle getirmekti. Türkiye, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimini durdurmasının ardından sınır ötesi operasyonlara giderek bu hedefi boşa çıkardı. Buylece Amerika da Suriye’den çıkmak durumunda kaldı. Esed’in devrilmesiyle yeni bir dönem başladı. Suriye toplumu prangalarından kurtuldu.
SDG = DEAŞ, DEAŞ=SDG!
SDG/PYD/YPG için manevra imkânı kalmadı. Abdullah Öcalan’ın PKK’nın tüm aparatlarına yaptığı çağrının akabinde SDG, Şara yönetimiyle anlaşmaya vardı. Tabii anlaşmanın gereği yapılmadı. Amerika ve İsrail’e uyarak federatif yapılanmaya gitmeye teşebbüs etti. Bu, büyük bir yanılgıydı. Suriye’de Irak’ta olduğu gibi Kürt yönetimi bina etmenin mümkünatı yoktu. Tabii Türkiye sessiz kalmadı. Şara yönetimiyle diyaloğa geçti ve SDG’ye karşı operasyon kararı aldı. Amerika ve İsrail de DEAŞ’ı tekrar aparat olarak kullanmaya yöneldi. Bahane de belliydi. O bahane de ‘DEAŞ’la mücadele için SDG var olmalı’ diye ifade edildi. Ne yazık ki şer güçler, yine DEAŞ’a bel bağladılar. Suriye ve Türkiye’yi tehdit etmek için yararlanmaya koyuldular. DEAŞ’lıları serbest bırakan SDG’dir. Ardında ne vardı? Türkiye’ye karşı DEAŞ’ı kullanma, Suriye’de savaşı alevlendirme senaryosu vardı. Yalova’da yapılan operasyonla DEAŞ’ın sansasyonel eylemleri önlenmiştir. DEAŞ militanları da dünyaya seslerini duyurmak için polise mukavemet etmiştir.”
ASKERİ SEÇENEK MASADA
Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Fuat Gökçe de şunları dile getirdi: “Derin Amerika ve İsrail, DEAŞ’ı tekrar sahneye çıkarıyor. Bu ikisi için esas olan SDG’nin varlığını devam ettirmesi ve kuvvetlenmesi. Burada tek engel Türkiye. O nedenle DEAŞ’la tehdit ediliyor. DEAŞ’ın varlığı hatırlatılarak ülkenin dikkatini içeriye vermesine, SDG’nin önlememesine uğraşılıyor. Anlaşılan o ki Trump olmasa bile derin Amerika İsrail’le el ele yürüyor ve SDG’yi meşrulaştırmak için DEAŞ’ı öne atıyor. Avustralya’da, Suriye’de olanları görüyoruz. Buralarda muhtemelen Trump’ı ikna etmek için eylemlerde bulunuldu. Türkiye’ye de DEAŞ’ı musallat etme gayreti var. Çünkü Türkiye’yi pasifize etmek gerekiyor. Bölgede fotoğraf böyle. Yine İsrail’in güneyde yaptığı hamleleri müşahede ediyoruz. Netanyahu, Yunanlarla ve Rumlarla askeri ittifaka gitti. Bir nevi Türkiye’ye ‘Operasyon yaparsan arıza çıkarırız’ dedi. Yalova’da beliren DEAŞ’la da aynı ileti verildi. O ileti de ‘SDG’ye müdahale etme, Suriye’ye karışma ki rahat et’ idi.Gelinen aşamada Türkiye’ye düşen görev belli. O da sürüncemeye bırakılmadan SDG yapılanmasına karşı askeri seçeneği masaya getirmektir. Amerika ya da başka bir aktörün ‘Sorun müzakereyle çözülsün’ yaklaşımının ötesine geçilmesidir. SDG’nin İsrail’in uzantısı olduğu unutulmamalıdır. Bu örgütün varlığını korumasının Türkiye’nin İsrail’le komşu olması, büyük bir tehditle karşı karşıya kalması anlamına geldiği akıldan çıkarılmamalıdır.”