Gündem
Medine’de noktalanan bir ömür, geride kalan bir miras… Hakikatin Keskin Kalemi Hasan Karakaya’yı rahmetle anıyoruz
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz” hakikatini adeta hayatıyla mühürleyen ve Medine’de, Mescid-i Nebevi’de eda ettiği son namazın ardından Rabbine kavuşan merhum Genel Yayın Yönetmenimiz Hasan Karakaya'yı, ebediyete irtihalinin 10. yılında rahmet ve dualarla anıyoruz. Karakaya için 31 Ocak 2025 saat 13:00’da, Edirnekapı Şehitliği’ndeki kabrinde toplanıyoruz. Öte yandan Hasan Karakaya’nın mesai arkadaşları da merhum genel yayın yönetmenimizin vefatının seneyi devriyesinde önemli açıklamalarda bulundular.
SEBAHATTİN AYAN İSTANBUL
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan temaslarını takip eden heyette yer alan ve Mescid-i Nebevî ziyaretinin ardından kalp krizi geçirerek ebedi âleme göçen merhum Genel Yayın Yönetmenimiz Hasan Karakaya’yı Hakk’a irtihalinin dokuzuncu yıl dönümünde dualarla yâd ediyoruz. 28 Şubat sürecinde Müslümanların haykıran sesi olan Karakaya, son nefesine kadar mazlumun yanında zalimin karşısında yer alarak gönüllerde taht kurdu.
TOPLUMUN VEKALETİNİ ALMIŞ RIZASINI VE GÜVENİNİ KAZANMIŞ YAZARDI
Hasan Karakaya’nın hayatı boyunca vesayet odaklarına karşı verdiği mücadeleyle ve cesur gazeteciliğiyle Türk matbuat tarihinde müstesna bir yer edindiğini vurgulayan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş, “Hasan Karakaya, hayatı boyunca vesayet odaklarıyla mücadele etmiş, cesaretli gazeteciliği ile Türk matbuat tarihinde önemli izler bırakmış değerli bir isimdir. Rahmetli Mustafa Karahasanoğlu’nun en zor zamanlarda kurarak yönettiği Akit gazetesinde başyazarlık yaptı. Milletimizin onurunun, toplumumuzun düşünce hürriyetinin, inanç ve değerler dünyamızın savunucusu olarak öne çıkan güçlü bir kalemdi. Özellikle 28 Şubat darbe günlerinde, hakları çiğnenenlerin gür sesi, vesayet odaklarınca toplumdan dışlanan, ayrımcılığa uğratılan kesimlerin umudu, feryadı, temsilcisi olmuştu. Hasan Karakaya, sessizliğin sesi olarak hak, hukuk, hürriyet ve haysiyet davasının savunuculuğunu üstlenen; bu yönüyle, toplumun vekaletini almış, rızasını ve güvenini kazanmış bir yazardı. ‘Ensesine vur ekmeğine al’ anlayışı onun cesur cümleleriyle yıkılmış, ezilenler onu örnek alarak ‘ezilen’ sıfatını terk edip ‘hakkını arayan’ sıfatını kazanmışlardır. Mazluma, kendi onuru için mücadele bilincini kazandırmış değerli bir şahsiyetti. Onun için yapılan değerlendirmelerde çok da üstünde durulmayan bir konu ise; Türkiye’nin sistem olarak demokratlaşmasına yaptığı katkıdır. Yazılarındaki milli irade vurgusu, toplumsal rıza meselesini sık sık nazara vermesi, hukuk devleti vurgusuyla, Hasan Karakaya modern demokrasilerin olmazsa olmazı bağımsız medya idealinin güçlü örneklerindendi. Verdiği hukuk mücadelesi ve matbuat hayatında ne kadar tavizsiz ise, özel yaşantısında bir o kadar nezaketli, görgülü, hâlden anlayan, sözü ve muhabbeti dinlenen, irfan sahibi bir kimseydi. Anne sevgisiyle, ailesine olan düşkünlüğü ile tanınır, hayırlı bir evlat, hayırlı bir eş, hayırlı bir babadır, toplumun nazarında değişmez şekliyle ‘ağabey’dir. Son nefesini umrede verdi, naaşı Cumhurbaşkanımızın nezaretinde İstanbul’a getirildi. Şimdi, Edirnekapı Şehitliği’nde, milli şairimiz ve dava adamı Mehmet Akif Ersoy’un kanatları altında, şehitlerimizin arasında yatıyor. Onu rahmetle yad ediyorum. Rahman ve Rahim olan Allah’ın mağfireti üzerine olsun” şeklinde konuştu.
GÜCÜ HAKİKATLE SINAYAN BİR GAZETECİYDİ
Merhum Hasan Karakaya ağabeyi anlatan Akit Medya Yönetim Kurulu Başkanı Osman Nuri Karahasanoğlu, “Hasan Karakaya, 28 Şubat’ın en koyu karanlığında susturulmak istenen mazlumların sesi, bastırılmaya çalışılan hakikatin gür nefesiydi. Korkuyu kalemine hiç misafir etmedi ne doğruysa onu yazdı ne hakikatse onu savundu. Satır aralarında tereddüt değil, iman; hesap değil, sorumluluk vardı. Onu okuyan herkes, yazıların yalnızca kelimelerden değil, bedel ödemeyi göze alan bir duruştan doğduğunu hissediyordu. Yazdıklarıyla olduğu kadar yaşadığı gibi yazmasıyla da gazeteciliğin ne olması gerektiğini gösterdi. Gücün karşısında eğilen değil, gücü hakikatle sınayan bir gazetecilik anlayışının canlı timsaliydi. Bu yönüyle sadece bir köşe yazarı değil, bir mektepti; ardından gelenlere cesaret aşılayan, istikamet gösteren bir isimdi. Bugün dönüp bakıldığında onun yerinin dolup dolamayacağı sorusu ister istemez akla geliyor. Cevap zor: Böyle bir kalemin yeniden yetişmesi de o kalemin sesini kısılmadan duyurabileceği bir zemin bulması da kolay değil. Çünkü Hasan Karakaya, Akit’le birlikte sadece bir gazete değil, bir duruş inşa etmişti. Allah’tan kendisine rahmet diliyorum. Geride bıraktığı iz, yazdığı her satırda ve savunduğu her hakikatte yaşamaya devam ediyor” şeklinde konuştu.
“USTAMIZIN YERİ DOLMUYOR”
Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Alan da “Ustam” dediği Karakaya hakkında şöyle konuştu: “Hasan Karakaya, benim için sadece bir gazeteci değildi. O, kalemiyle direnen, zulüm karşısında susmayı zillet sayan, bedel ödemekten çekinmeyen gerçek bir mücadele insanıydı. Yıllar boyunca aynı çatı altında çalışmak, ondan öğrenmek ve onun rehberliğinde meslek icra etmek, meslek hayatımın en büyük nimetlerinden biri oldu. Hasan Karakaya her şeyden önce bir mektepti. Gazeteciliği basit bir meslek olarak görmezdi; onun nazarında bu iş, hak ile batıl arasındaki mücadelenin en ön cephelerinden biriydi. Gazetenin başında olduğu dönemde haber müdürlüğü yaptığım yıllar, mesleki anlamda beni yoğuran, istikametimi belirleyen yıllar oldu. Yazdığım bir haberin ya da attığım bir manşetin, onun kaleminden çıkan bir övgüyle köşede yer bulması, benim için tarif edilmesi güç bir onurdu. O, haberciliği kuru bir bilgi aktarımı olarak değil, hakikatin bizzat savunusu olarak görürdü. 28 Şubat’ın karanlık günlerinde baskıya teslim olmayan, tehditlere aldırmayan, hakkı haykırmaktan geri durmayan tavrıyla medyada alışılmış kalıpları yerle bir eden isimlerden biri oldu. Hakkında açılan davalar, maruz kaldığı sindirme girişimleri onu bir an olsun yolundan çeviremedi. Eğilmedi, bükülmedi, susmadı. Ve bize de bu cesareti, bu dik duruşu miras bıraktı. Bugün onun oturduğu koltukta bulunan biri olarak, omuzlarıma yüklenen sorumluluğun ağırlığını her gün hissediyorum. Bu gazete, onun emeğinin, mücadelesinin ve alın terinin emaneti. Atılan her manşette, yazılan her satırda onun izleri var. İlkeli duruşu, cesareti ve tavizsiz habercilik anlayışı, yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Hasan Karakaya sadece bir gazeteci değildi; o, davasını kalemiyle omuzlamış bir dava adamıydı. Bugün hâlâ onun öğrettiği prensiplerle hareket ediyor, onun açtığı yolda yürümeye gayret ediyoruz. Onun aramızdan ayrılışı yalnızca ailesi ve sevenleri için değil, Türk basını için de büyük bir boşluk bıraktı. Ama onun mücadelesi yarım kalmadı. Yetiştirdiği kalemler, yol arkadaşları hâlâ ayakta, hâlâ mücadelede. Hasan Karakaya’yı rahmet ve minnetle anıyor, bize bıraktığı bu emaneti layıkıyla taşımak için elimden gelenin en iyisini yapacağıma bir kez daha söz veriyorum.”
GAZETEMİZ AKİT İLE AYNI RUHU TAŞIYORDU
Meslek hayatında cesaretinden asla ödün vermediğini kaydeden Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz Hasan Emrah Savcı, “Gazetecilik yolculuğumda Hasan Karakaya benim için sadece bir isim değil; örnek alınacak bir usta, sığınılacak bir ağabey, yol gösteren bir pusulaydı. Onunla paylaştığımız uzun gecelerdeki sohbetlerde, yalnızca mesleğin inceliklerini değil; olaylara bakışındaki derinliği, kırılganlığını saklamayan ama cesaretinden de asla ödün vermeyen yüreğini tanıma imkânı buldum. Gazeteciliğe dair yaptığı sarsıcı tahliller, hatıralarını anlatırken yüzünde beliren o samimi tebessüm, hâlâ zihnimde capcanlı duruyor. Rahmetli Hasan Karakaya Ağabey’imle uzun yıllar omuz omuza çalıştık. Birlikte geçirilen her mesai, her sohbet ayrı bir iz bıraktı. Özellikle spor üzerine yaptığımız muhabbetler hem keyifli hem öğreticiydi; meseleye bakışı, heyecanı ve hafızası insanı hayran bırakırdı. Onunla geçen her an, meslek hayatımın unutulmaz durakları arasında yerini aldı. Hasan Ağabey, sadece iyi bir gazeteci değil; aynı zamanda son derece babacan, insanı sahiplenen, güven veren bir karakterdi. Hayatı boyunca eğilip bükülmeden, inandığı değerler uğruna dimdik yürüdü. “Beni Akit’ten başka bir gazete taşıyamaz” derken bu bir slogan değil, bir aidiyetin ve davaya sadakatin ifadesiydi. Çünkü Hasan Karakaya ile Akit, birbirini tamamlayan, aynı ruhu taşıyan bir bütün gibiydi. O, Akit’e ruh katan yüreklerden ve kalemlerden biriydi. Hasan Karakaya’yı tanımış olmak, onunla aynı yolda yürümek ve aynı idealleri paylaşmak bizim için büyük bir bahtiyarlık ve onurdur. Onu rahmetle, minnetle ve derin bir saygıyla anıyor; bıraktığı izlerin ve öğretilerin yolumuzu aydınlatmaya devam edeceğine yürekten inanıyoruz” değerlendirmelerini yaptı.
HASAN ABİMİZİ ÇOK ÖZLÜYORUZ
Akit Gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Hasan Hüseyin Maden de “Hasan Ağabey’i ölüm yıl dönümünde anıyoruz demek hatırasına saygısızlık olur. Biz onu her gün anıyoruz, her daim hatırlıyoruz. Davasını davamız biliyoruz. Onun kutsalları bizim de kutsalımızdır. Onun bıraktığı aynı çizgi de yayın yapmaya devam ediyoruz. Sanki Hasan abi sağmış gibi hep onun hatırasıyla yaşıyoruz. Ne var ki kendisini çok özlüyoruz” şeklinde konuştu.
İLKELİ BİR GAZETECİYDİ
Yeni Akit Gazetesi Yayın Kurulu Üyesi ve Karikatürist Kemal Güler, “Bugün ben, bir ustamdan öte, yaklaşık 40 yıllık bir ağabeyimi kaybettim. Yeni bir çömez olarak gazeteciliğe başladığımda, mesleği onun dizinin dibinde öğrenmeye çalıştım.Meslekte haşin ve ilkeli, özel hayatta şeker gibi babacan bir yapıya sahipti.. Bugün serin sularda rahat rahat yüzenler onun bilhassa 28 Şubat dönemindeki dik ve haklı duruşuna ne kadar minnet duysalar azdır. Onun bir döneme kalemiyle damgasını vurarak, şu fani kubbede hoş bir seda bıraktığına inanıyorum. Ülke, millet ve din sevdalısı, karşıtlarının ise amansız düşmanı olduğuna şahadet ederim. Rabb’im mekanını Cennet eylesin inşallah.” şeklinde konuştu.
MAYASI SAMİMİYETLE YOĞRULMUŞTU
Yayın Kurulu Üyesi Ramazan Fatih Uğurlu, Karakaya ile dostluklarının çok uzun yıllara dayandığını kaydederek, şunları söyledi: Hasan’la yarım asra yaklaşan bir dostluğumuz oldu. 1975 yılında Ankara’dan Millî Gazete’ye gelen bir dost vesilesiyle yollarımız kesişti. Aynı odada başlayan mesai arkadaşlığı, kısa sürede bir gönül birlikteliğine dönüştü; yıllar içinde büyüyerek, çağlayarak devam etti. Daha o ilk günlerden itibaren aynasını topluma tutacağı, kendi penceresinden bir ışık, bir hüzme olarak hakikati yansıtacağı belliydi. Nihayetinde bu emaneti, kutsal topraklarda Hakk’a teslim ederek tamamladı. Hasan’ın mayası samimiyetle yoğrulmuştu. Sahte alkışlara, yapmacık övgülere hiçbir zaman itibar etmezdi. Necip Fazıl Üstadımızın “Alıp beni götürsün dört inanmış adam” mısraındaki hakikate yürekten teslim olmuştu. Önüne çek defteri konulup “İstediğin rakamı yaz” denildiğinde, hiçbir tereddüt göstermeden bu teklifleri reddedecek kadar Akit prensiplerine bağlıydı. Kalemini, dostu için siper; düşmanı için hançer gibi kullandığını dost da düşman da bilirdi. İnandığı değerler uğruna eğilip bükülmedi, bedel ödemekten çekinmedi. Rabbim mekânını cennet eylesin, kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe kılsın”
BABAM HİÇBİR ZAMAN SAVAŞINI BIRAKMADI
Merhum Hasan Karakaya Ağabey’in oğlu Fatih Karakaya da gözünü açtığından beri babasının gazetecilik yaptığını dile getirerek, “Gazetecilikle babalığı eşzamanlı gerçekleşti. Her ne kadar yazılarında sert bir mizaca sahip gözükse de aile içinde müşfik, babacan, hoşgörülü, eşitlikçi, özgürlükçü, okumayı çok seven bir babaydı. Kalbi yüreği çok geniş bir insandı” ifadelerini kullandı. Babasının inandığı değerlerin peşinden gittiğini söyleyen Karakaya, “Linç girişimleri, tazminat davaları, generallerin açtığı davalar maddi ve manevi yıkımlara neden oldu. Evimize hacze gelmeleri, babama iftiralar atmaları, tavuk kesemeyecek adamı, adam öldürmeye azmettirmekle suçlamaları. Bu süreç hepimiz için yıpratıcı oldu. Babam hiçbir zaman savaşını bırakmadı. Fikrinin, inandığı değerlerin peşinden gitmeyi tercih etti. Evladı olarak babasıyla gurur duyduğunu vurgulayan Karakaya, “Neticede evladı olarak büyük bir gurur bıraktı” şeklinde konuştu.
HASAN KARAKAYA’SIZ 10 YIL…
Medya Derneği Başkanı Ekrem Kızıltaş ise şunları söyledi: Zaman hakikaten akıp gidiyor. Hasan Karakaya aramızdan ayrılalı 10 yıl geçmiş. Hangimizin halef hangimizin selef olduğu ile ilgili tartışmalarımızı (!), birilerinin kendisine yapıştırmaya çalıştığı ‘örgüt’ kulpu sebebiyle daha neredeyse dün gibi ‘örgüt’ muhabbetine dönüştürmüştük oysa. Dur durak bilmeden çalışan, yönettiği gazetenin çatısını çattıktan sonra oturup yazdığı ve gündemin en dikkat çekici konularına hasrettiği yazılarıyla yeri hala doldurulamayan birisiydi Hasan Karakaya. Son dönemlerinde daha sık görüşüyor olmamız ve özellikle de yurtdışı yolculuklarda namaz kılacak yer bulma konusundaki ortak çabalarımız, teselli noktalarından birisi. Hele de son nefesini vermesinden az önce, tam da Ravza-i Mutahhara’danayrılacağımız sırada, ‘Rasulullah’ın nafile namaz kılmayı sevdiği yer’de muhtemelen son namazını kılmış olduğunu bilmek de keza. Yaşananlara baktıkça, Hasan Karakaya’nın mücadele dolu bir hayatın ardından bıraktığı tertemiz hatıralara kıymet biçebilmek ise mümkün değil. Cenab-ı Hakk’tan Hasan Karakaya’ya tekrar tekrar rahmetler niyaz ediyorum…” dedi.
KENDİ ÇİZGİSİNİ OLUŞTURDU
Gazetecilik konusunda kendi çizgisini oluşturduğunu belirten gazeteci yazar Sibel Eraslan, “Hasan Karakaya ağabeyimiz, sadece gazetecilik konusunda kendi ekolünü kurmuş ve pek çok kişiyi yetiştirmiş bir duayen değildi.. O “inananların yüz akı” serlevhasıyla çıkan, Türkiye’mizin en zor darbe günlerinde 28 Şubat’ın savunma kalkanlarından AKİT’imizin de kaptanıydı. O gemide tayfa olduğum günlerin anısı, en şerefli hatıralarımdandır. Onu tertemiz idealizmiyle, cesareti, gözü pekliği ile ve değerli bir aile dostumuz olarak da hayırlarla ve rahmetlerle yad ediyorum” dedi.
VEFATINDAN SONRA BİLE GAZETECİLİĞE İSTİKAMET VERİYOR
Haksızlığa ve adaletsizliğe boyun eğmemeyi kendisine Hasan Karakaya’nın öğrettiğini kaydeden gazeteci yazar Ersoy Dede, “Bugün on sene olmuş.. Son yemeği birlikte yiyip son kez Medine caddelerinde kol kola yürüdük ve son nefesini kollarımda verdi. Ah be Hasan abi.. Ne güzel abimizdin sen. Biz haksızlığa boyun eğmemeyi, biz adaletsizliğe rıza göstermemeyi, biz gelene HOCAM geçene PAŞAM dememeyi senden öğrendik. Bugün hâlâ kafam karıştığında, hep şu soruyu soruyorum kendime; Hasan abi hayatta olsaydı o ne yapardı?. Bu soruya vereceğim yanıt benim kılavuzum oluyor. O mesela ne derdi; şu meclisten geçen yasaya bakınca.. O ne derdi şu uluslararası anlaşmayı okuyunca .. O nasıl yorumlardı şu kişi şu veya bu nedenle gözaltına alınınca.. Köşesinde ne yazardı?.. Onu düşünüyorum, onun baktığı açıdan yorumlamaya çalışıyorum. Öldükten on sene sonra bile gazeteciliğime istikamet veriyor.
Bazen eleştirirdim onu. “Çok sertsin” derdim. O da bana “sert olan ben değilim sert olan hakikatler” diye cevap verirdi. On sene oldu öleli o sözün ne anlama geldiğini anca anladım.
Ah be Hasan Abi çok güzel abimizdin sen.. Çok özlüyorum…” şeklinde duygularını yazıya döktü.
HASAN AĞABEY AKİF’E KOMŞU OLDU
Hasan Ağabey’in Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazına başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere dönemin başbakanı, bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar, gazeteciler ve binlerce seveni katılmıştı. Kılınan namazının ardından tekbirler eşliğinde Edirnekapı Şehitliği Mezarlığı’na getirilen Hasan Ağabey’in cenazesi, İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy’un kabrinin hemen yakınındaki bir mezara defnedildi. Defne katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hasan Ağabey’in kabri başında Bakara Suresi’nin ilk 5 ayetini okuduktan sonra mezarına toprak atmıştı.
YAZILARI KİTAPLAŞTIRILDI
Her zaman hakkın ve hakikatin sesi olan, vesayete asla boyun eğmeyen Hasan Karakaya’nın bir döneme damga vuran yazıları kitap hâline getirildi. Her biri birer mücevher değerinde olan, güncelliğini asla yitirmeyen ve tarihi bir vesika halini alan bu kıymetli metinler, Akit Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Karahasanoğlu’nun talimatı ve medya grubumuzun özverili çalışanlarının gayretleriyle bir araya toplandı. “Ayna” ismiyle okuyucularla buluşan bu kıymetli eserde; Karakaya’nın 1996 yılında kaleme aldığı ilk yazısından, vefat ettiği güne kadar 20 yıllık sürede yazdığı yaklaşık 6 binden fazla köşe yazısı arasından özenle seçilen köşe yazıları yer alıyor. Uzun soluklu ve titiz bir çalışmanın ürünü olan “Ayna” ile Karakaya’nın düşünce dünyasını ve mücadelesini yansıtan yazılar derlenerek anlamlı bir bütün oluşturuldu. Bu kitap, Türk basın dünyasının en tartışmalı, en sert kalemlerinden biri olan Hasan Karakaya’nın yazılarından oluşan bir derleme niteliği taşırken, siyasetten toplumsal meselelere, başörtüsü yasağından darbe süreçlerine, dış politikadan medya eleştirilerine ve şer odaklarına karşı verdiği mücadeleden izler taşıyor.
İMAM HATİPLİLER ANACAK
Öte yandan ömrünü ve kalemini hakikat mücadelesine adayan, peygamber diyarı Medine’de Hakk’a yürüyen merhum yazarımız ve genel yayın yönetmenimiz Hasan Karakaya, vefatının 10’uncu yılında düzenlenecek anma programıyla rahmet ve dualarla yâd edilecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Dünyamda iki kalem vardır ki beni çok etkilemiştir. Biri Necip Fazıl Kısakürek, diğeri Hasan Karakaya” sözleriyle ifade ettiği merhum gazeteci için düzenlenecek anma programı, bugün saat 16.00’da Şehit Mehmet Güder Anadolu İmam Hatip Lisesi Konferans Salonu’nda (Küçükçekmece / İstanbul) gerçekleştirilecek. 20. Dönem Rize Milletvekili Şevki Yılmaz, gazeteci-yazar Ekrem Kızıltaş ve Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Alan konuşmacı olarak yer alacağı anma programında Hasan Karakaya’nın yazın hayatı ve kalemiyle verdiği mücadele, cesur duruşu ve geride bıraktığı fikir mirası anlatılacak.